Öğrenmek ile bilmek arasında bir nüans var ve fakat ‘bilmek’, bu nüans nispetince daha iddialı bir eylem!
Yazı ve Fotoğraf : BEKİR TALHA EROL
İstanbul’un curcunasında, gökdelenlerin, ofislerin arasında bir semt; adı Kuştepe. Binalar, mahalleler, sokaklar değiştirilmeye çalışılsa da insanlar değiştirilemiyor. Kuştepe’deki bir abimiz bunu şu şekilde özetliyor: “Ben müziği son ses açarım, müziksiz duramam, eğer kentsel dönüşüm olursa alt kattaki adam yandı. Ben neden hem kendimi hem de benim gibi olmayan başka birini huzursuz edeyim ki!”
Bu insanları görmek, muhabbet etmek adına Kuştepe’deydim. Fotoğraf makinemle beni gören gençler, kadraja girebilmek için olmadık hareketler yaptılar. Bana düşen sadece deklanşöre basmaktı. Yani meselenin özünde orada olmak vardı.
Müziğin sesini anlatan abimizin yanındaki etrafına neşe saçan bu gençler aslında lisan-ı hâl ile orada kalmak, bu hayatı devam ettirmek ve kendi hikâyelerinin başrolünü kimselere kaptırmamak için çaba sarf ediyorlardı.
O an; ‘Burada yaşayacaksın, şu kıyafeti giyeceksin ve artık sokak ismin bu değil…’ dayatmalarına maruz kalan ve uzak hikâyelerde yardımcı rol biçilen bu insanların, kendi yazdıkları ve oynadıkları yaşanmış ve yaşanacak hikâyeleri adına verdikleri çabanın, hatta savaşın ne demek olduğunu, ‘bildim’!
GEZGİN’İN GÖR DEDİĞİ : Kuştepe’de Kalmak! – Bu yazı 2015 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 100. sayısından alınmıştır.