Konuralp
Düzce sadece doğal güzellikleriyle değil, tarihi kalıntılarıyla da görülmesi gereken bir merkez. Halk arasında eski Rumca ismiyle “Üskübü” denilen Düzce Akçakoca karayolu üzerinde 10. kilometrede yer alan Konuralp beldesinde Roma döneminden kalma binlerce yıllık kalıntılar ve büyük bir amfi tiyatro var. Tiyatrodan aşağı bakıldığında bütün Düzce ayaklarınızın altında kalıyor. Düzceliler buranın eskiden denizle bağlantılı bir fiyord olduğunu iddia ediyorlar. İzmit körfezinden doğuya doğru uzanan vadi göz önüne alındığında bu iddiayı tamamen yanlış saymak doğru değil. Örneğin sapanca gölü hemen hemen deniz seviyesinde. Hemen ardındaki Akyazı-Hendek arası dümdüz bir ova. Düzce ise adı gibi bir yer. Aydınpınar kasabasının yanında yer alan Efteni Gölü’de belki o günlerin bir hatırasıdır. Romalıların tiyatrolarını deniz kıyılarına inşa ettikleri sayfiye merkezlerine yaptıkları düşünülürse eskiden Efteni Gölünün denizle bağlantısı olabileceği düşüncesi daha akla yatkın görünüyor. Kasabada yapılan kazılarda çıkan eserler girişteki müzede sergileniyor. Kasaba ayrıca özgün mimarisi ve rengarenk evleriyle de dikkat çekiyor. Büyük şehirlere olan yakınlığı, Abant ve Akçakoca sıradağları arasında yer alan Düzcenin sahip olduğu doğal güzelliklerin ve Türkiye’nin en eski sayfiye kasabalarından Akçakoca’nın aynı anda görülebilmesi Konuralp için ayrı bir avantaj. Dört mevsim ziyaret edilebilen kasaba kış aylarında ise çok farklı bir görselliğe bürünüp değişik fotoğraf imkanları sunması, çevredeki kaliteli otellerde ekonomik olarak konaklama imkanı ile özellikle hafta sonları unutamayacağınız hatıralarla evinize döneceğinizi garanti ediyor.
Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Özhan
Singapur
Singapur uzakdoğunun yükselen değeri. Yıldız bir ada devlet. Jeostratejinin çalışkanlık ve akılla harmanlanmış en güzel örneği. Belki dünyada yaşaması en rahat birkaç ülkeden biri. İnsana verilen değer daha havaalanında bindiğiniz metroda kendini hissettiriyor. Duraklarda trenleri yolculardan ayıran cam bölmeler var ve bunlar tren durmadan açılmıyor. Kapılar iki hızda kapanıyor. Önce indi-bindi esnasında sizi uyaracak şekilde yavaş ardından hızlı. Sıkışma kesinlikle yaşanmıyor. Her durakta İngilizce, Çince ve Malay dilinde trenle durak arasındaki 5-6 cmlik boşluğun varlığı yolculara hatırlatılıyor. Kapalı olan her yerde klima mevcut. “Gittiğin kadar öde” sistemi ile araçlara binerken ve inerken ezkartınızı manyetik okuyuculara dokundurduğunuzda aradaki mesafe otomatik olarak hesaplanıp kart bakiyenizden siliniyor. Artık ülkemizde de yaygınlaşan büyük alışveriş merkezlerinden 4,5 milyonluk Singapur’da en az otuz tane var ve dükkanlar boş durmuyor. Hafta sonları hareketlilik daha da artıyor. Herkes –istisnasız- dışarıda yiyor. Restoranlar tıklım tıklım. Tüketim toplumu oldukları gelişmiş reklam endüstrisinden belli. Metro vagonlarında plazma ekranlarda sürekli reklam gösteriliyor.
Bu zenginlik nereden kaynaklanıyor. Elbette ticaretin payı yadsınamaz. Ama gerçekten çok çalışıyorlar. Nüfusun %80’ini oluşturan Çin kökenli Singapurlular ekonomik gücü de ellerinde bulunduruyorlar. Özellikle Hindistan’dan gelen işçilerin gece vardiyasında spot ışıklar altında bir gökdelen-otel ya da metro inşaatında çalışıyor olması sıradan görüntülerden. Toztoprak taşıyan kamyonlar yolu kirletmesin diye de romorklarına kapaklar koymayı ihmal etmemişler. Orada bulunduğum beş gün boyunca sarı ırktan hiç kimsenin kol gücü gerektiren işlerde çalıştığını görmedim. Başka şeyler de görmedim tabii. Örtüsüz inşaatlar, yere tüküren ya da çöp atanlar, metroda yemek yiyenler ya da bir şeyler atıştıranlar, polisler ya da polis arabaları, ambulans sirenleri, spor sahasız ilkokullar ya da ortaokullar, boyasız badanasız binalar, trafik düzensizliği, kornalar, birbirlerine bağırıp çağıranlar, küfürleşenler, kırmızı ışıkta geçenleri hiç görmedim. Gördüğüm, ikliminde yardımıyla yemyeşil bir çevreye yayılmış, olağan üstü temiz ve düzenli bir kent, kendi mahallelerinde huzurlu bir yaşam sürdükleri her hallerinden belli olan Hint, Malay, Çin kökenli insanlardı. Gerçekten kültürü, konforu, bir ada kent devletin nasıl olması gerektiğini gösteren yapısı, sentosa adası ve hayvanat bahçesiyle Singapur görülmesi gereken bir yer.
Aralık’ta Nereye Gidilir? – Bu yazı 2007 yılının Aralık ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 11. sayısından alınmıştır.