Yazı: Şebnem Evren – Fotoğraf: Halit Ömer Camcı
Yeryüzünde çok az yerde yaşayabileceğiniz bir mutluluk tecrübesi Göcek. Ormanların ve denizin kucak kucağa yaşadığı bir yer olarak tabiatın içinde özellikle gece vakti evrenin de merkezinde hissediyor insan kendini. Bitimsiz bir doygunluk, huzur hali yayılıyor çiçek kokuları gibi etrafa.. Zaman hep yaşamaktan yana; duru, sakin ve kapsayıcı.. Bir ırmağın sıcak bir yaz günü üstünüzden serince akması gibi Göcek.
Turkuaz bir rüya görseniz, zamanın durduğu yerden baksanız dünyaya. Hangi yöne dönseniz ayrı bir güzellikle boyansa gözleriniz. Var mı böyle bir yer derseniz; var derim. Söylerim bu adresi, ama tek bir şartla: Bu bir sır, aramızda: Tarif edeceğim yer; Akdeniz güneşinin aydınlattığı renklere şahitlik ettiğiniz bir düş yolculuğunda soluklanabileceğiniz, turkuaz düşlerin limanı Göcek’tir.
Fethiye ile Dalaman arasına düşen konumu ile Göcek; Ege ile Akdeniz’in buluşma noktası, Akdeniz’in batı ucu. Karadan Kapı Dağları ile çevrelenen Göcek, Akdeniz’e uzanan koyları ile alabildiğine açmış yüreğini ziyaretçilerine. Eski bir köy olan Kalimche, üzerine kurulmuş olan kent, Dalaman havaalanına 18 km uzaklıkta. Bizi havaalanından alarak Göcek’e götüren servisle, Toros Dağlarının içindeki kıvrımlı yollardan süzülerek yaptığımız yolculuk; karşılaşacağımız güzellikler konusunda ipucu veriyordu aslında.
Doğal Marina
Mavi yolculuğa çıkanların, deniz tutkunlarının uğramadan geçmedikleri Göcek’te üç ayrı marina bulunuyor. Yatlar ve mavi yolculuk tutkunlarının tekneleri için her türlü hizmetin verildiği marinaların adları sırasıyla; batı ucuna düşen; ‘Büngöş Marina’ doğada ‘Skopea Marina’; ve en büyükleri olan ‘Belediye Marina’. Marinaların çevresi merkezileşmenin kaynağı olmuş. Cıvıl cıvıl balıkçı lokantaları ve her türlü hizmeti bulabileceğiniz mağazaları, bu marinaların çevresinde konumlanmış. Sabahın erken saatlerinde açılan dükkanlar, yatçıları, mavi yolcuları, turistleri ağırlamak için hazır bekliyor. Alışveriş yaparken yalnız kendiniz için hatıralar değil, sevdiklerinize de götürebileceğiniz hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Üstelik ucuz ve şık ürünler bunlar. Gümüş takıdan tutunda, uğurlu taşlara, çakmaklıktan deri bilekliklere kadar birçok çeşit var.
Çok katlı yapılanmaya izin verilmemesi Göcek’in en büyük şansı olmuş. Böylece; sıra sıra dizilen büyük otellere, beton yığınına dönüştürülerek her geçen yıl güzelliğinden biraz daha fazlasını yitiren sahil kasabalarına inat kendini korumayı başarabilmiş nadir bir coğrafya olarak kalabilmiş Göcek. Buna karşın kalabileceğiniz yer çok. Pansiyon ve otel, hangisini tercih ederseniz bulmak mümkün.
Balmumundan Kanatlar
Göcek’in coğrafyası; yamaç paraşütü yapmaya da oldukça müsait. Bir yandan bu eşsiz manzarayı yukarıdan izleyebilir, öte yandan da gökyüzünde süzülmenin heyecanını da yaşayabilirsiniz. Ancak, siz siz olun, mitolojik bir efsaneye konu olan Daidalos’un oğlu İkarus’un yaptıklarını yapmayın. Paraşütünüz balmumundan olmasa bile, rehberinizin sözünden çıkmamakta daima fayda var.
Göcek’in önünde uzanan deniz; hırsın ve vazgeçilmez tutkunun insanın hayatına mal olmaya varacak kadar hazin sonuçlar doğurabileceğine dair bir mitolojik hikayeyi saklar derinliklerinde: Hikayeye göre; Daidalos ilk tanrı heykellerini yapan heykeltraştır. Sadece heykeltraşlıkta değil, diğer becerileri ile de tanınır. Çeşitli marangoz aletlerini icat etmesi yanında, denizde kürek kullanılırken, onun yaptığı yelkenle denizlerde daha hızlı ilerlemesi ününe ün katar. O sıralarda yeğeni Talos, zenaat öğrenmesi için yanına çırak olarak verilir. Talos; ‘boynuz kulağı geçer,’ misali; dayısından çok daha iyi işler çıkarmaya başlar. Daidalos, gerisinde kalmayı hazmedemediği yeğenini Akropolden aşağı iterek öldürüverir. Sürgün cezası alan Daidalos, Girit’e gönderilir. Burada İkarus adında bir oğlu olur. Oğlu ile kendisini hapislikten kurtarmak için, yaratıcılığını ve yeteneğini kullanan Daidalos; her ikisi için de balmumu ve kaz tüylerinden geniş kanatlar yapar. Oğluyla özgürlükleri arasında, taktıkları kanatlarla gökyüzünde süzülmek kalmıştır artık… Baba, oğlunun kulağına eğilerek öğütlerini verir: ‘Sakın uçmanın büyüsüne kapılıp çok yükseklere çıkma, güneş balmumunu eritir, çok alçaklara da inme, denizin nemi kanatlarını ıslatarak dengeni bozar.’
Baba-oğul; Giritlilerin şaşkın bakışları arasında uçmaya başlar. İkarus kendini gökyüzünde olmanın hazzına o kadar kaptırır ki, babasının öğütlerini hemen unutuverir. Giderek daha yükseğe doğru uçmaya başlar, masmavi semayı gönlünce aşmanın hırsına yenilmiştir. Güneşin yakıcılığını unutan İkarus’un kanatlarındaki balmumu erir. Kanatlarını kaybeden İkarus, mavi denizin derinliklerine doğru düşerek boğulur. Daidalos oğlunu kaybetmenin derin acısına karşın karaya çıkmayı başarır.
Kendinize Bir Koy Seçin
İskeleden her gün; çevredeki koy ve adalara tekne turları yapılıyor. İki alternatif var; günübirlik bu turlardan birine katılabilirsiniz ya da aileniz veya arkadaşlarınızla bir günlüğüne tekne kiralayabilirsiniz. Tekneler önce; Göcek’e yedi mil uzaklıkta yedi küçük adacıktan oluşan ve Yassıcalar denilen bir ada grubuna uğruyor. Adalar gerçekten küçük ve birbirine oldukça yakın… Burada verilen mola sırasında; bir adadan diğerine yüzebilir, ‘iki ada arasında yüzdüm’, diyebilmenin keyfine varabilirsiniz. Tekne turuna çıkarken yanınıza spor ayakkabı almanız iyi olur. Yüzmeyi değil de, yürümeyi tercih edecekseniz tabii. Böylece; mola sırasında adalardan birine çıkıp yürüyüş yapabilirsiniz.
Tekneniz; Yassıca Adaları’nı keşfettikten sonra; Tersane Adası, Kleopatra Hamamı ve Plajı, Bedri Rahmi Koyu’na doğru yol alacak, derim ki; bu birbirinden güzel, doğa harikası koylar arasından kendinize bir koy seçin, sadece sizin olsun. Varsın kimseler bilmesin koyunuzu. Kulağınıza hayatın güzelliklerini fısıldayan çam ağaçlarını dinleyin. Doğanın alabildiğine cömertçe sergilediği güzelliklerin tadını çıkarın.
Körfezdeki adaların en büyüğü olan, Tersane Adası’nın en çarpıcı yanı mübadelenin ardından terk edilen eski Rum yerleşiminin kalıntıları. Tersane ve gözetleme kulesi kalıntılarının da bulunduğu ada da, bir de restoran var. Kleopatra Hamamı bölgenin en gözde uğrak yerlerinden. İskelenin yanında, bir kısmı su altında kalmış bir Bizans manastırının kalıntıları var. Burada da; tekneden çıkıp kıyı boyunca bir yürüyüş yapabilirsiniz. Kıyıdaki çardak lokantalardan birinde, bir şeyler atıştırarak; yolun geri kalanı için enerji depolayabilirsiniz.
Sarsala Koyu; karadan ulaşılabilen koylardan… Ancak yanıbaşında bir de Küçük Sarsala koyu var ki, buraya sadece tekneyle ulaşmak mümkün. Burada da denize girebileceğiniz bir iskele mevcut.
Dünyada sadece Köyceğiz’ den
Fethiye’ye kadar olan bölgede yetişen Sığla (Günlük) ağaçlarından toplanan reçine birçok hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Bir diğer durak olan Boynuzbükü koyu, bu ağaçlar açısından oldukça zengin. Göcek deyince Akdeniz’in unutulmaz çiçeği Begonvilleri de unutmamak gerekiyor. Turuncu, pembe, kırmızı ve beyaz gibi renklerde bir ağaç olan Begonvil, özellikle yaz sezonunda evlerin önlerinde şehri betonlardan saklayan etkileyici bir süs bitkisi oluveriyor.
Eyüboğlu’nun Balık-Göz’ü
1960’lı yılların başlarında; bir kısım; yazar, şair ve düşünür; hem ülkemizin keşfedilmemiş güzellikleriyle buluşmak, hem de bir araya gelerek kültürel paylaşımlarda bulunmak üzere ilk mavi yolculuğu başlatır. Bu ilk mavi yolcuların başında yer alan Ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu vardır. Eyüboğlu; ilk görüşte vurulduğu Göcek koylarından biri için hissettiklerini dizelere döker. Şair bununla da yetinmeyerek; koydaki bir kaya üzerine Büyükçe bir Balık-göz resmi çizer. O zamana kadar Bozkaya Koyu olarak anılan yerin adı bundan sonra Bedri Rahmi Koyu; olarak değişir.
Şairin dizelerinde mavi yolculuk ve koyun güzelliği bu şekilde kaleme gelmiştir:
‘Mavi gezi bir ağaçtır
Dalları deniz.
Mavi gezi bir bahçedir
Gülleri deniz.
Mavi gezi bir gelindir
Telleri deniz.
Mavi gezi bir beşiktir
Bebeği deniz.
Bebeğimin:
gözleri deniz
elleri deniz
dişleri deniz.
Mavi gezi bir rüyadır
görülmemiş.
Mavi gezi bir cennettir
ellenmemiş
dillenmemiş.
Mavi gezi bir masaldır
söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş.Mavi gezi bir mavidir, adı yok.
Ağam sensiz bu mavinin tadı yok.
Ağlamak yok, sızlamak yok mavi var
Dünya boyunca yürek dolusu
İman boyunca Allah dolusu
Otur çakıllarını boya mavi yavrusu
Hey betine bereketine, kalınlığına
Etine buduna kurban olduğum, dibi
görünen su.
Bir kızım olursa adı DURUSU.’
Tekne turuna çıkmak istemiyorum, diyorsanız; Göcek’e 10 dk uzaklıktaki Göcek Adası denize girebilmeniz için en iyi alternatif. Göcek; sahil şeridinden sabahın erken saatlerinden itibaren kalkan dolmuş tekneler sizi adaya ulaştırıyor. Ada’da yeme-içme gibi her türlü ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz bir tesis var. İster buz gibi meyve suyunuzu yudumlarken, çam ağaçlarının gölgesinde kitap okursunuz, ister kendinizi Akdeniz güneşinin yakıcılığına bırakırsınız. Seçim sizin!
Seçenekleriniz bunlarla sınırlı değil. Akdeniz ve Ege’nin daha uzak köşeleriyle buluşmak istiyorsanız eğer; Göcek’in konum itibarı ile tam ortasına düştüğü, her biri ayrı bir şekilde keşfedilesi yerler olan Saklıkent, Talos, Ölüdeniz, Kayaköy ve Dalyan’a düzenlenen turlara da katılabilirsiniz.
Göcek’te geceler
Gündüze inat bir karanlığın örttüğü Akdeniz’in, üzerine yıldızlar yağan bir gece yaşıyoruz Göcek’te. Gündüz yapılan; yolculuk, keşif, yüzme, dalma gibi yorucu faaliyetlerden yorgun düşen ziyaretçiler, marinada yatan tekne ya da yatlarına erkenden çekiliyor. İskelede bulunan lokantalardan birine kurulup; Akdeniz-Ege mutfağının zengin çeşitlerinin bulunduğu menüden seçtiğimiz enfes balık ve salatamızı yerken, ateşböcekleri gibi ışıl ışıl dizilen tekneleri karadan izlemek ayrı bir keyif.
Yeryüzünde çok az yerde yaşayabileceğiniz bir mutluluk tecrübesi Göcek. Ormanların ve denizin kucak kucağa yaşadığı bir yer olarak tabiatın içinde özellikle gece vakti- evrenin de merkezinde hissediyor insan kendini. Bitimsiz bir doygunluk, huzur hali yayılıyor çiçek kokuları gibi etrafa.. Zaman hep yaşamaktan yana; duru, sakin ve kapsayıcı.. Bir ırmağın sıcak bir yaz günü üstünüzden serince akması gibi Göcek.
Sabah dönüş yolculuğu var. Ayrılmak zor Göcek’ten. İnsan zihninin koylarında, unutulmaz ve keyifli bir anı olarak yer ediyor.
Turkuaz Düşlerin Limanı: Göcek – Bu yazı 2007 yılının Kasım ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 10. sayısından alınmıştır.