Dünyada Sessizliğin ve sakinliğin mekânı neresidir diye sorsalar aklıma ilk gelecek ülkedir Umman.
Körfezin en ucuna, aslında oldukça da stratejik bir yere yerleşmiş, komşu ülkelerinin genelinden kültür ve görünüş olarak daha farklı ama birçok özelliğiyle de Körfez ülkesi kategorisine konulabilecek bir ülke.
Yazı ve Fotoğraflar: Aslıhan Eker
Güneyinde dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Yemen, okyanusu atladığınızda da Hindistan var…
Ülkede yıllar önce Hindistan’dan gelerek yerleşmiş, Hindistan kökenli Ummanlılar olduğu gibi, her körfez ülkesinde görülen Hint ve Pakistanlı hizmetçilerle beraber 2.5 milyonluk toplam Umman nüfusunun 250.000’i Hintlilerden oluşuyor.
Bu nedenle de ülkede Hint mutfağı ve Hint kültürüne dair birçok şeyi bulmak mümkün. Ayrıca tarihte İran ve Afrika kültürlerinin de etkisinde kalmış, hala bütün bu farklılıkları barındıran ortak bir kültüre de sahip. Haberlerde hiç ismi geçmeyen, turizm reklamlarında rastlamadığımız bir ülke Umman. Ancak hakkında pek de bir şey bilmediğimiz körfezin ucuna yerleşmiş bu minik ülke insanı bir keyiften diğerine taşıyacak muhteşem bir doğayı ve tarihi zenginlikleri barındıran saklı bir cennet adeta.
Coğrafi olarak Umman dümdüz uzanan doğal kumsalı ve muhteşem deniziyle, göze çarpan hisar ve kale ağıyla sarılmış engebeli dağlarıyla, şiir gibi çölleriyle, yeşil vadileri, derin kanyonlarıyla geniş ve yer yer farklılaşan bir doğaya sahip. Denizi çok temiz bu nedenle birçok yerde denize girilebiliyor, özellikle de çoğu yerde dalış yapılıyor. Sadece çölde bir gece geçirmek bile Umman’a gitmeye değer dedirtecek bir deneyim. Bu deneyimi yaşamak için bir araba kiralayıp çölde kurulan kamplara gitmek yeterli. Hasırdan yapılmış odalarda kalıp, gündüz 40 derece sıcaklıktan sonra buz gibi olan çöl gecesinde, gökyüzünde sayabileceğiniz yüzlerce yıldızları seyrederek ortada yakılmış ateşin etrafında dişdaşa adı verilen bembeyaz uzun elbiseleri, sarıkları ve hançerleriyle yüzyıllar öncesine gittiğinizi düşündürecek güler yüzlü Ummanlılarla derin sohbetlere dalabilirsiniz.
Sabahsa çölün ayak basılmamış olduğunu düşüneceğiniz tepelerine tırmanıp güneşin her yeri kızıla çeviren muhteşem doğuş seremonisini izleyip, 4×4’ünüzle (başka bir arabanın çölde gitmesi mümkün değil) küçük bir safari yapabilirsiniz. Çöl dönüşünde de bedevilerin binlerce yıllık geleneklerini bozmadan yaşadıkları çadırlarına konuk olup, yüzlerine maske takmış bedevi kadınların kınalarla bezenmiş ellerinden Arap kahvesi içebilirsiniz. Özetlemek oldukça zor, ama Umman burada sayılamayacak kadar çok detaylarla dolu bütün bu güzellikleri hoşgörülü, güler yüzlü, temiz ve sakin bir şekilde her gelen ziyaretçesine sunacak kadar cömert bir ülke.
Bu cömert ülke ziyaretçisine bir dünyadan diğerine geçmesine imkân sağlıyor.
Bin yıl öncesine gittiğinizi düşündürecek bedevi çadırlarından sonra kusursuz denecek otoyollarla bezenmiş başkent Maskat’a gelmek dünya değiştirmekle eşdeğer. Sahilde dağlar arasında kurulmuş Maskat komşu ülkeleri gibi gökdelenlerle oluşturulan bir modernliğe sahip değil. Ancak gelenekselliği koruyan modern mimarisi, kusursuz otoyolları, çiçeklerle bezenmiş bakımlı caddeleri ve temizliği ile birkaç kez BM tarafından çevrecilik ödülünü hak etmiş modern bir şehir. Umman’da gündüz 2 ile 4 saatleri arası tatil ve de bu saatlerde hava oldukça sıcak, bu nedenle gündüz sokaklarda insan görmek neredeyse imkânsız. 4-5 arası işbaşı yapıldığı için gece saat 11’e kadar dışarıda hayat devam ediyor.
Maskat’ta dünyaca ünlü otellerin Umman’a özgü mimarisiyle yapılmış muhteşem otelleri var, hala da çoğalmaya devam ediyor.
Umman gizliliğin ülkesi, Ortadoğu’nun en kapalı ülkelerinden biri diyorlar çoğu kez, ama bu kapalılık ya da gizlilik modern olmamasından ya da yeniliklere açık olmamsından ileri gelmiyor. Umman toplumu söz gümüşse sükut altındır deyişini iliklerine kadar sindirmiş, kibarlığı ve misafirperverliği kendilerine şiar edinmiş, geleneği incelikle kültürün ve günlük yaşamın içerisine örmüş bir toplum…
Gelenek deyince herkes amenna diyor, gelenek deyince kötü şeyler hatırlanmıyor, ya da acılar, sıkıntılar, engellenmişlikler görünmüyor perdenin arkasında… Gelenek ellere yapılan kınanın incelikli deseni gibi lime lime hayatın her anına, en moderninden en gelenekseline bütün Ummanlıların davranışlarına işleniyor…
Biz görüntü çağının her şeyi somut şekliyle görmeye alışmış, realizmin edebinde yetişmiş modern insanları için belki de bu nedenle Ummanlıları anlamak oldukça zor. Belki de biz gördüğümüz her şeyin arkasında farklı bir gerçek olduğunu düşünüyoruz ve Ummanlılar bize kibar ve misafirperver şekilde davranmış olsalar da biz bunun sadece göstermelik olabileceğini düşünüyoruz.
Ummanı belki de dünyanın en mistik liderlerinden biri olan Sultan Kabus’un kimliği de açıklayabilir. Kendisi Arap ülkeleri hatta Müslüman ülkeler arasında komünizmi yenmeyi hatta kansız bir şekilde yenmeyi başarmış tek lider olarak anılıyor ve bunu başarması da Umman toplumunun kapalı ve çözülmez yapısına bağlanıyor. Yani Umman toplumu, Sultanı gibi mistik, kapalı ve anlaşılmaz…
Sultan Kabusun 1970’te başa gelmesinden itibaren Umman tamamen şekil değiştirmiş
Sultan Kabus 1970’de kansız bir darbe sonucunda başa gelmeden önce Umman’da iki ilkokul dışında hiç okul yokmuş, Amerikan misyonerleri tarafından yönetilen iki tane hastane ve 10 kmlik yetersiz yolları varmış. O günden bu yana Umman çevresinde bolluk içinde yaşayan komşularına yetişmiş, çöldeki köylere bile giden elektrik ağlarıyla, modern hastaneleriyle, ve sürekli gelişen yollarıyla modern bir ülke haline gelmiş…
Şu anda Umman düşük suç oranıyla, eğitimli halkıyla barış dolu bir ülke… Peki birçok insanın ismini ve yerini bilmediği Umman’ın geçmişinde nasıl bir hikaye gizli?
Bu yazı, 2008 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 19. sayısından alınmıştır.