Cuma , 11 Ekim 2024

Nereye Gidilir / Kaçkarların Bağrında

Karadeniz yine hırçın dalgalarıyla kıyıyı dövüyor, yağmur yüklü bulutlar gittikçe kararıyor ve denizle ufkun birleştiği hatta ürkütücü bir siyahlık hakim oluyordu. Üzerime yaklaşan bulutların yükünü ne zaman boşaltacağını merak ediyordum. Çamlıhemşinden Aydere gelmiş, fazlasıyla turistikleşmiş yaylada oyalanmadan Kavron rotasında yavaş yavaş yükselmeye başlamıştım. Doğu Karadeniz’in, dağların kat kat yükseldiği bu vadide yağmur yağmıyor, adeta pusuyordu. Sırt çantamın gittikçe ağırlaştığını hissediyordum. Dört saatlik bir yolculuktan sonra havanın iyice karadığı saatlerde, hayvanların otlaklarından dönüp ağıllara sokulduğu telaş zamanında vardım Yukarı Kavron yaylasına. Hedefimde trans-Kaçkarlar rotası olarak bilinen, Öküzgölü- Büyükdeniz gölü, Dilberdüzü, Hevek rotası vardı. Her gezginin mutlaka görmesi gereken, florası, faunası, manzarası ve insanıyla şaşırtıcı derecede özgün, bir o kadar güzel bir coğrafyada üç gün yürüyecektim. Çadırımı çobanların yamaçlardan indirdiği sürülerin çıngıraklarından çıkan sese çocuk çığlıkları ekleniyor, neşeli haykırışlar dağlarda yankılanıyordu.

Tarımın mümkün olmadığı bu irtifada tek geçim kaynağı hayvancılıktı. Dere kenarlarına dizi dizi serpilen kovanlardan arıcılığında yaygınlaştığı anlaşılıyordu. Fakirliğe ve zor hayat şartlarına rağmen bu yüksek toprakların insanları birbirleriyle karşılaştıklarında gülümsüyor, şakalaşıyor, ilk fırsatta horon tepiyordu. Elektriğin, suyun, televizyonun ve daha bir sürü vazgeçilemez zannettiğimiz ihtiyaçların yokluğunda doğal bir hayat hükmünü sürüyor, gecenin soğuğuna, yatağın sertliğine aldırış eden olmuyordu. Onlar için buzağılayan danaları, büyüyen sürüleri, balla dolan petekleri hayatın ekseniydi. Akşamları pırıl pırıl bir göğe doğru başlarını kaldırdıklarında Samanyolu’nun elleriyle tutacakmış kadar yakın görünen yıldızları mutluluk adına onlara yetiyordu.



Sabah pırıl pırıl bir güneşle uyanmak şaşırıcıydı. Daha da şaşırtıcı olanı ayaklarımızın altında gerçeküstü bir tablonun tuvalinden fırlamışçasına Aydere doğru uzayıp giden bembeyaz bulut deniziydi. Sırf bu manzaraya şahit olmak bile bütün insanın bütün yorgunluğuna değer. Sıkı bir kahvaltıdan sonra çağıldayan dereleri, meltemde nazlı nazlı sallanan dağ çiçeklerini, insana başka bir gezegendeymiş hissi veren moren kayalıklarını geçtik tempolu adımlarla. Burada dağın bir kuralı vardır. Her dere kaynağını bir buzul gölünden alır. Üçbin metrede bu sürprizi yaşamak, buz gibi sularla serinlemek de ayrı bir güzelliktir.

Gölden sonra parkurun en dik dolayısı ile en zor bölümü başlar. Sırt çantası iyice ağırlaşır, dudaklar susuzluktan kavrulur ama geçidin başına gelindiğinde küçük bir zafer yaşar insan. Kavron vadisi boylu boyunca uzanır ayaklarınızın altında. Aşağıda sürüp giden bulut oyunlarını seyir de ayrı bir keyiftir.

Kaçkarların Doğu Anadolu’ya bakan saatler süren ayrı bir yolculuk başlar şimdi. Önce küçük bir boğaz aşılır ardından buzları hala erimemiş ikinci bir aşıttan küçük buzul göllerine varılır. Tam kuzeye düşen boğazdın arkasında ise meşhur Büyük Deniz Gölü yer alır. Burada gezginin en dikkat etmesi gereken bölüm yer alır. Yokuş aşağı inilecektir ve her adımda dizlere iki kat bir yük biner. Aşağıda dibi bilinmeyen –bu efsane değil gerçektir, gölün derinliği 150 metreden fazladır- bir su. Bu güzelliğin böylesine korkunç bir tehlikeyi barındırması da ilginç değil midir?

Büyükdeniz Gölünden sonra yol ikiye ayrılır; kuzeybatı yönünde Kaçkar zirve rotası ve kuzeydoğu istikametinde Dilberdüzü rotası. Flora ve fauna yine değişir. Bir günde üç mevsim yaşamanız sıradan bir vakadır. Buzullardan süzülen sular tül gibi şelaleler yapar yamaçlarda. Coğrafya ve iklimle birlikte insan ve kültür de değişir. Burası artık Yusufeli’ne bağlıdır. Yağmur çok daha az yağar, ama yayla anlamını yitirmez. Kışın beslenen yer altı suları geniş çayırlıklara zemin hazırlar. Çiçeğin, börtü böceğin renkliliği karşısında başınız döner.

Hevek buradaki en yüksek yayladır ve birkaç günlük dinlenmeyi hak eder. Daha aşağıda kesif çam ormanlarının başladığı seviyede yollar ayrı vadilere sapar. Bu vadilerin her biri değişik yaylaları, değişik kültürleri ve yaşamları saklar bağrında. Kaçkar bir seferde bitirilemeyecek kadar büyüktür. Gezginin aklına her düştüğünde yüreğini hop ettiren bir güzeldir o, keşfedilmesi gerekenler listesinin en başını kimseye bırakmayan bir büyülü coğrafyadır.

Nereye Gidilir / Kaçkarların Bağrında – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Ağustos sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir