Yazı ve Fotoğraflar: Levent Elpen
Gezi dergilerinde, yaz sıcağına denk gelen sayılarda, deniz kıyısındaki yerlerden izlenimler ve fotoğraflar yayınlamak adetten sayılır. Belki de dergi editörleri, yaz sıcağında bu tip yazılarla bir nebze olsun serinleyeceklerini düşündükleri içindir, kimbilir… Oysa yaz sıcağında dahi gezip görmekten zevk alınacak karasal iklimin hâkim olduğu yerler de var. Amaç keşfetmekse, zaten sıcağın da soğuğun da ne önemi var?
Sıcaklığın 40 dereceye yaklaştığı bir ağustos günü, Ankara Ulus’ta Hacı Bayram Camii’nin bulunduğu tepede durup çevreyi inceleyerek işe başlasak, acaba neler öğreniriz? “Klasik tarihî yapılar işte” veya “Her tarafta bunlardan ne kadar çok var” deyip yüzeysel bir bakış atarak buradan geçersek, şüphesiz çok şey kaçırırız. Hele ki, burasının dünyadaki önemi düşünülecek olursa…
Sıradan bir tepe üzerinde durduğumuzu, Hacı Bayram Camii’nin de herhangi bir tepe olduğu için tesadüfen buraya inşa edildiğini düşünmemek gerek. İlginç bir gözlemden sonra biraz araştırma yaptığımızda, gerçekten burasının bilinçli bir seçim olduğunu düşünmekte hiç de haksız olmadığımızı, biraz da şaşırarak göreceğiz. İlk olarak, ilginç bir mimarî kesişme dikkatimi çekiyor. Hacı Bayram Camii’nin hemen yanında, Roma döneminden kalma Augustus Tapınağı’nın kalıntıları duruyor. Bugün, etrafı demir parmaklıklarla çevrili ve içeriye girilmesi yasak olan bu kalıntılara göz gezdirirken, yüksek tapınak duvarlarının üst köşelerinden birinin, Hacı Bayram Camii’nin çatı ucu ile iç içe geçtiğini fark edince, şaşırdım. Augustus Tapınağı duvarlarından biri, iki bin yılı aşkın bir süredir ayakta duruyor ve bu duvarın yüksekliği boyunca yapılmış cami duvarının üzerine oturan çatının bir köşesi de tapınağın bu duvarının bitimine dayanmış. Söz konusu çatının olukları üzerine de, yine tapınak duvarından bir taş parçası, kıvrılarak biraz uzanmış. Aslında, bu durumu yazarak anlatmak çok zor. En iyisi, fotoğrafa bakın.
Bu mimarî kesişmenin sebebini bulmak ise daha da zor. Caminin yapılışından beri böyle bir kesişmenin var olup olmadığını kesin olarak belirleyecek bir kaynak şimdilik yok. Ancak, cami ve tapınağın ondokuzuncu yüzyıla ait haline çok yakın bulunduğu 1970’li yılların sonu, 1980’li yılların başı itibarıyla çekilen fotoğraflarına bakıldığında, söz konusu kesişmeyi uzaktan da olsa tespit etmek mümkün. Öyleyse, Hacı Bayram Camii’nin en eski dönemlerinden beri çatı ile tapınak duvarının birbirine böyle çaprazlamasına geçiş yapacak şekilde durduğunu düşünebiliriz. Caminin yapılış ve tamir tarihlerine göz atılıp dış görünümünde ne tür değişiklikler yapıldığını göz önüne aldığımızda, bu karışıklığın sebebi de ortaya çıkıyor.
Hacı Bayram Camii, Bayramî Tarikatı’nın kurucusu Hacı Bayram Veli tarafından, ölümünden iki yıl önce, 1425 yılı civarında yapılmış. Caminin ilk yapıldığı ölçekte olmadığı, daha sonra yapılan eklemelerle genişletildiği biliniyor. Padişah Üçüncü Ahmed zamanında (1703-1730), Hacı Bayram Veli’nin torunlarından Mehmet Baba tarafından ilk tamiratının yapıldığı, ardından, Padişah Üçüncü Mustafa zamanında (1757-1774) tamirata devam edildiği kaydedilmiş. Vakıflar Genel Müdürlüğü, camiyi 1940’da büyük bir onarımdan geçirmiş ve bunu cami duvarlarından biri üzerine Latin harfleriyle yazdırdığı bir kitabe ile kayıtlara geçirmiş. 1940’da geçirdiği bu tip bir tamirata rağmen 1980’li yıllara kadar orijinal görünümünden pek fazla kaybetmeyen cami ve özellikle çatı mimarîsinin, 1980’li yıllardaki tamirat sırasında, bu orijinal görünümünden bir hayli kayıp yaşadığı anlaşılıyor. Çatı oluğunun türbeye bitişik duvar köşesinin yuvarlaklığını kaybetmesi, bu kaybın en önemli göstergesi. Şimdi, herhangi bir cami gibi bu çatı oluğu, sivri köşeli bir dikdörtgen gibi kıvrılıyor. Yine çatı biçiminin, eskiden “fevkani” denilen ahşap çatı biçimine yakın bir görünümde olduğu ve 1980’li yılların başına kadar bu şekilde kaldığını anlıyoruz. Daha yüksek bir çatı biçimi ve tavan arasını açıkça belli eden şekliyle, orijinal çatı, tamamen değiştirilerek, yeni yapılmış herhangi bir caminin çatısı gibi değiştirilmiş. Caminin orijinal dış görünümündeki değişikliklerin sadece çatı ile sınırlı kalmadığı, pencerelerinde de gereksiz denilebilecek bazı değişikler yapıldığı, eski fotoğrafları ile karşılaştırıldığında, rahatlıkla anlaşılıyor. En çarpıcı değişiklik ise batıya ve kuzeye bakan son cemaat yerinde gerçekleştirilmiş. 1980’li yılların başına kadar kemerli sütunlarla açık bırakılan son cemaat yeri, bu yıllardan sonra, caminin tuğla örgüsüne uydurularak, tamamen kapatılmış. (Kaynak bilgi ve resimler: Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, I, Vakıflar Genel Müdürlüğü).
Bu gibi değişikliklerin neden yapıldığını anlamak gerçekten zor. Şüphesiz, restorasyonun yapının orijinalliğine sadık kalınarak gerçekleştirilmesi, uluslararası kabul gören ve bilimsel yanı tartışılmayacak bir kural. Türkiye’de bu konuda en yetkili kurumların bu kuralı ihlal etmesine ise artık şaşmıyorum. Hacı Bayram Camii ve Augustus Tapınağı’nın birbirine bitişik şekilde yer aldığı bu önemli tepe, bugün beton ve asfalt yığınları ile bir ölçüde zedelenmiş durumda. Tepenin büyük bir kısmı ise otopark olarak kullanılıyor. Tepenin dünya için önemi, özellikle bahsedilen Augustus Tapınağı’ndan kaynaklanıyor. Tapınağın burada bulunması, tepenin şehrin “akropolis”i olduğunu gösteriyor. Yani Atina’daki Akporolis ne ise, Ankara’daki Hacı Bayram Tepesi veya Bayram Sokağı da o…
Bu tepenin akropolis olması, Romalılardan da çok önceye uzanıyor. Şehrin en büyük kutsal tapınağının bulunduğu yerin, o şehrin en önemli bölgesi sayıldığı antik çağlarda, ikisi de Anadolu kökenli olan Kibele (tanrıça) ile Men adına yapılan tapınaklar, yine bu tepede bulunuyordu. Roma döneminde, buraya inşa edilen Augustus Tapınağı da, üzerine kurulduğu eski tapınaklar gibi giriş kapısını batı tarafında kurmuş ve Anadolu’nun eski geleneklerine saygı göstermişti. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’a göre, Augustus Tapınağı’nın önemi, Hacı Bayram Camii’ne bitişik duvarlarındaki çok önemli bir kitabeden kaynaklanmaktadır. Akurgal, meşhur Antonius ile Kleopatra’yı yenen ve Roma’nın ilk imparatoru ünvanını alan, ayrıca ağustos ayının ismine kaynaklık eden Augustus’un veya asıl adı ile Octavianus’un icraatlarını anlatan bu kitabenin, bir zamanlar Roma’daki mezarında olduğunu, ancak zamanla bunun yok olduğunu, bugün elde kalan tek kopyasının Ankara’daki bu Augustus Tapınağı’nda bulunduğunu belirtiyor. Bu icraatları anlatan bir başka kopyaya ilişkin parçalar da yine Isparta’da bulunmuş ve dünyada bunlardan başka bir örnek de yok…
Akurgal’ın Augustus Tapınağı ile ilgili bilgilerinden küçük bir kısmını aktararak ufkumuzu biraz daha genişletelim: “Roma İmparatoru Augustus (M.Ö. 27-M.S. 14), ölümünden on altı ay önce Vesta Rahibelerine dört belge teslim eder. Bunlardan biri vasiyetnamesidir; ikincisi cenaze töreni hakkındaki buyruklarını, üçüncüsü imparatorluğun parasal ve askeri durumu ile ilgili kayıtlarını kapsamakta, dördüncüsü ise yaşadığı sürece yaptığı işleri (icraatı) anlatmakta idi. Bunlardan ancak sonuncusu, yani index rerum gestarum, Ankara Augustus Tapınağı’nın duvarlarında iki dilde, Latince ve Helence yazılmış olarak günümüze değin gelmiştir. Buna karşılık madenden iki levha üzerine yazılı olup Roma’da imparatorun mezarının önünde yer alan orijinal metin ise tamamen yok olmuştur. Güzel bir rastlantı sonucu Res Gestae Divi Augusti yani “Tanrılaşmış Augustus’un yaptığı işler” adını taşıyan bu kitabenin günümüze değin bilinen diğer iki kopyasına ait parçalar yine Anadolu’da ele geçirilmiştir.(…)
Augustus’un uğraşılarını anlatan Latince metin, tapınağın Pronaos (ön oda) adı verilen iki yan duvarının iç yüzeylerinde yer almaktadır. Yazıt Hacıbayram Camii’ne yakın olan duvarın üstünde halen okunaklı iri harfler halinde Re-rum gestarum divi Augusti (Tanrılaşmış Augustus’un icraatı) sözcükleri ile başlar ve duvarın büyük bir bölümünü kaplar. Latince yazıtın arkası, onun karşısında kalan duvarın iç yüzünde devam eder. Latince metnin Helence çevirisi ise bu duvarın, yani batı-doğu doğrultusundaki tapınak duvarının dış yüzündedir…”
Fakat, dünyaca önemi bu kadar yüksek, bu kadar tartışılmaz olan bu kitabenin yer aldığı ikibinyirmi yıllık tapınak, yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Bu açık tehlike karşısında harekete geçen İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, ODTÜ ve Trieste Üniversiteleri’ni, tapınak için geliştirilen kurtarma projesinde buluşturmuş. 2005 yılında medyada yer alan bu haber (Cansu Çamlıbel, NTV-MSNBC, 19 Eylül 2005) ile ilgili olarak bugün tapınak çevresinde herhangi bir faaliyet görülmüyor.
1990’lı yıllara kadar evsizlerin, şarapçıların mekânı olan, sözümona korunması için her tarafı demir bloklarla gereksiz yere sıkılan Augustus Tapınağı, bugün artık bu tip tehditlerden uzak olsa da, Ankara’nın modern şehir yaşantısının getirdiği bir başka tehdit ile yüzyüze. Tapınağı kurtarmak için kurulan İtalyan projesinde çalışan ve emeği geçen biri olan O.D.T.Ü. Restorasyon A.B.D. Akademik Uzmanı Esengül İnalpulat, konu ile ilgili açılan bir internet forumunda (http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=24496&start=30), şu önemli bilgileri veriyor: “Dünyaca önemli bir yapıt olduğu için, August mabetinin restorasyonunda bir çok kuruluş devreye girmiştir. Bu yapı Kültür Bakanlığının izni ile restore edilir. Üniversiteler ve kuruluşlarla birlikte ekip çalışması yapılarak sorunlar (O.D.T.Ü.Restorasyon A.B.Dalı tarafından taş analizi, arazi sorunları) tesbit edildi ve yazıtların korunması için çatı sistemi ile (Trieste Üniversitesi) restorasyon projesi ortaya çıktı. Bu projede Hacı Bayram Caminin yıkılması gibi bir şart yoktur. Şeffaf çatı ile koruması yapılması gerektiğine karar verildi. Kültür Bakanlığı bütçe ayıramadığı veya başka bilmediğimiz sebeplerden dolayı hâlâ bu çatı sistemi kurulamadı.
Bu yapıtın en büyük yıpranma sorunu Ankara’nın sabah ve akşam aldığımız nem ve ısı ölçümlerine göre, nem ve ısı farklarının çok olması taşlar üzerinde şok etkisi yaparak parçalanmalarına veya ufalanmalarına sebep oluyor. İkinci bir sebep ise projenin yapıldığı dönemler (1997-98) etrafı korunmadığı için evi olmayan çocuklar ve içki içenlerin barınağı haline gelmişti. O yüzden acil olarak yapının dış şartlarından etkilenmeyecek şekilde koruma altına alınması ve ölçümlerin sağlıklı yapılması için iskele kuruldu, etrafı kapatıldı. Bu konuya biraz aydınlık getirmek istedim. Araştırmaları bitmiş bir proje sadece uygulanamıyor.”
Araştırmaları bitmiş bu proje, neden uygulanmıyor acaba? Daha ne bekleniyor, Augustus Tapınağı’nın sırtını dayadığı Hacı Bayram Camii ile birlikte yıkılması mı gerekiyor, böylesine önemli bir projenin başlatılması için? Belki de cami çatısının tapınak duvarına çaprazlamasına geçmesinin de, bu arada bilimsel olarak ayrıntısıyla açıklanmasından korkuluyordur, kimbilir…
Hacı Bayram’da Bir “Ağustos” Günü – Bu yazı 2007 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 7. sayısından alınmıştır.
çok guzel hazırlamışsınız teşekkürler