Cuma , 13 Aralık 2024

Gökyüzünün Gördüğü En Güzel Ülke / Türkiye

Dünyayı dolaşmak tecrübesi insana, ‘vatan fikri’ne daha geniş anlamlar yükleme becerisi de kazandırıyor. Gidilen her yer, o yerlerdeki insanlar, artık; gezgin’in de hayatının bir bütünleyeni, sonsuzluk yolculuğunun bir durağı haline geliyor. O zaman dönüp gelinen ev, yaşanılan hayatın büyük kısmının geçtiği şehir, doğum yerin neresi denilen adresler vatan olarak ne kadar tanımlanabiliyor? Evet, hayatı hep bir yerden bir yere göçmekle geçen insan aslında nerelidir ve ‘vatan’ neresidir?

Yazı ve Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Vatan dediğin yer

İçinde yaşarken insan bilmeyebilir ve uzaktan vatan daha güzel gözükebilir. Gurbetteki insan neden vatanına bayrağına düşkündür de ülkesindeki kişi bu konularda sükûnet içindedir.

Neresidir vatan? Doğulan yer mi? Doyulan yer mi? Ölünen yer midir yoksa? Hayatta en değerli varlıkların bir kumaş parçasına sarılıp emaneten bırakıldığı sıcak ve hayat kokan toprak bir vatan olabilir mi? En sevilenleri o toprağa emanet etmek tesellisi aynı zamanda o toprağı bütünleyen memleketi, ‘memleket’ ve ‘vatan’ yapabilir mi?

gezgindergi-turkiye-gokyuzunun-gordugu-en-guzel-ulke (2)
Seyahatim kendimden başka yere vukû bulmadı / İbn Arabi

Yapılan yolculuklar, gidilen memleketler, dolaşılan başka ‘vatanlar’, çoğu zaman bir seyahati, bir devinimi, bir yerden bir başka yere hareket ve göçü içerse de insan asıl itibari ile kendinden bir zaman sonraki kendine yolculuk yapmaktadır. Vatan olan yerde ‘kendi’ yoksa ora vatan olamamıştır. Kişi hatıraları ile, geçmişi ile, hafızası ile mekanı vatan kılar.

Mazi daima mevcuttur ya da her çağın vatanı

Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan ülkemiz bu uzun zaman içinde belki de milyarlarca insanın ‘vatan’ı olagelmiştir. Halkının Türkçe konuştuğu ülkede birçok şehir isminin başka dillerden miras kalması bunun en büyük göstergelerinden biri. Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapan topraklar bu medeniyetlerin fertlerinin her birerleri için bir ‘vatan’dı.

gezgindergi-turkiye-gokyuzunun-gordugu-en-guzel-ulke (3)
“Bir şehir, en büyük zenginliğini mazisinden alır. Onu, nesiller önünde yaşattıkça zengindir,” der Tanpınar. Şehirlerin bir araya gelerek bir coğrafyayı oluşturduğu ve adına vatan dediğimiz yer için de durum böyledir. Ordu, Samsun, Çanakkale, Hakkari, Edirne, Konya, Erzurum, Isparta, Urfa, Mardin… Her bir şehir ismi; o şehirde yaşamış, o şehre uğramış ve hatıralar bırakmış insanlar için, oldukça manidar ve anlamlıdır.

Vatan kokusu ve vatan sesi

Vatan dediğimiz yerin bir kokusu var mıdır? Vatan, insanına seslenir mi? Sahi bir sese sahip midir? Çocukluğunuzun geçtiği yaylalardan aklınızda kalan kuzu sesi midir vatan? Bahar aylarında yağmur sonrası burnunuzu ‘şereflendiren’ toprak kokusu mudur? Ya da sabah erkence uyanıp da yollara düştüğünüzde bir fırından gelen ‘ekmek kokusu’ ‘vatan’ olabilir mi? Anne kokusu mudur, evlat kokusu mudur, bir ‘göze’den akan su sesi midir? Koyun melemesi midir, bir halk ozanının yanık türküsü bu sesi kapsayabilir mi? Her kişiye ve her zamana göre farklı bir ‘tecellinin’ mekânı da olsa vatan bazen bir ses, bir koku, bir rüzgar esintisi, duvara asılmış sepya bir fotoğraf, bir yaşanmışlık hissidir. Bir dede kucaklaması, bir şelale çağıltısı, uzaktan çook uzaktan çağıran bir anne sesi olabilir. Vatan sadece bir toprak parçası, haritada bir leke hiç değildir.

Bir aynanın sır’rını kazıdığınızda o aynaya bakanların yüzü ortaya çıksa!

Yapılan arkeolojik kazılar bir aynanın sır’rını kazıdığınızda o aynaya bakanların ortaya çıkması gibi büyüleyici bir tecrübedir. Binlerce yıl önce o şehirde yaşamış insanlara ait izler bulmak, yemek yedikleri kapları, su içtikleri bardakları, odun kestikleri baltaları, çocuklarının beşiklerini görmek, tanımlanamaz bir insanî tecrübe. Şehirlerin etnografya müzeleri her yaş insan için çok değerli olsa gerek. Gördüğü bakır bir tabak, altın bir takı; genç yaşlı bütün insanların muhayyilesinde yepyeni hikâyelerin de malzemesidir. Buralarda binlerce yıl önce yaşamış insanların kullandıkları kap-kaçaklar, mezar taşları, atlarının alınlıkları… diye başlayan hayali hikaye yüzyıllar öncesine dair, kişiye özel yeni bir hayat tasavvurunu da beraberinde getirir.

gezgindergi-turkiye-gokyuzunun-gordugu-en-guzel-ulke (4)
Hemşerim memleket nire?

Barış Manço’nun şarkılarından hatırladığımız bir cümledir: hemşerim, memleket nire? Cevap: dünya benim memleket. ‘İlim Çin’de de olsa öğreniniz’ hadisinden alınan tecrübe ile dünyanın tamamının da vatan olduğu algısını unutmamak, siyasi haritalarda yer alan ‘kırmızı çizgilerle’ ufkumuzu daraltmamak gerek. Sanata, ilme ve nihayetinde hayata sınır koymak hem ülke, hem de insanlık geleneğimizde yok, olmamalı da.

gezgindergi-turkiye-gokyuzunun-gordugu-en-guzel-ulke (5)
Dünyanın en güzel vatanı’na sahip olsak da Yavuz Bülent Bakiler’in dizelerinde söylediği gibi ‘Kim demiş vatanımız Edirne’den Kars’a kadar.’

Kültür zengini topraklar

Ülkemiz dünya coğrafyasının en zengin kültürel miraslarına sahip yeri. Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları burada kurulmuş. Çatalhöyük, Hattuşaş, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe, Yumuktepe gibi yerleşim yerleri ile başlayan insanlık izleri Truva, Efes, Nemrut, Pamukkale, Peribacaları, Mardin, Hasankeyf gibi yerlerde bir iz olmayı geçmiş ve mimarisi ile, coğrafi şekillere uyumlu evleri ile günümüze ulaşmış durumda. Ülkemizden başka; her şehrinde ayrı bir kimlik, her kasabasında ayrı bir mimari, her köşesinde başka bir mirasla geleceğe nadide emanetler bırakan bir coğrafya yoktur sanırım.

gezgindergi-turkiye-gokyuzunun-gordugu-en-guzel-ulke (6)

Yaşadığı binlerce yıl içinde yüzlerce dil ve lehçeyi barındıran, yerliliği, kentliliği, denizciliği, ilk parayı, ilk anlaşmayı ve insanlık tarihi adına daha birçok ‘ilk’i hafızasında tutan vatan’ımızın, gökyüzünden ‘portrelerini’ çektik. Gökyüzünün gördüğü en güzel ülkeyi bu ülkenin ve dünyanın ‘sakinlerine’ de göstermek istedik. Söz buradan sonra fotoğrafın.

Gökyüzünün Gördüğü En Güzel Ülke / Türkiye : Bu yazı 2012 yılının Ekim ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 68. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir