Yazı ve Fotoğraflar: Yusuf Çağlar
Malatya Kitap Fuarı 1-6 Mayıs günlerinde meraklı sorularla başladı, güzel hatıralar ve alkış alacak bir başarıyla bitti… İşte altı günlük fuardan geride kalan üç-beş satır, üç-beş hatıra…
İlk gün (1 Mayıs, Salı): Çocuk Edebiyatı’nın pek meşhur siması Melek Çe hanımefendi ile beraber sabahın erken bir vaktinde Atatürk Havalimanı’na yetişmek çabasıyla evden çıktık. Malatya Valisi Doç. Dr. M. Ulvi Saran Bey’in Malatya’yı temsil eden kurumlar, iş adamları ve aileler adına yaptığı davete icabet etmek isteğimiz vardı. Malatya Kitap Fuarı’na katılmak ve okurlarla söyleşmek güzel olacaktı. Ne oldu dersiniz? Geç kaldık, uçağımız bizi almadan uçup gitti…
İkinci gün (2 Mayıs, Çarşamba): Bu kez yetişmeyi başarmıştık uçağa… Kanat arkasında manzaraya hâkim bir mevkide gökyüzü yolculuğuyla Malatya Havalimanı’na inebilmek nasip oldu. Malatya’nın fedakâr insanları, ev sahipliği çabasıyla bizleri alıp şehre taşıdılar. Şehrin havası, suyu değişmişti. Çocukken dolaşıp gezdiğimiz ağaçlı sokaklar, cümle kapılarıyla havuzlu bahçelere açılan evler çoktan yerini apartmanlara terk etmişti. Daire karşılığı devredilen bu evlerin sahipleri pek mutlu görünüyorlardı. Bense çocukluk günlerinin güzelliklerinden eser kalmamış sokaklarda arabaların gürültüsü ve trafiğin tahammül edilemez stresini Malatya’ya taşınmış buldum. Bizdeki modern şehir anlayışının düzensiz apartman hayatına geçiş olduğuna bir kez daha ikna oldum.
Şehrin Valisi Ulvi Bey Trabzonlu, Malatya’nın kaybolmaya yüz tutmuş miraslarını korumak çabasıyla pek çok kurum ve kuruluşla birlikte hizmet etmek çabasına düşmüş bir isim. İyi bir kitap okuru. Malatya Kitap Fuarı’nı daha ilk yılında ‘geleneksel’ hâle getirmeyi başarmış bir isim. Fuar, ikinci gününden itibaren yakın şehirlerden ziyaretçi aldı. Okullar ve okurlar kitap fuarına kalıcı bir fuar havası sağladı. Bizse sabah 10’dan akşam 10’a kadar devam eden fuarın yorucu atmosferi içinde sağa sola savrulup durduk. Günübirlik Malatya’ya gelen misafir yazarların dönüşü ve ertesi gün gelecek olan yazarları karşılama telaşları vilayetin bitmek bilmez bir enerjisi olduğuna işaret ediyordu.
İlk günün yazar konukları öğle yemeğinde Müsiad’ın konuğu oldu. Akşam yemeği ise bir başka iş adamları derneği tarafından verilmişti. Malatyalı iş adamlarımızın, Baronun ve Ticaret odasının ziyafetleri de diğer günlere dağılmıştı. İkinci günün sonunda zihinlerde kalan tek şey vardı: Malatya’nın güzide insanları misafirlerini sevinçle ağırlamaktan ötürü kıvançlıydılar. Kitap fuarı ise, davet için pek ustaca icad edilmiş bir bahaneydi.
Üçüncü gün (3 Mayıs, Perşembe): Üçüncü günün ilk saatlerinde, Fuarın onur konuğu Nuri Pakdil’in gece yarısı Malatya’ya geleceği haberi duyuldu. Bizim kuşağın efsane yazarlarından biri de Nuri Pakdil olmuştur. Fuar’da Diriliş’in ile Edebiyat Dergisi’nin kitapları aynı stantta Şaban Abak’ın ve Necip Evlice’nin çabalarıyla bir araya gelmiş. Bir de Nuri Pakdil’in portrelerincen oluşan bir sergi hazırlanmış. Nuri Pakdil’in Kahramanmaraş’ta çekilmiş portreleri. Necip Evlice’nin fotoğraf sergisi, onur konuğunu Malatya’nın gençlerine tanıtmayı amaçlıyor. Benim için de sürpriz oldu bu sergi, fuara katılan yazar ve yayıncılar için de.
Nuri Pakdil, kitap sayfaları arasında bir duruş, bir eylemdir bizim kuşak için. Malatya Kitap Fuarı sayesinde Pakdil, en azından benim için ete kemiğe bürünen bir varlık halini aldı. Serginin gezilmesi ve onur konuğunun geleceği haberi dışında kitap fuarında her şey aynıydı. Büyük şehirlerde yapılan kitap fuarları gibi coşkulu ve kitap sohbetleriyle süslüydü. Üstelik Malatya kitap Fuarı‘na ev sahipliğini üstlenen vilayet temsilcileri, belediye başkanlığı ve iş adamları yayınevlerini memnun etmek için hiçbir masraftan ve hizmetten kaçınmamışlardı. Öğle yemeğinde Ticaret Odası‘nın akşam yemeğinde ise Makiad’ın misafiri olmuştu yazarlar.
Bense akşam yemeğinde Ayşe Teyzemin evine misafir oldum. Teyzem ve eşi Cihangir Bey’le Malatya’nın güzel günlerinden konuşuldu; günün yorgunluğu, telaşları unutulup gitmişti…
Dördüncü gün (4 Mayıs, Cuma): Bugün de fuara, okurlarıyla söyleşmek için yeni yazarlar geldi. Murat Belge, İsmail Kara, Ömer Erdem ve isimlerini sayamayacağım pek çok yazar. Bense, Nuri Pakdil’in gelişini gözlüyordum. Cuma ezanı, fuar çadırının karşısındaki caminin minaresinden bütün bir âleme doğru yankılanınca; gün ortadan ikiye ayrıldı. Alınlar secdeye vardı. Malatya’nın Mü’min insanları; çocukları ve gençleri kitapla buluşturan valilerine ve kültür hizmeti getirenlere dua ettiler. Cumanın aydınlığında bekleyişimiz sürdü. Kitap fuarına dolup taşan sayısız çocuk çığlığı her yandan duyuluyordu. Akın akın okul servisleri gelip gidiyorlardı. Yazarların imza saatleri ilan ediliyor, isimleri cümle âleme duyurulmaya çalışılıyordu. Bu kitaplı curcunanın cazibesinden olsa gerek Nuri Pakdil’in fuara gelişini unutmuştum. Koşarak vardığım yerden ise ayrılmıştı. Fuarın hemen yanı başındaki büyük satış mağazasının girişinde sergilenen fotoğrafları görmek için ayrılmıştı fuardan. Peşlerinden koştum, sergi alanında buldum onları. Uzaktan usulca fotoğraf çekmek ve kimseyi rahatsız etmek istemedim.
Akşam yemeğine İstanbul’dan gelen meşhur yazarlarımız ve fuarın onur konuğu olarak Nuri Pakdil Bey de katıldı. Yemekten sonra Nostaljik Kafede devam eden sohbeti ise unutulmayacak bir hatıra oldu. Nuri Bey bu kültür sohbeti esnasında sık sık tekrarlıyordu; Malatya için önerilen kültür eylemlerinde çıkış noktasının ne olması gerektiğini soruyor, ‘Ben bir Müslümanım, işte çıkış noktam budur!’ diyordu. Gecenin ilerleyen vaktinde bir masayı çay sohbetiyle kuşatan misafirlerin, ayrılırken memnuniyetleri gözlerinden okunuyordu. Önce Vali Ulvi Bey ayrıldı kafeden, sonra onur konuğu, misafir yazarlar, Malatya’nın meşhur simalarından birkaç isim. Bense ev sahibi gibi sona kaldım. Misafirleri göndermiş ve bundan dolayı kalbi huzur bulmuş bir ev sahibi gibi yürüdüm gece vakti meydana uzanan sokakta… Meydanın ortasında korkunç kara bir korkuluk gibi dikilen İnönü heykeli ise bir anda soğuk duş etkisi yaptı zihnimde. İnşaya başlamadan önce yıkılıp gitmesi gereken zihniyet ayakta duruyordu, hem de şehrin orta yerinde.
Beşinci gün (5 Mayıs, Cumartesi): Sabahın erken saatinden gecenin 10’una kadar kitap fuarını hınca hınç dolduran kitap meraklısı ailelerin ve edebiyat sevdalısı gençlerin İstanbul’dan Ankara’dan gelen yayınevlerine verdiği mesaj önemliydi. Malatyalılar, Kitap Fuarı için davete icabet edenleri mahcup etmemişti. Kitaplı söyleşilerde daima var olacaklarını göstermekten çekinmediler. Zaman Kitap standına gelen bir esnafın kulağıma laf arasında, ustaca söylediği söz ise bir gerçeğin ifadesiydi. ‘Vali Bey gecesini gündüzünü bu işe veriyor, belediye başkanımız da öyle. Onların mahcup olmasını istemeyiz. Bu hizmet bizim için; kitap almaya, sizlerle tanışmaya geldik… Cumartesi günü Malatya Kitap Fuarı, kitap almaya gelen Malatyalılarla şenlendi vesselam. Bir de aralarda anonslar vardı: Filan meşhur yazar filan yayınevinin standında kitaplarını imzalıyor. Anlayacağınız fuardaki okurlar kadar imzacı yazarlar da pek heyecanlı bir gün yaşadılar.
Son gün (6 Mayıs, Pazar): Bugün kitap kuarı sona eriyor. Altı gün boyunca ülkenin farklı şehirlerinden gelen yazarlar, Malatya’nın ev sahipliğine şahit oldular. Ev sahipleri Vali Ulvi Saran Bey ve Belediye Başkanı temsil ettikleri işin ehemmiyetini biliyorlardı. Malatya Kitap Fuarı ilk kez yapılıyor olmasına rağmen kendine yakışır bir finalle tamamladı. Saat: 22.00’ye kadar okurlar fuar alanından çıkmadılar. Hayal gibi geçip giden fuarın hatıralarda ve kültür hafızamızda önemli bir yeri vardı artık. Anadolu’nun kitapla yeniden şahlanacağı ümidini yeşertmişti düşüncelerde… Yine de, İsmail Kara Bey’in şu sözlerini bir hayalin hakikate ermesi için önemli bir not olarak aktaralım: Başlangıçları iyi sürdürmek, uzun soluklu yol almak ve kalıcı olanı bulmak için sonraki fuarlarda da aynı çabayı göstermek gerekiyor.
Son sözümüzü, Malatya Kitap Fuarı’nın her sene güzelleşerek devam etmesi temennisiyle bitirelim. Mayıs 2013’te, ‘İkinci Geleneksel’ Malatya Kitap Fuarı’nda buluşmak üzere…
Malatya Kitap Fuarı’ndan Notlar