SAĞLIKLI YAŞAMIN YENİ ANAHTARI: ORGANİK YA DA EKOLOJİK TARIM
Yazı: S. Özlem Omay – Fotoğraflar: O. Metehan Kurt
Organik tarım, özellikle son 10 yıldır giderek artan oranda kullanılmaya başlayan bir kavram. 1940’lardan önce böyle bir kavram yoktu. Çünkü bir tarımsal ürünün organik ya da organik olmaması konusu, olabilirliğini düşünmeye hiç gerek olmamıştı. 1970’lere kadar olan süreçte de pek ihtiyaç hissedilmedi. Bu yıllardan sonra, tarım ürünlerindeki zararlılara karşı kullanılan kimyasalların, bu ürünleri tüketen insanlar üzerinde de zararlı etki yaptığı araştırmalarla kanıtlandı.
Organik tarım gibi sağlık açısından son derece önemli bir özellikteki yiyecek ve diğer tüketim maddelerinin üretiminin hızla yayıldığı günümüzde aynı zamanda da GDO dediğimiz genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi zaman zaman insan sağlığını tehdit edecek ürünler çoğalmıştır.
Günümüzde dünya tarım üretiminin yaklaşık üçte biri genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerden oluşuyor Aktarılacak gen önce, bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılıyor, daha sonra bu gen taşıyıcı bir virüs ile DNA molekülüne yapıştırılıyor. Örneğin, bir balıktan alınan genler, soğuğa dayanıklı olsun diye domatese aktarılabiliyor. Bu yöntemlerle elde edilen genetiği değiştirilmiş organizmalar, alerjiden kansere bir çok hastalığa neden olmaktadır. Organik tarım, hızla büyüyen bu faaliyete karşı sağlıklı bir alternatiftir. Organik Tarım, kelime itibariyle sentetik ve kimyasal ilaçlar ile gübrelerin kullanımının yasak olduğu kontrollü bir üretim şeklidir. Toprağı, havayı, suyu koruyarak ona zarar vermeden sürdürülebilir üretimi sağlamak; biyo çeşitliliği korumak, kontrollü ve sertifikalı üretim metodu ile tüketiciye sağlıklı ürünler sunmaktır . Üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir.
Tarımsal üretimin insana ve çevreye zarar vermeden gerçekleştirildiği, ekolojik sistemde sentetik kimyasallar ve bu kimyasalların hatalı uygulamaları sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik bir tarım yöntemidir. Organik tarım bir “alternatif tarım” uygulanmasıdır. Konvansiyonel tarım ise “sentetik kimyasal tarım” olarak ifade edilmelidir. Sürdürülebilir, IPM, alternatif, iyileştirilmiş tarım yöntemleri organik tarım olarak değerlendirilemez. Bu tarım yöntemlerinde sentetik kimyasalların kullanımı kontrol altına alınırken organik tarımda sentetik kimyasal girdiler kullanılmamaktadır. Esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımına kısıtlama veya yasaklama getirir.
Organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan ve bitkisel preparatlardan faydalanmayı ve atıkların yeniden girdi olarak değerlendirilmesini tavsiye eder. Bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin (sağlık ve çevre kalitesi dâhil olmak üzere) de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.
Tarihçe *
1900’lü yıllarda başlayan öncü bireysel girişimler:
1911 Raul France’in toprak ekolojisi kitabı
1924 Rudolf Steiner’in üretici seminerleri Sir A. Howard’ın Hindistan’da toprak canlıları üzerindeki araştırmaları
1930 İsviçre’de ilk biyodinamik çiftliğin kurulması
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında ve takip eden yıllarda hedef: Ucuz ve bol gıda.
1960-70’ler
‘Yeşil Devrim’: Tarımda Yoğun Girdi Kullanımı
• Dayanıklılığın gelişmesi
• İlk çevre sorunları
• Petrol krizi
• Kimyasalların riskleri ve sağlık sorunları
• IFOAM’ın kurulması ile dağınık öncü hareketin bütünleştirilmesi (1972)
• İlk Bilim Konferansı 1977 (Sissach, İsviçre)
• Niş pazar
• Özelleşmiş dükkânlar Dünyada Organik Tarım v En yüksek Organik Alan Oranına sahip 5 ülke: Lichtenstein, Avusturya, İsviçre, Italya, Finlandiya
• Dünya Organik Ürün Pazarı: 26 milyar US$
• Yıllık artış hızı ülkelere göre % 5-40
• Organik gıda ve içecek pazarının % 97 si Kuzey Amerika (51%) ve Batı Avrupa’da (46%) dır
• Küreselleşmekte, her ülke dış pazar için rekabet edebildiği ürünlere yönelerek dar yelpazede üretim yapmakta.
TÜKETİCİ BİLİNCİ
Organik tüketicilerin satın alma nedenleri
• Sağlık nedenleri : Çocuklar, kendisi ve ailesi için Sağlıklı/ Güvenli Yüksek kaliteli/taze ve lezzetli Konvansiyonel ürünlere güven duyulmaması
• Çevresel nedenler : Yaban hayatını koruması Sürdürülebilir üretim
• Etik nedenler : Hayvan refahı, Küçük /yerel üreticilerin desteklenmesi
Organik ürün almayan tüketicilerin almama nedenleri
• Gıdaya ilişkin nedenler : Fiyat, Görünüm, Kalite, Bulunabilirlik, Ürün çeşidinin az olması, Lezzet
• Bilgiye ilişkin nedenler : Doğru bilginin olmaması, Güven eksikliği
Organik Ürün Talebini Arttıracak Faktörler
Organik tüketiciler için:
- Fiyat
- Ambalaj
- Büyük ve gevşek paket
- Çevre dostu: plastik dışındaki malzemeler
- Bulunabilirlik (süpermarketler, yerel pazarlar, vs.)
- Görünüm (hasar, leke vb.)
- Süpermarketlerdeki sunum şekli (özel reyon)
Organik ürün almayan tüketiciler için:
Gıdaya ilişkin faktörler
- Daha uygun fiyat
- Daha lezzetli
- Ambalaj tipi ve boyutu
- Ürün çeşidi
- Bulunabilirlik
Bilgiye ilişkin faktörler
- Kalitenin bilimsel olarak ortaya konması
- Gıdanın orijini
- Güven
- Pazarlama (fiyat, promosyonlar vb.)
Perakende organik gıda ve içecek satışları (milyar $)
Yıllar Değer (milyar $)
1997 10
2000 17.5
2003 23 – 25
2005 29 – 31
2010 50 – 80
4. TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIM
- 1984-5 yılında Avrupa pazarındaki gelişme sonucu ortaya çıkan kuru üzüm-kuru incir talebi ile başlamıştır.
- 1990 yılına dek 8 çeşitte devam etmiştir.
- Çoğunlukla kuru meyveler ile başlayan ve gelişen organik tarımsal üretim pazarında, bugün yaklaşık 174 çeşit işlenmemiş ürünle birlikte 300 çeşit işlenmiş ürün yelpazesine ulaşılmıştır.
- Hiçbir destek olmaksızın gelişmiştir.
a) Yasal Düzenlemeler
- İlk yasal düzenleme 1994’te yapılmış ve yönetmelik 2002’de revize edilmiştir.
- Aralık 2004’te Organik Tarım Kanunu yürürlüğe girmiş, Yönetmelik ise Haziran 2005’te revize edilmiştir.
- AB’ye üçüncü ülke listesine girmek için başvuru yapılmıştır.
- 1998 yılında toplam 17.849.000 $ karşılığı 8.029 ton organik ürün ihracatı yapılmışken, 2002 yılında
- 27.437.000 $ karşılığı 17.037 ton organik ürün ihracatı yapılmıştır, 2003 yılı için 36 milyon dolar olarak bildirilmektedir. Son hesaplamalarda 50 milyon dolar olarak belirtilmektedir.
b) Türkiye’de Organik Üretim
Yıllar Çiftçi Sayısı Üretim Alanı (ha) Üretim Miktarı (ton) Ürün Sayısı
1996 1 947 6 789 10 304 26
2002 12 428 89 827 310 125 150
2003 14 798 113 621 323 981 179
2004 12 806 209 573 378 330 174
Bölgelere Göre Dağılım (2003)
Çiftçi Sayısı(adet) Üretim Alanı(ha)
Üretim Miktarı (Ton)
Ege 6123 42582 80468
Karadeniz 2829 5076 15921
D. Anadolu 2084 5440 19733
İç Anadolu 2017 34237 15659
Akdeniz 1998 6823 25331
Marmara 535 2747 79647
Türkiye organik pamuk üretiminde dünya lideridir.
5. ÜRETİM VE İŞLEME
a) Ülkemizde Organik Üretimin Genel Özellikleri
• Büyük ölçüde bitkisel üretim, kısmen doğadan toplama var
• Dış pazara yönelik ve AB en büyük paya sahip
• Ürünlerin hemen tamamı, pazar esnekliği tanıyan kuru ürünler
• Üretimin hemen tümü dış talebe göre yapılan sözleşmeli üretim
• İşlenmiş organik ürünlerin payı giderek yükselmekte
b) İç Pazar
• Son 5 yılda başlamış ancak halen emeklemekte
• Özellikle yaş meyve-sebze, ekmek, makarna vb. unlu mamuller, et ve ürünleri yetersiz
• İç pazarda üretim-perakendeci zincirini kurmaya hevesli kişi ve kurumlar eksik.
c) İşleme, Dağıtım Ve Pazarlamada Hedef
• Küreselleşme yerine yerellik (Kısa zincir): Üreticiden tüketiciye
• İşletme içinde olabildiğince yüksek katma değer yaratmak
• TÜKETİCİ GÜVENİNİ sağlamak üzere ortak logo ve etiketlerin geliştirilmesi.
d) Maliyeti Etkileyen Faktörler
Maliyeti etkileyen en önemli faktör geçiş sürecidir. Geçiş süreci:
• Tek yıllıklarda 2, çok yıllıklarda 3 yıl
• Üreticinin bilgilenmeye, ekosistemin dengeye ulaşmaya başladığı süreç
• Pazarda fiyat farkı her zaman mümkün değil
• Kontrol-sertifikasyon ücretleri maliyet üzerinde etkili
• Kontrol-sertifikasyon ücretleri, küçük üreticilerin bireysel olarak organik tarıma geçişlerini kısıtlayan düzeyde
• İhracatçı firmaların anlaşmalı üretimleri ile bazı sorunlar aşılıyor ancak iç pazar için benzer girişimler/sosyal sorumluluk projeleri yok
• Organik üretim, işleme veya pazarlamaya yeterli destek yok
• Organik ürün pazarı da küreselleşmekte ve sıkı bir rekabet ortamı var, ülkeler fırsat alanları yaratmak zorunda.
• Organik üretimde temel ilkeler ve teknikler (ekim nöbeti, yeşil gübreleme, minimum toprak işleme vb. ) uygulanıp girdiler işletme içinden sağlandığı takdirde gübre, pestisid, enerji gibi işletme dışı girdilerin maliyetler içindeki payı azalmakta.
• Üreticilerin birlikte hareket etmeleri ile üretici başına düşen kontrol-sertifikasyon ücreti de azalmaktadır.
• Pazarda sağlanacak % 25-30’luk fiyat artışı avantaj olarak ortaya çıkacaktır.
• İşletmede olabildiğince yüksek katma değer yaratmak için çaba gösterilmelidir.
• Üreticilerin girdileri işletme içinden temini konusunda bilgi ve deneyimleri yetersiz,
• Organik üretimde izin verilen girdilerin pazarda bulunabilme oranı düşük,
• Üreticilere teknik bilgi aktarımı yapabilecek resmi/özel danışmanlık kurumlarının yetersizliği
• Pazar (dış ve iç) yaratma konusunda girişimlerin yetersiz oluşu
• Üretimin ve dış satımın genelde hammadde olarak yapılması maliyeti etkileyen faktörlerdir.
- Organik ürünlerin, hammadde yerine işlenmiş ürün olarak pazara sunulması,
- Diğer sektörlerle (tekstil, turizm, kozmetik vb.) entegre edilmesi katma değerin arttırılması,
- Çeşitliliğinin arttırılması,
- Pazar araştırmalarının yapılarak Pazar bilgisinin üreticiye dek ulaştırılması,
- Tipik ürün vb. özelliklerle değerinin arttırılması,
- Bilgi ve girdi akışının kesintisiz ve ucuz olması,
- İç pazarın geliştirilmesi için organizasyonun sağlanması ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi sürdürülebilir gelecek için gereklidir.
*: İnternetten alınmıştır.
Doğa’da Organik Tarım – Bu yazı 2007 yılının Aralık ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 11. sayısından alınmıştır.