Gezgin Dergi
Yazı ve Fotoğraflar : Mustafa Süğlün
Daha önce meşhur Buldan bezleri ile ismini duyduğumuz bu şirin Ege ilçesine yolculuğumuz Denizli garajından yaklaşık yarım saatte bir kalkan minibüsler ile başlıyor. Minibüse bindiğimizde gözümüze ilişen, sıcak kanlı ve güler yüzlü insanlar ve yol boyunca sağlı-sollu üzüm bahçeleri arasından tırmandığımız tatlı yokuşlar güzelliklere giden doğru yolda olduğumuzu hissettiriyordu.
Şehre girer girmez görünen, yol kenarlarını süsleyen barışın simgesi zeytin ağaçları bizlere şehir merkezine kadar eşlik ediyor. Şehrin nadir düzlüklerinden olan Alanyazı mevkiine geldiğimizde karşımızda Cumhuriyetin ilk yıllarında bina edilmiş ve o günden bugüne haşmetinden hiçbir şey kaybetmemiş bir okul görüyoruz. İlköğretim öğrencilerine hizmet veren bu okul ismini şehrin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü olan Dört Eylül tarihinden alıyor. Buradan itibaren yolumuza yaya olarak devam edip şehrin merkezini keşfe başlıyoruz. Buldan’ın yerli halkının her türlü ihtiyacını karşıladığı küçük işletmelerin, unutulmak üzere olan esnaf dükkanlarının buralarda hala hayat sürebildiğini görmek bizlere bazı değerlerimizin hala kaybolmadığı ümidi ile mutluluk veriyor. Atatürk caddesi boyunca ilerlerken ileride gölgeliklerden sallanan ürünleri ile tekstil çarşısının dükkanları beliriyor. Yol boyunca yöresel tekstil ürünlerini bulabileceğiniz Sevgi caddesi ve etrafındaki sokaklar gözümüze eskitme film sahnelerinden aşina olduğumuz el dokuması sanatlar, aklınıza gelebilecek her çeşit, rengarenk giyim, ev tekstili ürünleri ve kumaş çeşitleri ile gözlerimizi şenlendiriyor. İnsanın kendini kaybettiği bu güzellikler arasından bir yemek molası bahanesi ile caddenin hemen başlangıcında gördüğümüz bir pide salonuna geçiyoruz.
Buldan’ın sadece tekstil ürünleri ile değil;çeşit çeşit pideleri, meşe odunu ateşinde pişen ve yuvarlak kebap adını taktıkları simidi ve közlemiş patlıcan ve soğandan yapılan enfes soğuk mezeleri ile meşhur olduğunu öğreniyoruz. Ağzımıza attığımız her lokma, bizlere özlediğimiz yıllar öncesinin doğal tatlarını hatırlatıyor.
Adeta doymak bilmiyoruz. Bu güzel pide salonundan çıkarken fark ettiğimiz aynı mevkindeki başka bir kebap salonu bir sonraki yemeğimizin adresini belirliyor. Her yönü ile bizi motive eden bu şehirdeki gezimize Buldan’ın dar sokaklarında kaybolmaya karar vererek devam ediyoruz.
Yol boyunca yöresel tekstil ürünlerini bulabileceğiniz Sevgi caddesi ve etrafındaki sokaklar gözümüze eskitme film sahnelerinden aşina olduğumuz el dokuması sanatlar, aklınıza gelebilecek her çeşit, rengarenk giyim, ev tekstili ürünleri ve kumaş çeşitleri ile gözlerimizi şenlendiriyor.
Buldan’ın tarihi güzelliklerinden birisi olan 17. Yüzyılda bina edilmiş Çarşı camii Buldan’ın mistik havasına maneviyat katıyor. Şehrin yıllar boyunca değişmeyen yüzünü çarşı camii civarında görebilirsiniz. Samimi dostlukların kahvehanelerini, onlarca yıl öncesini hatırlatan küçük esnaf dükkanları ve tekstilin her türlü imalat safhasını görerek bu insanlar gerçekten bu işi biliyor diyebileceğiniz sanat merkezleri bu bölgede yer alıyor. Belsam, Belküm sanat ve kültür merkezlerinden bazıları. Buldan kültürünü birçok yönü ile bu merkezlerde tanıyabilirsiniz.
Şehrin Yukarı bucak mevkiine doğru ilerlerlen sanki zamanda yolculuk yapıyoruz. Yukarı Bucak mevkii dik yokuşlar ve dar yolları ile eski Buldan’ın kurulduğu yer. Etrafta yığma tuğlalardan ve ahşap malzemeden yapılmış, Buldan’ın dik yokuşlarına karşı yıllarca dayanmış evleri görüyoruz. Bu şehrin evleri bile samimi geliyor bize. Cumbalı evlerin pencerelerinden meraklı gözler bize bakıyor. Etraftan bilindik ege şivesi ile mutlu hayatların sesleri yükseliyor. Bu dar sokaklarda karşılaştığımız ve fotoğrafladığımız Buldan halkı, güler yüzü ve tatlı sohbetleri ile bizlere samimi ikramlarda bulunuyorlar. Dik yokuşlara aldırmadan, topu kaçarsa arkasından onlarca metre koşacağını bile bile aldırmadan oynayan çocuklar ve yukarılara tırmandıkça daha net görünen menderes ovasının harika manzarası bizleri mest ediyor. Etrafı yeşillikler ile dolu bu güzel ilçenin havası bile bir başka ve tertemiz. Bu sebepten Türkiye’de sayılı bulunan Göğüs Hastalıkları hastanelerinden biri de Buldan ormanlıklarının içine inşa edilmiş.
Buldan halkının özellikle yaz aylarında keyifli vakit geçirdikleri parkları ve mesirelikleri şehrin en güzel yanlarından . Kestane deresi ve vakıf alanı mevkii bu güzelliklerden bazıları. Buldan’ın batı yönündeki yollarını takip ederseniz şehri ikiye bölen dere eşliğinde bu güzel yeşilliklere ulaşabilirsiniz. Yol boyunca devam ettiğinizde Süleymaniye yaylasına ve Yayla gölüne ulaşabilirsiniz. Şehir merkezine birkaç kilometre mesafede bulunan Yayla gölü sazlıkların arasından ördekleri görebileceğiniz, etrafında otlayan hayvanlar ve mis gibi çam ağaçlarının kokusu ile harika bir piknik yeri. Üstelik bu güzelliklere doyamayıp biraz daha kalmak isteyenlerin konaklayabildikleri misafirhaneler ve göl manzaralı restaurantları da mevcut.
Bir türlü ayrılmak istemediğimiz bu şehirden çevre ilçelerdeki güzellikleri keşfetmek adına bir daha gelebilmek ümidi ile çıkıyoruz. Buldan çevresinde 15-20 kilometre yakınlıkta harika manzaraları ile Güney şelalesi ve yine yakın mesafelerde Pamukkale’yi görmeden buraları tam olarak gezmiş olmazsınız. Eğer bu güzel ilçede konaklamak isterseniz eski konaklardan restore edilerek butik hotel tarzında hizmet veren otantik mekanlarından ve şehir otelinden uygun fiyatlar ile istifade edebilirsiniz.
TEKSTİLİN BAŞKENTİ BULDAN – Bu yazı 2015 yılının Mart ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 97. sayısından alınmıştır.
