Tarihi, doğal güzellikleri, denizi, güneşi ve turizm merkezleriyle Antalya, Türkiye’nin belkide en ünlü kentidir. Antalya’da arkeolojik sit alan sayısı 118, doğal sit alan sayısı 26, arkeolojik doğal sit alan sayısı 17’dir. Türkiye’nin güney ucunda falezlerle çevrili bu güzel şehir, Türkiye’nin Rivearası olarak adlandırılır. Tarihte, Bergama Kralı II. Aktalos askerlerine “Gidin bana dünya’nın cennetini bulun” der. Yola çıkan askerleri Antalya’ya geldiklerinde “Sanırım dünya’nın cennetini bulduk” derler ve kente Attalia adı verilir. Bu ad günümüze Antalya olarak değişerek ulaşır.
Yazı: Nurya Çakır – Fotoğraflar: Mehmet Demirci
Türkiye’de şimdiye kadar bilinen en eski yerleşim yeri olan Karain Mağarası yer alır. Bereketli topraklar üzerinde yer alan Antalya, Antik Likya, Pamfilya ve Pisidya kentlerine ev sahipliği yaptığından, çevresi zengin arkeolojik sit alanlarına sahiptir. Dünyaca ünlü Aspendos tiyatrosu, Perge ve Side Antik kentleri bu ilimiz sınırlarındadır. Antalya en çok trizm merkezleriyle tanınır. 20 adet trizm merkezi vardır. Ünlü Klopatra Plajı da bu trizm merkezleri içinde yer alır. Antalya doğal güzellikleriyle de bir merkezdir. Manavgat Şelalesi, Damlataş Mağarası, Köprülü Kanyon Milli Parkı ve daha pekçok doğa harikası bu il sınırları içindedir.
Antalyanın sahip oluğu bu doğal güzellikleri dünyaya tanıtmak amacıyla pekçok festival ve spor aktiviteleri düzenlenmektedir. Aspendos Opera ve Bale Festivali, Klopatra Plajında Mayıs ayında gerçekleştirilen Uluslasarası Plaj Voleybolu Turnuvası, Ekim ve Mayıs ayında gerçekleştirilen Triation Müsabakaları, Golf Turnuvaları, Ok, Tenis ve Kayak turnuvaları gerçekleştirilen diğer aktivitelerden bazılarıdır.
Plaka 07 / Antalya – Bu yazı 2008 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 12. sayısından alınmıştır.