Uzun süreli uçak yolculuklarından başlayıp otelde kalırken dikkat edilecek püf noktalarına kadar getirdiğimiz gezi notlarıma kısa süreli de olsa ara vermiştim. Not defterimden aktardığım bu bilgilerin sizler için ne kadar faydası oluyor bilemiyorum. Ama editörümüz; ‘okuyucumuzdan güzel tepkiler alıyoruz, yazmaya devam edin!’ dediğinden not defterimin sayfalarını karıştırmaya devam ediyorum. İlk yazımızdan şu ana kadar geçen süre içinde yazılarımızda kullandığımız bilgilerde de tazelenmeler olmakta, teknolojik gelişmelere paralel olarak daha hızlı, kolay ve pratik çözümler ortaya çıkmakta.
Bendeniz bir yandan bu gelişmeleri sizler için not ederken diğer yandan dergimizde de yenileşmeler olduğunu düşünmekteyim. Sadece düşünüyorum, çünkü işimiz gezmek, dolaşmak olduğundan ve ikamet mekanı olarak da yurt dışını seçtiğimden şöyle doya doya dergide oturup muhabbet etme imkanım da pek olmuyor. Olmayınca da sadece gözüme çarpanlardan çıkardığım kanaatlerimi sizlerle paylaşıyorum.
Bu giriş faslından sonra hemen notlarıma geçeyim. iPhone ın piyasa çıkmasıyla birlikte telefon teknolojisinin yeni bir döneme girdiği açık. Google’ın G1 ı ve diğerleri de peşi peşine çıkınca bir kaç yıl öncesine kadar bilmediğimiz, kullanmadığımız bir çok yeni özelliği de öğrenmiş olduk. Bu telefonların application dediğimiz program parçalarının yüklenmesine açık oluşu, her yerden internete bağlanabilmeleri özelliği ile birleşince kısa sürede hayatımızı ve işlerimizi kolaylaştıran bir çok programa sahip olduk. iPhone un üreticisi Apple firmasının bildirdiğine göre şu ana kadar 15,000 in üzerinde application yazılmış durumda. Bedava kullanımlı olanları yanında büyük çoğunluğu 1 ila 5 dolar arasında satılan bu programlardan şu ana kadar internet üzerinden 1 milyar adet satılmış durumda.
Maksadım herhangi bir markanın reklamını yapmak değil. Ancak bu kadar işe yarayan programlardan da bahsetmeden geçmem doğru olmaz. Geçtiğimiz sayılarda size internet üzerinden tavsiye ettiğim bir çok işlemi ayrı bir makina ve bağlantıya ihtiyaç duymadan, sadece elinizdeki son teknoloji ile üretilmiş telefonları ve yazılımlarını kullanarak yapabilirsiniz.
Neler yapılabileceğine dair bizzat kendi yaşadıklarımdan vereceğim bir örnekle işin ne boyuta geldiğini gösterelim. Bir kaç ay evvel ABD de, kuzeybatının en büyük şehri Seattle’da idim. Yanımda misafirlerim de vardı ve akşam yemek yiyebileceğimiz bir lokanta arıyorduk. Bize en yakın bölgede istediğim özelliklere sahip bir lokantanın ismini ve adresini verecek bir application zaten makinamda yüklü idi. Apple’ın web sitesinde yer alan bir habere göre en çok yüklenen programlar arasında ilk 10 a girmiş olan Urbanspoon isimli application bu isteğimi hemen sağlayabilecek bir programdı. Ama ben ismini daha önce öğrendiğim bir etnik lokantaya gitmek istiyordum. Browserımı (Safari) açıp hemen Google dan lokantanın ismi sayesinde gerekli bilgilere ulaştım. Önce ekranda adresle birlikte gözüken telefonun numarasının üzerine tıkladım. Telefon arama moduna geçti ve dükkanı aradı. Derdim lokantanın kaça kadar açık olduğunu öğrenmekti. Yeterli zamanımız olduğunu anlayınca bu sefer adresin üzerine tıkladım. Maps programı açıldı ve adres harita üzerinde bulundu. Arkasından o anda bulunduğum noktadan lokantanın adresine rota çıkardım. Ne kadar sürede gideceğime kadar bütün bilgiler saniyeler içinde karşıma gelmişti. Maps programının bir başka özelliğini kullanarak o andaki trafiğin durumuna baktım, güzergahımızın açık mı kapalı mı olduğunu kontrol ettim. Yola çıktığımda benzinimin azaldığını fark edince de bir başka application u kullanarak sesle komut verilebilir hale getirdiğim haritamı açtım ve ‘gas station’ diye seslendim. Harita üzerinde hemen en yakındaki benzin istasyonlarının yerleri gözüktü. Vaktim olsa Cheapgas denilen bir başka program ile o anda yakınımdaki benzinciler içinde en ucuz satan yeri de öğrenebilirdim.
Benzinimi doldurup yola devam ederken Pandora Radio isimli program ile bir yandan da arabanın CD çalarının AUX kısmına kablo ile bağladığım telefonumdan müzik dinledik. Weather isimli program ile bir sonraki günün hava durumunu da kontrol edip lokantada çaylarımızı yudumlarken dükkanda çalan müziğin güzelliği dikkatimizi çekti. Ancak ne şarkının ismini ne de kime ait olduğunu çıkaramamıştık. Bunun üzerine şimdiye kadar gördüğüm en iyi programlardan biri olan Shazam ı açtım. Program kısa bir sürede çalan parça ile ilgili bütün bilgileri verdi. Ait olduğu CD nin yakınımızdaki dükkanların hangisinde olduğunun bilgisi de dahil olmak üzere nereden kaça alabileceğimi de öğrenmiştim. Recorder programı ile aklıma gelen bir kaç noktayı sesli olarak kaydettiğim telefonumla toplu bir hatıra fotoğrafı da çektirmeyi ihmal etmedik. Fotoğrafı benden isteyen arkadaşlarıma bir sürpriz yapıp ArtCamera programı ile üzerine tarihi izlenimi verecek bir filtre giydirdim ve hemen o anda herbirinin adresine email ile gönderdim. Sonra da ‘alet işler, el öğünür’ atasözünün ne kadar doğru olduğunu düşündüm.
Gezginlere Teknolojik Tavsiyeler | Yazı: Kemal Cem