Cuma , 29 Mart 2024

İstanbul Boğazı’na Takılan Gerdanlık: Boğaziçi Köprüsü

Yazı: Oğuzhan KARAGÜL Fotoğraflar:Beyazıt Devlet Kütüphanesi Arşivi

Boğaziçi Köprüsü hiç şüphesiz İstanbul’un en önemli yapılarından birisidir. Asırlar öncesinden yapımı hayal edilen, defalarca projesi çizilen, inşa edilmesi kararlaştırılan ancak çeşitli sebeplerle 1970 yılına kadar yapımına başlanamayan, Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biridir Boğaziçi Köprüsü. Gündüzleri Avrupa ile Asya’yı kara yoluyla birbirine bağlayan bir geçit, geceleri ise güzel bir genç kızın boynuna takılmış ışıl ışıl parlayan pırlanta bir gerdanlık gibi İstanbul Boğazı’nın latif bir süsüdür âdeta.

(Boğaz Köprüsünün yapılmasına karar veriş toplantısı)

Tarih boyunca İstanbul’un iki yakası arasında bir köprü yapılması zaman zaman gündeme gelmişse de dönemin teknolojisiyle bu mümkün olamamıştır. Tarihte şehrin iki yakasını ilkel bir köprü ile birleştirerek Asya’dan Avrupa yakasına ilk geçen kişi, M.Ö. 513 yılında Pers imparatoru Darius (Dârâ) olmuştur. İmparator Darius Rumeli’ne çıktığı bir sefer sırasında, İstanbul Boğazı’nın en dar yeri olan Anadoluhisarı ile Rumelihisarı arasına gemileri dizdirerek bir köprü oluşturmuş ve 80.000 askerini bu köprüden Avrupa yakasına geçirmiştir. Esasen bu oluşum bir köprüden çok sadece geçiş amacıyla kullanılmış, yüzer araçlardan meydana getirilmiş bir geçitti. Yine de tarihte ilk kez yapılan bir geçiş olması bakımından önemi büyüktür.

İstanbul Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra, ilk defa II. Bayezid devrinde İstanbul Boğazı’na bir köprü yapılması gündeme gelmiştir. Bazı devlet adamları bu köprünün askerî bakımdan büyük avantaj sağlayacağını düşünüyorlardı. Hatta o zamanda yaşamış büyük İtalyan mimar, sanatçı ve bilim adamı Leonardo Da Vinci bile boğazın iki yakasını birleştiren açılır kapanır bir köprü projesi çizmiş ve devrin padişahı II. Bayezid’e sunmuştur. Fakat bu köprünün inşası için teşebbüse geçilmemiştir. Osmanlılar zamanında köprü fikri tekrar II. Abdülhamid’in son yıllarında gündeme gelmiştir. Zira artık o yıllarda boğaz köprüsüne askerî açıdan çok ihtiyaç duyulmaya başlanmıştı. Sultan II. Abdülhamid, Bosphorus Railroad Company adlı yabancı bir şirkete köprü projesi hazırlattı. Projeye göre köprü ahşaptan yapılacak, kuleleri olacak, geceleri aydınlatılacak ve üzerinden demiryolu geçecekti. Ancak zamanın siyasi olayları ve padişahın tahttan indirilmesi sebebiyle bu girişim de proje aşamasında kalmış, boğaz köprüsü yapılamamıştır.

Osmanlı Devleti yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, boğaz köprüsü fikri yeniden gündeme gelmiştir. Cumhuriyet devrindeki bu yeni teşebbüste Nuri Demirağ’ın çok önemli bir yeri vardır. Bu nedenle onu özellikle zikretmek gerekir. Nuri Demirağ, Cumhuriyet döneminde pek çok önemli işe imza atmış, soyadından da anlaşılacağı üzere Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ülkemizdeki demiryollarının büyük kısmını inşa etmiş bir müteahhit ve işadamıdır. Nuri Demirağ, çıktığı yurt dışı gezilerinde büyük Avrupa ve ABD şehirlerindeki deniz ve nehirlerin üzerinde en az iki köprü bulunduğunu görmüş, dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul’da boğaza kurulu bir köprü olmamasından üzüntü duymuştur. Bunun üzerine de, İstanbul Boğazı’na bir köprü yapılması için 1931’de çalışmalara başlamıştır. ABD’den uzmanlar getirtmiş, San Francisco şehrindeki Golden Gate köprüsünü yapanlarla anlaşmıştır. Bütün hazırlıklar tamamlanmış, proje hazırlanmış ve biten proje 1933 yılında Atatürk’e sunulmuştur. Atatürk projeyi çok beğenmiş ve Nuri Demirağ’ı takdir etmiştir. Daha sonra Atatürk, köprü projesini uygulanmak üzere zamanın hükûmetine havale etmiş, fakat proje, İstanbul Boğazı’na bir köprü yapılamayacağını, yapılırsa dayanıklı olmayacağını düşünen hükûmet tarafından reddedilmiş ve hayata geçirilmemiştir. Böylelikle Boğaziçi’ne köprü yapılması teşebbüsü bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde İstanbul Boğazı’na köprü yapılması için bir sonraki girişim Demokrat Parti zamanında olmuştur. 1950’li yılların sonuna gelindiğinde İstanbul’un oldukça büyümesi ve nüfusunun artmış olması, boğaza bir köprü yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Başbakan Adnan Menderes köprü için gerekli çalışmaları yaptırmış, 25 Mayıs 1960’ta bir İngiliz şirketiyle sözleşme imzalamıştır. İki gün sonra meydana gelen askerî müdahale nedeniyle bu girişim de başarılı olamamış, köprü projesi ancak 5 yıl sonra 1965’te tekrar gündeme gelebilmiştir.

1965 yılında kurulan tek parti hükûmetiyle yeniden önem kazanan köprü fikri için ciddi çalışmalar başlamıştır. Gerekli ön çalışmalar yapılmış, köprünün projesi çizilmiştir. Hazırlanan projeye göre köprünün Avrupa yakasındaki ayağı Ortaköy’de, Anadolu yakasındaki ayağı ise Beylerbeyi’nde olacaktır. Temel atma töreni 20 Şubat 1970’te Beylerbeyi şantiyesinde yapılmıştır. Mart 1970’te Ortaköy ayaklarının, hemen ardından da Beylerbeyi ayaklarının kazısı başlamıştır. Mayıs 1971’de Ortaköy ve Temmuz 1971’de ise Beylerbeyi kulelerinin monte edilmesi işlemine geçilmiştir. 1972 yılı Ocak ayında her iki kulenin de montajı tamamlanarak kuleler yükselmiştir. Kuleler tamamlandıktan sonra, Ortaköy’den Beylerbeyi’ne kadar deniz yüzeyine birbirine paralel iki tane kılavuz halat serilmiş, bunlar kulelerden aynı anda çekilerek yine Ocak 1972’de ilk birleşim sağlanmıştır. Tellerin gerilim ve büküm işlemleri 10 Haziran 1972’de başlamış ve köprünün açılışına kadar sürmüştür. İtalya ve İngiltere’de hazırlanmış, içi boş kutular şeklindeki 60 adet tabliyeyi oluşturacak olan paneller, demonte olarak deniz yoluyla getirilmiş ve Göksu birleştirme şantiyesinde montajları yapılmaya başlanmıştır. Tabliyeler, köprünün üzerindeki trafik akışını sağlayacak olan yolu oluşturan, kulelerde gerili çelik halatlara salıncak gibi asılan ve birbirlerine lego oyuncakları gibi bağlanan taşıyıcı bloklardı. 26 Mart 1973’te son tabliye de montajlanmış ve daha sonra 60 adet tabliye birbirine kaynaklanmıştır. Her şey tamamlandıktan sonra köprü üzerinden ilk kez yürüyerek Asya’dan Avrupa’ya geçilmiştir.

Boğaziçi Köprüsü’nün açılış töreni, Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. kuruluş yıldönümü şerefine 30 Ekim 1973’te yapılmıştır. Açılış törenine halk çok yoğun bir ilgi göstermiş ve on binlerce kişi önce Asya’dan Avrupa’ya, daha sonra da karşılıklı olarak her iki yakaya yürümeye başlamıştır. Köprünün açılışı şerefine, yayalara araç yolundan da yürüme izini verilince, köprü üzerinde yürüyenlerin çokluğundan köprünün rezonansı aşırı derece artmış, köprü salıncak gibi sallanmıştır. Bunun üzerine köprü yıkılır korkusuyla köprüden yaya geçişi yasaklanmıştır.

Pek çok girişimden sonra nihayet inşa edilerek 30 Ekim 1973’te açılan Boğaziçi Köprüsü ile, çok uzun zamandır düşünülen fakat hayata geçirilemeyen bir proje gerçekleştirilmiş oldu. Böylece İstanbul’un Avrupa ve Asya yakaları tarihte ilk kez kara yoluyla birleştirilmiş, İstanbul fazlasıyla hak ettiği bir medeniyet eserine kavuşmuştur. Boğaziçi Köprüsü, kendisinden 14 yıl sonra yapılacak olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne de ilham ve cesaret kaynağı olmuştur.

İstanbul Boğazı’na Takılan Gerdanlık: Boğaziçi Köprüsü – Bu yazı 2012 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 66. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir