Pazartesi , 30 Aralık 2024

Süleymaniye Semti

Suriçi olarak bilinen, târihî İstanbul’un en önemli semtlerinden biridir Süleymaniye. Semte adını veren Süleymaniye Camii ve külliyesi, zamanında külliyenin bir parçası olup 1918 yılında diğer kütüphanelerde bulunan pek çok değerli eserin bir araya getirilmesiyle kurulan Süleymaniye Kütüphanesi, bugün İstanbul Müftülüğü olarak hizmet veren Osmanlı Devleti’nin şeyhülislâmlık makâmı (Bâb-ı Meşîhat), Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan başta Kânûnî Sultan Süleyman’ın görkemli ve Mimar Sinan’ın mütevazi türbeleri olmak üzere hem XVI. yy.’da hem de daha sonraki devirlerde yaşamış önemli şahsiyetlerin kabirleri, İstanbul’un bu târihî ve müstesnâ semtinde yer almaktadır.

Yazı: Oğuzhan Karagül Fotoğraflar: Mustafa Onat Hem Süleymaniye Camii’nin hem de şeyhülislâmlık makâmının Süleymaniye’de bulunması nedeniyle, XVI. yy.’ın ikinci yarısından itibaren Süleymaniye, devrin bilhassa ilmiye sınıfına mensup ileri gelen kişilerinin konaklarıyla dolmaya başlamış, caminin ve şeyhülislâmlığın çevresinde âdetâ bir âlimler semti meydana gelmiştir. Süleymaniye, İstanbul’daki konumu ve şehrin yedi tepesinden birinin üzerinde kurulu olması itibariyle de önemlidir. İstanbul Boğazı’nın ve şehrin panoramik manzarasına hâkim bir noktadadır. Bu târihî semtte dolaştığımız zaman hem boğazın ve İstanbul’un manzarasını doya doya seyretme imkânına sahip olur, hem de tarihe ve Osmanlı İstanbul’una kısa bir yolculuk yapmış oluruz. Kim bilir, belki de Süleymaniye’nin târihî sokaklarında ve târihî eserleri arasında yürürken Kânûnî Sultan Süleyman’ın, Mimar Sinan’ın ve Ebussuud Efendi’nin ayak seslerini ve lisân-ı hallerince bize seslendiklerini duyabiliriz.

Süleymaniye semti sahip olduğu bunca değere ve öneme rağmen Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra yavaş yavaş önemini kaybetmeye başlamış, giderek yalnızlaşmıştır. 1950’li yıllardan itibaren İstanbul’u etkisi altına almaya başlayan yoğun göç dalgası, tüm suriçi İstanbul’u gibi Süleymaniye’yi de çok olumsuz etkilemiş, semtin genel görünümünü ve demografik yapısını tamamen değiştirmiştir. Zamanında İstanbul’un en önde gelen âlimlerine ait olan kocaman, gösterişli konaklar geçen zamanın yıpratıcı etkisi ve terk edilmişliğin neden olduğu bakımsızlık sonucunda eskimiş, harap olmuş, şanslı olanları Süleymaniye sokaklarında eski ihtişamlı günlerin boynu bükük şâhitleri olarak kalmışlardır. Kalabilen konaklar, çeşitli yerlerden İstanbul’a göç eden ve gelir düzeyi çok düşük kişilere mesken olmuştur. 1980’li yıllarda İstanbul’a gelen daha büyük göç dalgası, durumu zaten kötü olan Süleymaniye’yi tamamen mahvetmiş, o yılların siyâsî kargaşası içinde belediyenin de ilgisizliği neticesinde bu güzel ve târihî semt neredeyse çöplüğe dönüşmüştür. Târihî ahşap evlerin bir kısmı evsiz barksız başıboşların, alkoliklerin, uyuşturucu bağımlılarının mekânı hâline gelmiş, daha fazlası eskilikten ve bakımsızlıktan yıkılmış, çıkan yangınlarda yanmış ve yerleri otopark olarak kullanılmak üzere otopark mafyası tarafından kasten yakılarak yok edilmiştir. Süleymaniye sokaklarında, bu târihî semtin kimliğine ve yapısına hiç uymayan bir takım dükkânlar, atölyeler v.s. açılmış, bir zamanlar âlim, yazar ve sanatçıların dolaştığı yerler çekiç, matkap ve kaynak makinesi sesleri gibi dinleyenleri mest eden (!) seslerle dolmuştur. 1980’li yılların ortalarına gelindiğinde Süleymaniye’nin durumu kısaca böyleydi.

12 Eylül askerî müdâhalesinden sonra, 1982 yılında Süleymaniye’deki ahşap evler ve konaklar İstanbul Üniversitesi’nin korumasına bırakılmış, fakat evleri korumak adına hemen hiçbir şey yapılamamıştır. Sadece “bu bina İstanbul Üniversitesi’nin koruması altındadır” yazılı levhalar ahşap evlerin üzerine asılmış, gerçekte ise bu târihî binalar sahipsiz kalmaya, yok olmaya ve yok edilmeye devam edilmiştir. İstanbul Üniversitesi’nin koruması altında olmak bir bina için büyük bir talihsizliğin de başlangıcı olmuş, güya koruma altında olan binalar bir bir çürümüş, yanmış, yıkılmıştır. Süleymaniye semtinin korunması bakımından 1985 yılında önemli bir adım atılmış, semt UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır. Bu girişim Süleymaniye’nin korunması açısından her ne kadar kayda değer olsa da uygulamada bir şeyi değiştirmemiş, târihî semt 2000’li yıllara kadar mâkûs talihiyle baş başa kalmıştır.

Süleymaniye için asıl dönüm noktası 2006 yılı olmuştur. 2006’da yenileme alanı olarak ilan edilen Süleymaniye’de 319 tanesi tescilli târihî eser, 26 tanesi de anıt eser olmak üzere toplam 732 bina tespit edilmiş ve yenileme alanı olarak 131.000 metre kare’lik bir bölge öngörülmüştür. İstanbul’un 2010 yılında Avrupa kültür başkenti olması dolayısıyla projeye hız verilmiştir. Fatih Belediyesi ve Kiptaş işbirliğiyle yürütülen Süleymaniye kentsel dönüşüm projesinde ilk etapta 100 dönümlük bir alanda  333 adet eski eser binanın ve çeşme, cami, han, hamam gibi 23 tane de anıt eserin restore edilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca yine proje kapsamında bölgede yeni yapılan ve târihî dokuya uymayan 413 binanın da yenilenmesine karar verilmiştir. Târihî evlerin restorasyonunda tamamen bu evlerin orijinal yapılarına ve mîmârîlerine dikkat edilmesine, sadık kalınmasına vurgu yapılmış, taşıyıcı sistem olarak da orijinal ahşap sistem kullanılmasının üzerinde önemle durulmuştur.

Her yönüyle ayrıntılı olarak hazırlanan projeye göre çalışmalar bu yıl Nisan ayında başlamıştır. En geç iki yıl içinde bitirilmesi planlanan kentsel dönüşümle Süleymaniye’deki bakıma muhtaç târihî eserlerin yenilenmesi, yıkılmaya yüz tutmuş târihî evlerin restorasyonu sağlanacaktır. Ayrıca depreme dayanıksız yapılar, deprem yönetmeliğine uygun hâle getirilecektir. Bölgeye parklar, yeşil alanlar yapılacak ve Süleymaniye  târihî değerine ve güzelliğine yeniden kavuşturulacaktır.

Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalan, uzun yıllar boyunca çeşitli nedenlerle ihmâl ve kaderine terk edilen, sahip olduğu târihî eserlerin yok oluşu kayıtsızca seyredilen Süleymaniye semtindeki kentsel dönüşüm tamamlandığı zaman, İstanbul’un bu târihî, son derece önemli ve seçkin semti eski günlerine geri dönecek, hak ettiği değere kavuşacak, âdetâ küllerinden yeniden doğacaktır. Diğer yandan Süleymaniye kentsel dönüşüm projesi, İstanbul’un kentsel dönüşüme muhtaç diğer semtleri için de iyi bir örnek teşkîl edecektir.

Bu yazı 2012 yılının Ekim ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 68. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir