Salı , 16 Nisan 2024

Yeni Başlayanlar İçin Los Angeles

Yazı: Kemal Cem Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Los Angeles… ABD’nin en kalabalık ikinci şehri, dünya sinema sektörünün başkenti, turizm merkezi ve ünlüler diyarı, Amerikan Rüyası’nın cisimleşmiş adresi… Kendisini şehrin büyüsüne kaptıranların vazgeçilmezi. Dünyada görmeniz gereken şehirler listesinin ilk isimlerinden biri. Hala görmedi iseniz, lütfen buyurun.

Yıllar evvel bir toplantı vesilesi ile şehre ilk gelişimi hatırlıyorum. İsminden daha meşhur olan kısaltması ile LAX’e (Los Angeles Havaalanı) indikten sonra, önce kalacağımız yere, sonra da toplantı merkezine gitmiştik. Ertesi gün de etrafı dolaştıralım diye ev sahiplerimiz bizi kısıtlı zamanda en bilinen yere yani Hollywood’a götürmüşlerdi. Kısa seyahatimi bitirip geri dönerken ‘Bu mu Los Angeles? ’ demekten kendimi alamamıştım. ABD’nin en yoğun otobanlarının bulunduğu bir bölgede sürekli otobanda gezip, okyanusu bir kere bile görmeden ayrılınca başka ne düşünebilirdim ki!

Gün gelip de Los Angales’ta yaşamak nasip olunca şehri daha detaylı dolaşma imkanı buldum. Kendi kendime ‘17 milyon insan hata yapmış olamaz, bu kadar insan burada yaşıyorsa bir güzelliği vardır’ diye düşünüp, biraz dolaşmaya başlayınca haklı olduğumu anladım. Pasifik kıyısı boyunca uzanan sahilleri, dağları, dağların ardındaki çölleri ve iklimiyle yaşanacak bir yer olan Los Angeles boşuna meşhur olmamıştı. Uzun bir süre Kızılderililer yaşamış olsa da 1780’li yıllarda Meksikalılar tarafından keşfedilen bir şehir Los Angeles. İsminin ‘Melekler Şehri’ olduğunu bilmeyen yoktur herhalde.

1850’de California’nın bir parçası olan şehrin isminin ilginç bir hikayesi var. Şehre ilk gelen Avrupalıların tam şehre vardığı günün dini bir bayrama denk gelmesinden hareketle konan isim, sonraki yıllarda küçük de olsa değişikliklere uğradı. Ama diğer İspanyolca isimler gibi hayli uzundu (El Pueblo de Nuestra Señora la Reina de los Angeles de Porciúncula) ve sonunda kısaltılmış hali yani Los Angeles kullanılır oldu. Hikayeden daha ilginç olan ise ismin gramer yapısı. İspanyolca’da kelimeler erkek ve dişi olmak üzere iki cinstir. Bu yüzden erkek olarak ele alınsa Los Angelos olması gereken isim dişi olduğunda da Las Angeles olmalıydı. Meleklerde erkeklik dişilik olmadığından mı , başka bir sebeple mi bilinmiyor ama sonuçta ortaya Los Angeles çıkıyor. Amerikan şehir sistemini çok bilmeyenler internet üzerinden aramalar yapıp şehir nüfuslarına baktıklarında Los Angeles’ın nüfusunun 4 milyon civarında zanneder. Halbuki bütün diğer büyük şehirler gibi bulunan bu sayı resmi olarak sınırları belli olan Los Angeles şehrinin nüfusudur. Ancak Los Angeles dendiğinde genelde bizdeki ‘büyükşehir’ misali metropol Los Angeles anlaşılır. 37 milyon nüfuslu California’nın en büyük şehri olan Los Angeles’ın nüfusu bu sebeple 17 milyondan fazladır.

1880’lere kadar nüfusu 10.000 civarında olan şehirde petrol yataklarının bulunması, eyaletin kuzey taraflarında altın çıkarılmaya başlanması ve her geçen gün gelişen turizm ile 1900’lü yıllardan sonra nüfusu hızlıca arttı. 1930’lu yıllardan sonra New York’un ünlü Broadway’ine karşılık Hollywood her geçen gün etkisini daha da artırdı ve bir dünya markası haline geldi. İlk olarak bir emlak pazarlama stratejisi olarak şehri gören dağların üzerine yazılan Hollywoodland ismi zaman içinde Hollywood olarak meşhur oldu. Los Angeles’ta geçen her filmde gözümüzün içine kadar sokulan Hollywood yazısı da daha küçük yaşlardan itibaren hepimizin belleklerine kazındı.

Türkiye’den veya dünyanın bir başka noktasından Los Angeles’a gelip günlerini Hollywood gibi şehrin meşhur noktalarını gezmeye ve alışverişe ayıran, bir gün Universal Studyoları’na, bir gün Disneyland’a ve bir gün de Six Flag veya benzeri bir eğlence merkezine giden, dolayısı ile şehirde 5-6 gün geçiren turistler aslında Los Angeles’ı görmüş olmuyorlar. Şehrin en turistik halini görüyorlar ama asıl güzellik bunların da arkasında saklı duruyor.

l

Güneydeki Orange County’deki Huntington Beach’e ilk gelişimde deniz kenarına gittiğimde çok şaşırmıştım. Çok güzel ve temiz görünen denizde sörf yapanlara, kıyıda gezinenlere, kumsalda oturanlara bakarken biraz açıkta, denizin üzerinde dev petrol platformları olduğunu görmüştüm. Sahil yolunun hemen diğer tarafında ise etrafı çevrilmiş halde sürekli çalışan petrol kuyularını görmüş ve şaşırmıştım.

Bir tarafta insanlar denize giriyor, 20 metre geride ise petrol çıkıyordu ve insan sağlığına dokunacak en ufak bir problem gözükmüyordu. İçeri doğru gittiğimizde çok gösterişli ve büyük evlerin olduğu yerlerden geçerken birden karşımıza bir at çiftliği çıkmış, az ilerde çilek bahçelerini görmüştük. Arkasından büyük alışveriş merkezlerini. Bu çeşitlilik ve farklılık dünyanın hemen her köşesinden buraya gelip yerleşmiş insanlarda daha da öne çıkıyor. Her renkten, ırktan, dilden ve dinden insanı burada görmeniz mümkün.

Sadece kısa bir giriş tanıtımı yaptığım bu şehirde anlatılacak çok şey var. Ama şimdi biraz ara vereyim. Ramazan bayramına hazırlık yapmak vaktidir. Bayram ziyaretine gelecek olanlara ikram etmek üzere tadı ve büyüklüğü ile meşhur California hurması almak lazım. Beklerim.

Bu yazı 2011 yılının Eylül ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 55. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir