Cumartesi , 23 Kasım 2024

Laleler Vatanına Geri Döndü

Lale ortaya çıktığı gürden bugüne çılgın bir aşkın temsilcisi oldu hep. Muhteşem Osmanlı medeniyetinde onun apayrı bir yeri vardı. Çok sade olan casein opium’un boynunun hemen tepesindeki inanılmaz güzellikteki taç kısmı… Birçokları fazlasıyla sade fakat bir o kadar da görkemli olan çiçekte oldukça derin anlamlar bulmuşlardı. Bu anlam özellikle İslam dünyasında kimi zaman ‘kutsallık’ düşüncesini de içinde barındırıyordu. Lale isminin ebced hesabıyla karşılığı Allah isminin ebcedi ile aynı değer olan 66 rakamına denk geliyordu. Birçoğunca bu birinci işaretti. Lale’nin tek bir kökten tek bir çiçeğinin çıkması Yaratıcının Birliği’ni (vahidiyet-teklik) sembolize ediyordu.

Yazı: Şefkat Çelebi – Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (1)

Lale kutsaldı, evet. Bunun sebeplerinden biri bir hikayede şöyle anlatılmıştı; ünlü bir hoca olan Hasan Efendi bir gün vaaz verirken kendisine bir not uzatılmış. Notta, Müslümanların ölünce cennete gidip gitmeyeceklerini yaşarken kesin bir şekilde bilmelerinin bir yolu var mı diye soruluyormuş. Hasan Efendi vaazını bitirince dinleyenler arasında bir bahçıvanın bulunup bulunmadığını sormuş. Cemaatten biri ayağa kalkıp bahçıvan olduğunu söyleyince parmağıyla onu göstererek demiş ki, ‘işte bu adam cennete gidecek.’ Cemaat derhal hocanın etrafını sararak nasıl olup da bahçıvanın cennetteki yerinin kesin olduğunu bilmek istemiş. Hasan Efendi ise sadece hadislerden alıntı yapmakta olduğunu söylemiş onlara; nitekim hadislere göre insanlar, bu dünyada en çok hangi işten zevk alıyorsa öldükten sonra da o işi yapacaklarmış hep. Bütün çiçekler cennete ait olduğuna göre de bahçıvanların mekanı cennet olacakmış.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (8)

Lale yeryüzünde farkedildikten sonra en çok sevilen ve uğruna çok şeyler yapılan nadide bir çiçektir. En sade yaşamlarıyla çiftçilerden devlet adamlarına, sanatçılardan sultanlara kadar herkes mevsimi geldiğinde bahçesinde birkaç soğan da olsa lale yetiştirmeyi bir ayrıcalık olarak görüyordu. Laleye kralların ve sultanların yadsınmaz bir ilgisi vardı. Önce İstanbul’da, daha sonra Avrupa’nın muhtelif krallıklarında tüm saray bahçeleri lalelerle süslendi yüzyıllarca.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (7)

Saraylala birlikte seçkin ailelerin konak ve köşklerinin bahçelerinde en çok tercih edilen çiçek hiç şüphesiz yine laleydi. Türklerde bahçe, küçük bir yeryüzü cenneti olarak tasarlanırdı. Tavus kuşları, bülbüller, binbir renk ve kokuda güller, çeşmeler, muhakkak havuzlar, havuzlarda nergisler, nilüferler.. Ve elbette en mutena köşede, belki de bahçenin tam ortasında lale olurdu. Lale tabiatta yabani bir çiçek olarak ilk Orta Asyada, hususiyetle de Kırgızistan’da Türkler tarafından keşfedildi. Daha sonra Türk boylarının tarihsel süreçteki hareketliliği ile beraber batıya doğru ilerledi. Osmanlı’nın kuruluş yıllarına ait belgelerde lale desenli bir detaya rastlanmasa da ilk dönem Osmanlı bahçelerinde lale soğanlarının yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Lale önce elbiseleri süsledi. Kadın ve erkek kıyafetleri lale desenli yapıldı. Osmanlı sultanlarının mücevherlerle donatılmış kaftanlarına altın ipliklerle laleler işlendi. Kılıçların kabzasına, camilerin mihrabına, kitapların cilt kapaklarına narin, nazenin duruşuyla lale hep çizildi.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (5)

Lale daha sonra İznik ve Kütahya çinilerine yansıdı. Toprağın ateşle muaşakasına ortak oldu. Bugün Eminönü’deki Rüstem Paşa ve Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camiileri’nde ateşte açan mavi, kırmızı laleleri görüp zamanda yolculuk yapmak mümkün. Gerçeküstü bu güzelliği başta bu iki cami olmak üzere İstanbul’da ve eski başkentlerdeki önemli camilerde arayıp bulabilirsiniz.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (3)

Laleden bahsedip Lale Devri’nden bahsetmemek olmaz. 1718-1730 tarihleri arasında İstanbul’da yaşanan ve başrollerini Sultan 3. Ahmet’le Damat İbrahim Paşa’nın oynadığı unutulmaz bir film gibidir Lale Devri. Bir film gibidir çünkü tarihin akışı içinde Osmanlı’ya 12 senelik bir anlayış ve yaşam farklılığı, bir dönüşüm getirmiştir. Bu ‘mutluluk ve eğlence’ devrinde 1000’den fazla lale çeşidi üretilmiş, bir lale soğanının bedeli kimi zaman bir konak fiyatından daha yüksek olabilmiş, lale hakkında şiirler yazılmış, her taraf lale olmuştur. Lale, bu tek mevsimlik çiçek; sevdalılarına bir kez göz kırpıp sonra sonsuzluğun büyüsüne karışan destansı güzeller gibidir. Belki bu güzellerden olduğu için her yeni lale türüne kendi kadar güzel isimler verilmiştir. Gül-i ruhsar, dürr-i yekta, Nev-peyda, Asub-i Cihan, Ruy-i mahbub, Saye-i Hüma, Cevher-i Hayat bu inanılmaz güzel isimlerden sadece birkaçı. İsimleriyle, renkleriyle, türleriyle, tek mevsimlik olmasıyla, Kırgızistan dağlarından itibaren Türkleri, daha sonra Avrupalıları kendine hayran, hatta yeri geldiğinde deli eden (tulipomania) bu alımlı çiçek, ruhlarımıza hala tarifi imkansız güzellikler fısıldamakta.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (2)

Laleler yeni aşıklarını Zeytinburnu Belediyesi sınırları içinde Yedikule Zindanları’nın sur dışı tarafında güzel bir bahçede bekliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı Soğanlı Bitkiler Parkı’nda onlarca lale türü ile birlikte sünbül, nergis gibi soğanla çoğalan başka tür çiçekler de görmek mümkün. İstanbulda sayıları artması gereken ve yüzyılların şehrine yakışır bir park olmuş. Bir cennet bahçesi izlenimi veren park tabiata özlem duyan İstanbullular için şehirde görülmesi gereken adresler listesine şimdiden girmiş durumda. Güzel’e bakmaktan hoşlananlara duyurulur.

laleler-vatanina-geri-dondu-gezgindergi (9)

Laleler Vatanına Geri Döndü – Bu yazı, 2008 yılının Mayıs ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 16. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir