Cuma , 29 Mart 2024

Çay Deyip Geçmeyin!

Çay deyip de içip geçmeyin ! Tarihi neredeyse bundan beş bin yıl önceye dayanan ve kendi kıymetini her geçen yüzyılda katlayandır çay…

gezgindergi-kultur-caydiiypgecmeyin-1
Yazı: Merve Karaytu

Yaklaşık 6.yüzyılda uykusuzluk orucu tutan budist rahipler bunun işlerine yarayacak bir şey olduğunu düşünüp bir özen, bir zahmet çayı Japonya’ya taşıyorlar. 1300-1400’lere gelindiğinde doğudan Hindistan ve İngiltere arasında seferler yapan East India Company adında bir şirket tarafından bu bölgelere de taşınmasıyla çayın hikayesi başlıyor.

Çayın tüm bu serüveni demlenen devinim misali yıllar içerisinde hep baki iken, birkaç zamandır dikkat kesilip şöyle bir baktım da, çay daha önceleri İstanbul’da hiç bu kadar özlenmemiş sanırım. Hani var olup da kıymetini göz ardı ettiğimiz kendimizce sıradanlaştırdığımız sonra bir anda kıymeti tekrar artan eşyalar gibi, insanlar gibi… Bundan yıllar yıllar öncesinden çeşitlendirilip tatlandırılıp; saray hayatından tutun da, halkın her kesiminde herşeyle mutlaka kendine bir eşlik bulan çay, artık tek başına özel sunumla tarih sahnesinde, tecrübesinin haklı gururuyla yer alıyor.

Mutluluğa, derde, zamansız gelen ilhama, zamansız giden sevgiliye, iç ferahlatırcasına gelen dosta eşit mesafeden bakan, yabancılaştırmayan, hepsine kucak açan, sırt sıvazlayan çayın şiirlere şarkılara verdiği tat bugün hepimizin duygu haritasını çıkarırır cinsten…

Gelgelelim İstanbul’da bu keyifte olan, muhabbetle çay içilebilecek mekanları, bir süre önce zamana yayacak sakinlikte keşfe çıktım. “İstanbul ocak, insanlar demlik” misali her yerde özel çaycılar, hususi sadece çay satışı yapan mekanlar var. Her birinin birbirinden özel çayları, konumları ve müdavimleri mevcut ama ya mekanlarda konseptle alakasız müziklerin olması ya da istediğim keyfi bulamadığımdan mıdır nedir, kendime bir çay noktası edinemedim. Mekanla bütünleşemedim.

Evvel zamandan beri beklediğim işaret, kısa bir süre önce Üsküdar ve Fatih’ten geldi. Yine suriçi ve eski istanbul semti işte dedim kendi kendime, ne varsa burada kaybolan yine buradan çıkıyor 🙂 İşin tuhafı buralara da yakışıyor. İlk keşfim…

Saatli Kahve

gezgindergi-kultur-caydiiypgecmeyin-2

Fatih’te Fatih Camii’nin hemen ardında Türbe Kapısı sokağında bulunuyor. Hava akımından mıdır nedir, sokağın serinliğini size anlatmam imkansız. Güneşten kibrite dönmüş bir halde yürüyüp geldiğim yerde, sokağa girmemle serinleyip noluyor diye etrafıma bakınmam bir oldu. Küçük bir çay ocağı gördüm önce içeride, sonra içerisinde bir masa. Dışarıda caminin duvarlarının dibine konulmuş masalarda insanlar getirdikleri atıştırmalıklarının, yemeklerinin yanında çay ziyafeti yapıyorlardı. Atıştırmalıkların ardından gece geç saatlere kadar aralıksız dolup boşalan bardaklara, vakit zamanlarında minareden yükselen ezan sesi es veriyordu.

Ağırlıklı olarak gezgin, fotoğrafçı veya bu yola baş koymuş gençlerin uğradığı, bazen selam verip geçtiği bir mekan olan Saatli Kahve, sokağın kuytusunda yolu düşen herkesin gözüne aşina bir yer haline gelmeye aday. Bu arada bu küçük kahve henüz yeni olduğundan şu ara düzenlenme halinde. Adından mütevellit saat ikonunu, ilerleyen günlerde duvarlarında göreceğimiz ve de sanıyorum bize zamanı özetleyen bir mekan halini alacak burası. Atlamadan geçmeyelim; çayın en sıkı arkadaşı muhabbeti ve ortamıdır deriz ya hep, heh işte Saatli Kahve de işletenleri ve müdavimleriyle bunu çokça karşılayan mekanlardan olacak gibi. Mekanda çay, soğuk içecek ve muhabbet var. Yiyecek bir şey arzu edenler, çevre yerlerden söyleyip buraya getirtebiliyor, sonra çay keyfini burada yapıyor. Mekanın bu duruma herhangi bir itirazı yok, bu da ayrı bir güzelliği…

Saatli Kahve’de çaya eşlik edecek etraftan alabileceğiniz öneriler:

Hemen üst sokağında bulunan Rumeli Dondurmacısı’ndan meşhur arnavut tatlısı trileçeden alabilirsiniz.

Veya yine yakınındaki Zuhal Pastanesi’nden çayın yanına simit, poğaça gibi katık edebileceğiniz güzel seçenekler mevcut.

gezgindergi-kultur-caydiiypgecmeyin-3
Yaşadığım yer Anadolu yakası olduğu için Fatih’e her zaman gitmeye fırsat bulamadığımdan müzdaripken geçtiğimiz haftalarda Üsküdar’ın Doğancılar’ından sahile doğru inerken bir mekana rastladım. Ama ne şans ! Tam da ararken insan böylesi bir yere rastgelir mi? Bilmiyorum ama belki de mekan beni bulmuştur 🙂 Evet hazırsanız ismini açıklıyorum…

Sahibü’l Çay Asaf Osman Efendi

gezgindergi-kultur-caydiiypgecmeyin-4
İçerisinde dört masası anca olan şık tasarlanmış güzel bir yer. Sonraları içinin hikayesini öğrenince merakımı daha da cezbetti ve yüzümde kulaklarıma kadar uzanan bir gülücük beliriverdi. Koştum ilk kendi sosyal sayfalarım üzerinden yazdım, arkadaşlarıma anlattım; “çok kalabalık gitmeyin yer bulamayabilirsiniz zaten gittiğinizde birileri oturuyor olacak, bir de siz eklenirseniz muhtemelen eklenemezsiniz” dedim… O rasladığım gün yer bulamadım, tekrar uğramak üzere ayrıldım. Sonraları bir merak bir merak bir akşam Üsküdar’dayken aklıma düştü, yer bulamasam da beklerim dedim ama mutlaka bugün gidip bir çay içeceğim.

Neyseki yer vardı… İçeri girer girmez çok az bir sesle eski kayıttan bir tını kulağıma ilişti. Münir Nurettin Selçuk Kalamış’la karşıladı beni Asaf Osman Efendi. İçerisi küçük olduğundan oturduğum an yan masanın konuşmalarına kulağım takıldı. Birkaç konservatuar öğrencisi, içlerinden biri edebiyat okuyor. İki üç hocaları var yanlarında ve müzikten bir sohbet tutturmuşlar dünya umurları değil… Arada burada olacak imza günleriyle ilgili birşeyler lafladılar. Sonra öğrendim ki bu küçük mekana şu ana kadar birkaç yazar gelmiş, mekanı bilenler yazarların geleceğini duyanlar da ellerinde kitapları koşmuşlar, kitabı olmayanlar hazır fonda çayın keyfi varken koyu bir sohbet fırsatı yakalamışlar.

İş içeceğiniz çayı seçme noktasına gelince bir durun derim ! Asaf Osman Efendi, burada bizi alışılmışın dışına çıkarıp şaşırtıyor. Çaylarınız makamlara göre kategorilenmiş. Demlikte bestelenen yöresel çaylar ve demlikte bestelenen harman çaylar olarak ayrılıyor.Bestenigar, Neveser, Suzinak, Ferahfeza isimlerinde içerikleri birbirinden farklı çaylar var. Her çay makamının havasına ve özelliğine göre düşünülmüş. Bir Ferahfeza ki ismiyle müstesna 🙂 Siz bunu içerken fonda bir Ferahfeza çalıyor da olabilir. Hatta belki şanslıysanız tüm bunların yanında Yaprak Sayar ve konservatuar arakdaşlarının canlı meşkine bile denk gelebilirsiniz.

gezgindergi-kultur-caydiiypgecmeyin-5
Asaf Osman Efendi’de sıcak ve soğuk olmak üzere bütün çaylarınızı özel sunumu ve Proust’un Madlen Kurabiyesiyle birlikte alıyorsunuz. Mekan konservatuar ve edebiyat öğrencilerinin ağırlıklı uğrak yeri. Bu arada çayları hazırlayan ve sunumunu yaparken herkese çok farklı gelen bu çay repertuarı mönüsünü büyük bir sabırla anlatan mekanın işletmecisini de tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. Kolayına kaçmadan büyük bir zahmet vermişler.

Her imkana sahip olduğumuz ama ruhtan ve güzel muhabbetten yoksun olduğumuz bu yüzyılda bu tatlarda mekanlara rastlamanın insanın başına gelebilecek nadir güzel şeylerden olduğunu düşünüyorum. Bu mekanların ayrıntılarına şahit olmak ve o muhteşem eşlik etme kabiliyetine sahip çayları içmek için mutlaka yolunuzu bu rotalara düşürün derim.

Kulaklarımı çınlatacağınıza ben şimdiden eminim 🙂

E madem öyle adet yerini bulsun çayın son yudumunu bir sözle tamamlayalım. Herkesin iyi kötü ayrı ayrı çeşitlikte çayı aklına düşürecek bu yazıyı Necip Fazıl’ın bir sözüyle bitirir miyiz?

Bence bitiririz.

“…çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan…”

Çay Deyip Geçmeyin!

 

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir