Cumartesi , 20 Nisan 2024

Bolu Aladağlar

Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Özhan

Ayaklarım donuyor! Ee, koskoca göl 10 santim kalınlığında buz tutmuş haliyle üşür insan biraz. Bende üşüyorum ama içim sımsıcak. Eğik ışıkları gözlerimin içine içine giren güneşten değil elbette. Bu baş döndüren doğal güzelliği görebildiğim, bu keyifli anı yaşayabildiğim için… Güneşin katkısını da toptan inkar etmemek gerek. Parlak ışık altında pırlantalar gibi parlayan   buz kristalleri, masmavi gökyüzü ve insana huzur veren o kar beyazı onun sayesinde. Bolu Aladağların kuytu bir köşesinde saklı Gölcüğe dört mevsimde de geldim. Ama en etkileyici olanı tartışmasız kış mevsimi. Özellikle de kar yağmayan, tamamen açık, hatta zeminde kar olmasına rağmen havanın güneşli olduğu kış günleri fotoğraf sanatına ilgi duyan gezginler için bulunmaz fırsat. Bu manzara için de meteoroloji raporlarını yakın takip etmek gerekiyor.

IMG_0052

1200 metre rakımda yer alan Gölcük gölünün aslında önü insan eliyle kapatılmış bir kaynağın oluşturduğu gölet. Yine de güzelliğinden bir şey azalmıyor. Hatta yakışmış bile. İnsan eliyle oluştuğunu ispatlarcasına yapılan, şu karşıdaki Orman İşletmelerine ait şirin yapı da tamamlamış güzelliğini. Bu kare kimbilir kaç broşürün kapağını süslemiş kaç dergi ve kitapta yer almış. Kaç gezginin arşivine girmiştir. 80li yılların sonuna doğru, henüz Türkiye’de  “gezme-görme” kültürü doğmamışken, bir yerlerden elime geçen fotoğrafına saatlerce iç geçirerek bakmıştım. İlk tanıştığımız da yaz mevsimiydi. Yekpare çam ormanıyla kaplı bu zümrüt kristale hayran olmuştum. Aradan yıllar geçip bir kış günü tekrar yanına uğradığımda bir gelin zarafetiyle karşıladı beni. Bembeyaz kristalli duvakları ile arzı endam eden köknarların güzelliğiyle büyülenmiştim adeta. O yılarda ne kar lastikleri vardı, ne de hafta sonu doldur boşalt yapan tur otobüsleri. Şimdilerde Gölcüğün güzelliğini doyasıya yaşamanız için “Buzun üzerinde yürümeyiniz” yazan levhalara inat gölden çıkmayanları görmemeniz, bu kişileri uyarmak için sık sık yapılan anonsları da duymamanız gerekiyor. Hatta “sana ne kardeşim, ben taa İstanbul’dan bu buzun üzerinde yürümek için gelmişim” şeklinde yorum yapanlara bile rastlanıyor. Ama birkaç yıl önce Abant’ta yaşanan iki gencin fotoğraf çektirirken buzun kırılması ile yaşanan trajik kazayı hatırlayınca insan irkilmeden edemiyor.

IMG_0042

Çoğumuz yazın açık alanda piknik yapmışızdır. Ancak ifade etmeliyim ki karla kaplı bir mekanda oksijen yoğunluğunun ve soğuğun da etkisiyle insan haddinden fazla acıkıyor. Temel kurulma amacı “piknik yeri ve günübirlik kullanım alanı” olan Gölcük karlar üzerinde bu zevki yaşayabileceğiniz bir yer. Soğukta biraz zorluk çekilse de gözle birlikte midenin de doyması ayrı bir keyif.

IMG_0058

Kar, biz şehirliler için çoğu zaman vakit kaybı, trafik çilesi, kaza riski, kısacası “sıkıntı ve stres” kaynağı demek. Halbuki her tanenin diğerinden farklı oluşu, örttüğü her dokuyu hatta çirkinlikleri bile inanılmaz bir güzelliğe dönüştürmesi ile Yaratıcının bir mührü adeta. Aladağ bu duyguyu derinlemesine yaşamak, iş güçten biraz uzaklaşmak ve kışın getirdiği depresif ruh halini aşmak için ideal bir yer. Karın sadece nikmet değil bir nimet olduğunu, küresel ısınma çığlıkları altında kıymetini fark ettiğimiz “yer altı suları” dediğimiz şeyin aslında karın ta kendisi olduğunu burada daha iyi anlıyor insan. Karın romantizmi ise başlı başına bir vakıa. Kesif grinin içinden süzüle süzüle inen buzdan kelebekler hangimizi duygulandırmaz ki? Gölcükle vedalaşıp yeniden Seben yoluna dönüyorum. Kesif bir köknar ormanı içinde kıvrıla kıvrıla aşıyorum rampaları. Bütün dalları kar kristalleri ile örtülmüş adeta buzdan ağaçlar gerçek üstü bir yolculuğun hatırasını kazıyor zihnime. Ama Aladağ izcilik kampına varamadan karanlık bastırıyor. İşte kış mevsiminin en büyük dezavantajı da bu. Fotoğrafın en önemli unsuru olan ışık için çok sınırlı bir zaman mevcut. Güneş bembeyaz karla kaplı tepelerle keskin bir kontrast oluşturacak şekilde ufku sarı ve kızılın değişik tonlarına boyarken dönüşe geçiyorum. Ormanın bittiği yerde insanı kışkırtan bir doğal sürpriz daha var. Meşhur Aladağ kaplıcaları. Bir daha ki sefere gölde iyice üşüdükten sonra kaplıcaya girip acısını çıkarmalı soğuğun!

IMG_0023

Aladağlar yaban hayatı ve flora açısından çok zengin bir bölge. Benim kış aylarından sonra favori mevsimim bahar ayları. Bu dönemde tepeler birbirinden güzel kır çiçekleri ile bezeniyor ve yaylalarda hayat başlıyor. Özellikle bir göletin de yer aldığı güney sırtı “bungalov” tarzı konaklama imkanlarıyla gençler için çok cazip. Başka bir “güneşli kış günü”nde Aladağları doğu yönünden keşfe çıkıyorum. Bu yol üzerinden Kartalkaya’ya gidildiği için batı yönünen daha işlek. Yol değişik köy ve yaylalardan geçerek Sarı alana varıyor. Yaz mevsiminde de favori mekanım burası. Ulaşımın rahatlığı, 1500 metre rakımda müthiş bir köknar ormanının tam ortasında bu kadar büyük bir yayla insanı ister istemez şaşırtıyor. Büyüklüğü sakinliğinin ve konforun da garantisi. Kartalkaya ise haftasonları kayak tutkunları ile dolup taşıyor adeta. Özellikle Ankaralılar Ilgazla birlikte en çok burayı tercih ediyor. Kar kalitesi ve yerde kalma süresi ile de kayakçıları fazlasıyla memnun eden bir yer. Bu sefer Sarıalandan batı yönüne Aladağların tam içinden Seben yönüne dönüyorum. Yaz aylarında normalde oldukça temiz olan yol, tomruk kamyonları ve yağışın da etkisiyle her kış bozuluyor. Yine de Aladağ deresinin kayalar ve buzlarla olan dansını izlemek için bu tecrübeyi yaşamalı insan.

IMG_0007

Aladağlar bir hafta sonunda kesinlikle bitiremeyeceğiniz kadar güzelliği barındıran bir yer. Hava koşullarının değişkenliğini de göz önünde bulundurursak, ya arayıl tatilinde görülüp gezilmesi gereken, ya da birkaç hafta sonu boyunca uğranılması gereken bir bölge. Manzarası, konaklama imkanları, ormanı, gölleri ve kaplıcası ile sizi kendisine hayran bırakacak.

IMG_8610

Ulaşım ve konaklama:

Bolu’nun güneyinde Göynükten Ilgaza kadar Köroğlu Dağları uzanır. Bu sıradağların Mudurnu yolu ile Dörtdivan arasında kalan kısmını ise Bolu Aladağları oluşturur. Bölgenin en yüksek noktası Batı Karadenizin en meşhur kış sporları merkezinin yer aldığı Kartalkaya’dır. Kartalkaya’ya gitmek için E-5 üzerinden Bolu’dan yaklaşık 10 kilometre Ankara istikametine gittiğinizde sağa doğru Kartalkaya levhasını görürsünüz. Buradan yaklaşık 15 kilometre tırmandığınızda yol geniş bir yaylaya, Sarıalana varır. Yol burada üçe ayrılır. Sol taraftaki Saraycık göletine, ortadaki Kartalkaya kayak merkezine, sağdaki Aladağ göletine gider. Göletten birkaç kilometre sonra Seben-Bolu karayoluna bağlanır. Gölcük bu yolun orta yerinde ormanlar içindedir ve bu istikamette seyrederken herhangi bir levha olmadığı için rahatlıkla atlanabilir.

IMG_0041

Boludan hareket edildiğinde ise Seben yolu üzerinde önce Fizik Tedavi merkezine ulaşılır. Oradan yaklaşık beş kilometre sonra sizi Gölcük levhası karşılar. Fizik tedavi merkezinde yer alan Termal otelde, Kaplıkaya’da ya da Bolu da konaklanabileceği gibi arazinin uygun olduğu bölgelerde çadırlı kamp yapılabilir. Ciddi kar yağışı almasına rağmen Kartalkaya ve Gölcük yolları, kış lastikli araçların zincirsiz rahatlıkla gidebileceği şekilde açık tutulmaktadır. Bu yüzden özellikle kış aylarında, hele de hafta sonları diğer mevsimelere göre ziyaretçi açısından daha kalabalıktır. Kartalkaya 1500 kapasite ile konaklama açısından yüksek bir kapasiteye sahiptir. Gölcükte de bir restoran hizmet vermektedir. Açık alanda özellikle kış aylarında yapılan piknik ise unutulmaz bir tecrübe olabilir.

IMG_0071

Bolu Aladağlar – Bu yazı 2008 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 13. sayısından alınmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir