Sri Lanka, Güney Hindistan’ın 31 kilometre güneyinde ve Hint Okyanusu’nda bulunan bir ada ülkesidir. 1972 yılından önce adanın adı Seylan olarak bilinirdi. Evet o çok iyi bildiğimiz Seylan çayı da buradan gelmektedir. Haliyle Sri Lanka’da üretilen çaylar da seylan çayı olarak anılır. Ülkemizde üretilen Karadeniz çaylarına nazaran farklı bir içimi olan bu çayların en göze çarpan özelliği, yapraklarının büyük olması
Yazı ve Fotoğraflar : Bahman Zohouri
Hint Okyanusu’nun İncisi olarak da adlandırılan ülkede yaklaşık 21 milyon kişi yaşamaktadır. Çay tarımı ve balıkçılık ülkenin önemli gelir kaynaklarından. Özellikle cambaz balıkçılarda denilen sopa üzerinde oturarak balık tutan balıkçıları fotoğraflamak en büyük isteğim.
Eşim ile beraber Aralık ortalarında fotoğraf sevdasıyla topladık bavulları ve 1 haftalık seyahat için düştük yollara. Kış ortasında tropikal bir iklime gitmek, yeni keşifler, sayısız fotoğraf karesi ve dolu anıyla dönecek olmanın heyecanını hissettik. Bu arada hava koşullarının müsaitliği ve festivallere denk gelmesi nedeniyle Nisan-Ağustos ayları en ideal zamanlar.
Türk Hava yollarının Maldiv üzerinden Sri Lanka’nın başkenti Colombo’ya haftanın her günü direkt uçuşu var. Gece bindiğimiz uçak (01:10 ) yaklaşık 8 saat sonra havadan muhteşem görünen Maldivler’e (Male ) indi ve 1 saat kadar bekleyip az sayıda kalan Sri Lanka yolcuları için tekrar havalandı. Ortalama 2 saat sonra (15:10 ) Colombo “Bandaranaike Uluslararası Havalimanına” indik. Toplamda 11 saat süren keyifli bir yolculuktu. İlginç gelen, tek Türk bizdik. 🙂
Uçaktan indikten sonra ilk olarak kişi başı 30 USD olan vize ücretini ödedik. Görevli memur pasaportlarımıza vize pulu yapıştırıp iade etti. Kolayca geçtiğimiz pasaport kontrolü sonrası bavullarımızı aldık ve doğru exchange bürosuna gidip para birimleri olan rupee karşılığında bir miktar para bozdurduk ve dışarıya çıktık. Biz taksi ile şehir merkezine gitmeyi tercih ettik.
Paralı yolu kullanarak trafik keşmekeşini de çekmeden yarım saatte otelimizde olduk. 20 usd karşılığı bir ücret ödedik. Bu arada 1.00 USD = 131. 88 LKR. Ben ödediğim ücretleri dolar olarak yazmayı tercih ettim ama her iki para cinsinden de ödemelerimizi yaptık. Kredi kartı kullanımı pek yaygın değil ve exchange ofisleri çok fazla yok. O yüzden size önerim havalimanı, otel ve yol üzerinde gördüğünüz büro ve bankalardan paranızı bozdurun.
Trafik soldan, aman dikkat diyerek 1 hafta boyunca eşimle birbirimizi uyardık. Yollar çok güzel ama herkes birbirini geçmeye çalışıyor. Kornaya 2 kez basanın geçiş hakkı var. Sinir yok tartışma yok. Kim kime ne sebeple yol veriyor belli değil.
Kısa bir bilgi : Sri Lanka’da çoğunlukla Budist (69,1), Müslüman (7,6), Hindu (7,1), Hristiyan (6,2) ve diğer dinlere inanan insanlar yaşamakta. Konuşulan dil Seylanca ama hemen hemen herkes İngilizce biliyor.
KOLOMBO
İnternet aracılığı ile yer ayırttığımız Fort Railway Station’a yakın bir otelde yerimiz hazırdı. Bavullarımızı odaya bırakıp hava iyice kararmadan fotoğraf makinelerimizi alıp kendimizi dışarı attık. Bu saate rağmen hava inanılmaz sıcak ve nemli ama bu duruma da çabuk adapte olduk. 500m. yürüyüş ile tren garına geldik. Bir anda farklı din ve etnik gruba ait olan insan kalabalığının içinde bulduk kendimizi. Bir fotoğrafçı başka ne isteyebilir ki.. İnsanlar inanılmaz derecece canayakın ve fotoğraf çektirmeyi seviyorlar. Gezi boyunca da bu konuda hiçbir sıkıntımız olmadı.
Pazar sabahı ülkenin tam ortasında bulunan eski başkent KANDY şehrine tren ile gitmeyi planladığımız için tren garı ve çevresindeki fotoğrafa biraz ara verip 2.sınıf kompartmandan 2 usd karşılığı biletlerimizi aldık. 1.sınıf biletler 3 usd idi pahalı geldiği için almadık sanılmasın:) Avrupalı turistlerin tercih ettiği 1.sınıf yerine halkın seyahat ettiği 2. sınıfta seyahat fotoğraf amaçlı yolculuk için bulunmaz bir nimet.
KANDY
Sabah erkenden kalkıp otelimizden valizlerle yürüyerek tren garına geldik. Tren saatine kadar eşim valizlerimizin yanında otururken rengarenk trenler ve insanlar arasında fotoğraf avına çıktım. Etrafta tek tük turist ve onları ikna etmeye çalışan tur satıcıları var. Trenimiz tam saatinde geldi, kompartımanı bulmak için yardım eden görevliye biraz bahşiş verip numaralı koltuklarımıza oturduk. Tavandaki vantilatörler ve açılan camlar yeterince serin hale getirmişti kompartımanı. Seyahatimiz boyunca rastladığımız tek Türk çift ile yan yana denk gelmemizde çok büyük tesadüftü doğrusu. 3 saatlik yolculuk boyunca yemyeşil pirinç tarlaları, tren yolu kenarında harap görünümlü barakalar, dağ geçitleri ile yolculuk farklı bir deneyimdi bizim için.
Yeşilin hakim olduğu bu adada kaldığımız bir hafta boyunca şöyle bir rota izledik; Kolombo, Kandy, Sigirya, Polonnaruwa, Dambulla, Nuwara Eliya, Ella, Yala, Weligama ve tekrar Kolombo.
Kandy tren istasyonunda indikten sonra Chande adında bir taksi şöförü ile tanıştık ve belirlediğimiz rota için 6 gün için 350 Usd’ye anlaştık.
Kandy, yapay bir gölün yanında kurulmuş küçük bir şehir ve Kolombo’ya göre daha turistik. 2 gün kalacağımız otele valizlerimizi bırakıp bizi bekleyen şoförümüz ile önce Fil yetimhanesine gidiyoruz. Sri Lanka’ nın en bilindik yerlerinden biri burası ve dünyada tek. Ormanda kaybolmuş, yaralı, sakat filleri alıp bakıyorlar ve yaklaşık 120 tane büyüklü küçüklü fil var. Bu yetimhanede fillerin burada günde iki sefer beslenme ve nehirde duş yaptıklarını bildiğimiz için o saate denk gelmeye çalıştık ve şoförümüz sayesinde başardıkta. Hem onları izlemek hem de fotoğraflamak çok keyifliydi. Etraftaki hediyelik dükkanlarında Filin dışkısından yapılan kâğıttan defter ve kitaplar çok ilginçti. Fil yetimhanesi giriş ücreti;20 usd
Hava çok sıcak ve şansımıza iki gün boyunca da yağmur yağmadı. Botanik Bahçeye gidiyoruz. Tropikal iklimin etkisiyle yemyeşil olan bahçede dev ağaçlar, çeşit çeşit çiçekler, baharat ağaçları (İlaç yapımında da kullanılan) ve göz alabildiğince uzanan çimenlerin üzerinde gezinen insanlarla bize keyif veriyor. Ayakkabılarımızı çıkarıp biz de onlarla hem sohbet ediyor hem deklanşöre basmaya devam ediyoruz. Hava kararmak üzereyken çıkıp otelimize dönerken yarın ki programımızı Chande ile netleştirdik. Unutmadan Botanik Bahçe giriş ücreti:13 usd
SIGIRIYA-POLONNARUWA-DAMBULLA
Sabah 6’ da yola çıktık ve Cultural Triangle denen ve UNESCO tarafından Dünya mirasları listesinde yer alan bu bölge Kandy’nin kuzeyinde yer almaktadır. Biz zamanı iyi değerlendirmek için bu bölgeyi günü birlik gezip dönmek istedik ama gitmek isteyenlere orada 1 gün kalmalarını öneririm. Bu bölgede yer alan ve Budistler için kutsal şehir olarak adlandırılan ANURADHAPURA’yı gezemedik.
Yol boyunca aracımızı sıksık durdurarak fotoğraf çektiğimiz için 2 saatlik yollar genelde 3 saat sürdü. İlk uğradığımız yer SIGIRIYA (Aslan’ın taşı). Kaya bloğu aslan şeklinde oyulmuş ve ağız kısmına da giriş yapılmış. Bugün sadece girişin iki yanındaki aslanın pençelerini görebiliyoruz. Dik merdivenlerden tepe’ye ulaşılıyor. Tepe’de eskiden Saray’ın olduğu alanı ve havuzları görebiliyorsunuz. Biz sadece dışardan bakmak ve fotoğraflamakla yetindik. Bu arada giriş 30 usd.
POLONNARUWA’ya giderken pirinç tarlalarında çalışan işçileri, nehirde yıkanan insanları, rengarenk Tuktukları , otobüsleri ve beyaz öğrenci forması ile yürüyen öğrencileri fotoğrafladık.. Bu ülke insanıyla,doğasıyla,tarihiyle tam bir fotoğraf cenneti.
25 usd vererek Polonnaruwa’ya girdik. ilk dikkatimizi çeken maymunların çok fazla olması. Ardından karşımıza 12.yüzyıldan kalma şehir kalıntıları, buda heykelleri ve kocaman görüntüsü ile Sri Lanka’nın 4. büyük stupası (Budist Türbe) çıktı. Bu bölgede hemen hemen her yeri yalınayak yada çorapla gezmeniz gerekmektedir. Yatan buda heykelini de burada görmeniz mümkün.
Dönüş yolunda uğradığımız Dambulla’da Kaya Tapınak ve Altın Tapınak olarak bilinmektedir. Mağara tapınakları görmeniz için 20 dakikalık bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Mağara içlerinde bolca buda heykelleri var.
Akşam yorgun argın vardığımız otelimizde Sri Lanka mutfağından seçme yemeklerle bütün yorgunluğumuz gitti. Pirinç ve noodle başlıca yemekleri diyebilirim. Balık, tavuk ve et yemekleri çok köri ve baharatlı. Biz hepsini çok beğendik. Kandy şehrinde Pizza Hut, KFC gibi fast food restaurantları da bulunmakta.
Otelimizin tam karşısında bulunan Kandy Diş tapınağına da girerken eğer şort yada açık bir tshirt giydiyseniz kapıda örtü veriyorlar, üzerinizi örtüp yine yalın ayak ya da çoraplı ziyaret edebiliyorsunuz.
NUWARA ELIYA- ELLA
Kandy’nin 75 km. güneyinde kalan ve ülkenin Karadeniz Bölgesi diyebileceğim yöresi için sabah 9 gibi yola koyulduk. Şoförümüz Chande oğlunun okulu tatil olduğu için onu da yanına almıştı. Hep beraber sohbet ederek yola koyulduk. Otellerimizi ayarlama işini de Chande ‘ye bıraktık. Artık kafamız daha rahattı ve düşüncemiz tamamen fotoğraf oldu. 75 km’lik yolu 3-3,5 saatte katettik ama nedeni sadece bizim fotoğraf merakımız değildi, dağlık bir bölge olduğu için yollar oldukça virajlıydı. Yol boyunca şelaleler,çay tarlaları ve işçileri fotoğraflayıp, çay fabrikası ile fakir bir köyü ziyaret ettik. Çocukların yanımızda getirdiğimiz şekerleri ikram ederken sıraya geçmeleri ve tek tek almalarına bayıldık. Adanın halkı genel olarak yabancıya güler yüzlü ve yardımcı. Güvenli bir ülke olduğunu da mutlaka söylemeliyim. Sadece hırsız maymunlara dikkat derim.
Nuwara Eliya, yüksek konumundan dolayı bol yağış alan bir bölge ve ilk defa bizde yağmura denk geldik. Yağmurluk giyilmeyecek kadar sıcak olduğu için şemsiye ile idare ettik. Ada halkı şemsiyeyi yağmurdan korunmak için değil güneşten korunmak için kullanıyor. Chande ‘den Nuwara Eliya otobüs terminalinde durmasını istedik. Otobüs yolcularını hem içerden hem dışardan fotoğraflayıp doğru meyve sebze haline gittik. Çok ucuza satılan tropikal meyvelerimizi alıp tekrar bizi bekleyen aracımızla ELLA’daki otelimize vardık. Bulutlarla aynı seviyede yeşillikler ve şelaleler arasında rüya bir oteldi. Sadece 1 gün kalmak bu otele haksızlıktı ama zaman sıkıntısı nedeniyle bu sefer böyle oldu. Umarım tekrar gider bu sefer aynı otelde daha çok kalırız.
YALA NATIONAL PARK
Oteldeki yöresel kahvaltımızdan sonra (yumurta,marmelat,tereyağ ve çeşit çeşit tropikal meyveler) Safari yapmayı planladığımız YALA ya doğru yola çıktık.170 km lik yoluş sağnak yağmur altında tamamlayıp Otelimize valizleri bırakıp kapı da bizi bekleyen jeep’ e binip safari bölgesine doğru gitmeye başladık.Safari giriş 25 usd ayrıca jeep için 50 usd vererek katıldığımız safari de Fil,Tavuskuşu,Maymun,domuz,geyik,leopar,Kartal ve çok çeşitli yabani kuş gördük.Fotoğraf olarak bir şey çıkmayacağını biliyorduk nitekim öylede oldu.Gezimiz boyunca da görmesekte olurdu dediğimiz tek yerde burası oldu.Otelimizde, yemeklerde yine çok keyifli.
WELIGAMA-MATARA-GALLE
Sörfçülerin ve balina görmek isteyenlerin özellikle tercih ettiği güney sahilinde yer alan Weligama’yı bizim tercih sebebimiz ise Cambaz balıkçılarını fotoğraflamaktı. 2 gün kalacağımız Weligama’daki otelimiz Hint okyanusu kıyısında, palmiye ağaçları arasında şirin bir otel. Yine valizleri bırakıp aracımıza atladığımız gibi balıkçıların yanında bulduk kendimizi. Eskiden bu şekilde balık avlanırken şimdi sadece turistlere show amaçlı bir hale getirmişler. 5 balıkçıya 15 dakika için 20 tl. gibi bir ücret ödeyerek sopalara çıkarabildik. Gün batımından hoş kareler çıkarmıştım. O yüzden sabah tekrar gelmeye gerek duymadım..
Ertesi gün yarım gün tuktuk aracı kiraladık. Tuktuk şoförümüze amacımızın fotoğraf olduğunu ve bizi ona göre gezdirmesini istedik. Sırasıyla liman, balık hali, buz fabrikası, müslüman köyü, cami, sörfçüler, Matara sahili ve son olarak ta kendi evine götürerek bize muhteşem kareler kazandırdı. Bizde onun ve ailesinin fotoğraflarını çekerek bunları onlara hediye ettik. Çok sevecen, güler yüzlü ve misafirperver insanlar. Otelimize bırakırken yakındaki bir evin bahçesinden gelen müziği duyunca oraya da uğradık. Evin kızı genç kız olduğu için aile bir parti düzenlemişti. Müzikleri ve dansları o kadar hareketli ki insanın içini kıpır kıpır yapıyor. Bir ara baktım eşimle beraber biz de aralarında dans ediyoruz. Biz onların onlar bizim fotoğraflarımızı çekiyor.
Bu keyifli, heyecanlı, egzotik tatilimizin de sonuna yaklaştık. Son gün otelden hep beraber ayrılıp sahil yolunda hala fotoğraf çekmeye devam ederek yolculuğa devam ettik. Galle’ye gelmeden önce balıkçı teknelerinin denizden sahile çekildiği ve itildiği bir sahilde durduk. Burada da çoğunlukla müslüman olan balıkçılara selam verip fotoğraflarını çekmekle kalmadım bir de onlara yardım ettim. Benim sayemde tekneyi daha hızlı karaya çekebildiler.
Galle’ye girmeden paralı yola giderek 2 saat içinde havalimanında olduk. Ayrılık zor ama kızımıza kavuşmakta güzel olacak. Her şey için teşekkür ederek tekrar görüşebilmek ümidiyle Chande ve oğlundan ayrıldık.
Yemyeşil ormanları, çay ve pirinç tarlaları ile kilometrelerce uzanan bembeyaz kumsalları, cambaz balıkçıları, lezzetli meyveleri ve baharatlı yemekleri ve ufak tefek yapılı, sevecen, mutlu insanlarıyla Sri Lanka mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Hint Okyanusunun İncisi : Sri Lanka – Bu yazı 2015 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 96. sayısından alınmıştır.