Iyd-i ummâl bahânesiyle irtikâb olunan mazarratluklar beyânındadır.
Yazı: Seyyâh-ı Hayrân Ziyâ Çelebi
Hakk teâlâ vü tekaddes hazretleri Âdem’i vü zevcini halkeyleyüp anları emr-i ilâhiden taşra a‘mâl kesbitmeleri sebebiylen bâğçe-i cinândan1 zemin-i arza inzâl itdükde anda zürriyetlerinden nice nesiller halkeyleyüb ıyâl-i arzı ibdâ‘2 eyledi. Hem dahî Nebî-zî-şân: ‘Nâs-ı dünyâ, cümle iyâlüllâhdır’3 buyurıb nezd-i Çalab’dan4 nice ahkâm ü şerâyi‘ tebliğ eyledi kim ol ahkâmın kimi Âdemoğlanınun kavâid-i külliyesi mertebesinde boldu. Ol ahkâmdan biri dahî oldur kim: “Benî Âdem’e sa‘yinden mâadâsı yokdürür”. Ol sebebden zât-ı kibriyâ, kefere vü fecereden yâ ehl-i şirk ü küfrden olsun cümle nefislere sa‘yinin hisâbın dünyâ hayatta ifâ ider. Ânıniçün her nefse bir meslek ittihâz idip elinden sâdır sa‘yin helâlinden rızkın taleb itmek mefrûzdür. Bilumûm enbiyâ dahî aslâ meslek-i nübüvvetten te’mîn-i maîşete tevessül itmeyib cümle ellerin eylediğinden taleb-i helâlde bulunmuş vü cümle ümmetlere hüsn-i misâl olmuşlardur. Resûl-i Ekrem dahî mesâî-yi rızkı mukaddes addeylemiş vü “Ücret-i ummâli arâk-ı cebîni yubûsete irmeden îfâ eyleyinüz”5 buyurmışdır. Andan sebeb hukûk-i ibâd hukûkullâh mesâbesindedür. Hakîr iş böyle digeç bir gün nefsimle musâhibet iderken bindörtyüz yigirmi beş sene-i rûmiyyesinün şehr-i nîsânının onsekizinci güni ‘Pera nâm semt-i kadîm vü cadde-i kebîr vü meydân-ı maksemde cevelân ideyin, çün fusûl-i erbaadan bahâr erişdi’ deyûben Bulgurlu karyesindeki hânemden yola revân oldum. Sefîne ilen belde-i Üsküdar’dan ubûr-i bahr6 eyleyüb belde-i Galata’ya vâsıl oldum. İş bu Galata beldesinin –kim âna Pera dahî dirler- mübtedâsı Hâmid-i sâni ahdinde münşâ tünel, müntehâsu ise meydân-ı maksem7 olan bir cadde-i kebîri vardur kim ol meydâne bugün Taksim meydânu, ol caddeye dahî Cadde-i İstiklâl dirler. Ol cadde takrîbî yedi ok atımlığı tûlünde8 bir caddedir. Cadde-i kebîrin hitâmında dahî su maksemlerinün ü şerâyin-i şebekenin olduğu bir sahn-ı vâsi‘ durur kim elyevm ol dahî Taksîm Meydanı deyû zebân-zeddir. Çün cümle miyâh9, andan şehre taksîm idilir idi. Fakir işbu meydân-ı makseme vâsıl oldukda gözüm bir ulu izdihâme dûş oldu kim kandeyse sad-hezâr10 âdemoğlu anda tecemmû itmişler, gulgule-i cemleri gûya arşa çıkardı. Kalabaya aslâ dühûl itmeden hemân yanede kâim ehl-i hicâb bir avrete müteveccih olup, takvîm-i hicrîde târih, Cümâde’l-ûlâ-i mübârekin altıncı günine musâdif olmağın didim ki: ‘Bak a teyzeciğim! Hamdülillah tedeyyün11 kesret bulmuş, fitne-i lâdîniyye12 zevâl bulmuşdur. Halk-ı kâhiri İslâm olan memleketimizün cümle âdemleri, iki ay mukaddemen13 şühûr-i selâseden olan Recebü’l-ferdi istikbâl eylemeğe14 gelmişlerdür. Çünkim şühûr-i selâseden olan şehr-i Receb şehrullahdır. Meydân-ı maksem, meydân-ı haşrden vü cebel-i Arafât’tan nişân virür kim, cümle mü’minîn ü mü’minât ü sâlihîn ü sâlihât anda ihtifâle gelmişdir. Allâhu a‘lem fener alayu dahî olub; cümle nâs salavât ü ezkâr ü evrâd kıraatine mülâzemete şurû eyleyib nemâza duracakdır. N’ola biz dahî ârelerüne dâhil olub sevâba müşârik olsak?’. Hakîr böyle digeç, ol avret sûretim süzüb ayıttı: ‘Bre nâdân! Ânlar aslâ senin didüğin a‘mâl-i fezâil içün âna gelmemişlerdir. Ya câhil misün, el-yevm cümle ecnebi memleketlerde “Iyd-i ummâl”15 deyû zebân-zeddir. Anlarun savm ü salât ilen işleri yokdürür. Elyevm, hukûk-i zâyiaların tel‘în içün yevm-i mücâdele vü yevm-i nümâyiş ilan olmuşdur kim ânın için şol meydâne cem olmuşlardır.’
Ol avret böyle diyicek: ‘Ya teyzeciğim şol bu kalaba, mütemâdiyen “YAŞASIN BİR MEY’ÛS” deyû yek-dehen nidâ iderler. Ma’lûmdur kim “mey’ûs” lisân-ı Arabî’de “ümîdden bî-behre vü nasipsiz” dimekdir. Ya bunların bahseylediği yek nefer mey’ûs âdem kim ola ki? didükde; ânı dahî tavzîh eyledi kim ol yevm, takvim-i Îsevî’nin MAYIS ayının evvel güni imiş. Ol cemaat “YAŞASIN 1 MAYIS” deyû nidâ ider imiş, hakîr yanlış istimâ eylemişim. Nazar-ı pur-dikkat ol azim kalabayu süzdükde kimin deheninde zâbit düdüği, kimin ellerinde hurûf-i lâtiniyye ile muharrer murabba kırtasalar hâmil idükleri görülür. Ol cemaatin ekserîsi dahî devlet-i kerîhe-yi RÛ- SİYEH’in inkılâb-ı belşefîsin16 temsil iden nursız râyât-ı ahmerîler ilen nümâyiş iden bir gürûh-i erâzildir kim hâmil oldukları kırtasalarun üzerinde “Ziyâde tâtil isterüz”, “1 MAYIS tâtil olsun”, “Maâşımıza terakkî vâki olsun”, “Sosyalizm isterüz” nev’inden mâlâyânîler muharrerdür. Mervîdir kim anlarun efendileri anlaru zulm ile isti‘mâl ü istihdâm iderlermiş. Ol bu güruhtan bazı hizipler dahî ba‘de’nnümâyiş17 cadde vü meyâdîn ü cümle dükkân ü mağazalaru talan idip herc ü merce tevessül idip şeş ciheti hedm ü talan eylerler ki cümle ehâlîye eziyet eylerler. Kimi vakıtlar nice nefsler zâyi vü telef dahî olup cümle zâbitân ânlara müdâhil olub beliyyeyi def‘ itmeğe sâi olurlar. Nümâyiş hitâm bulub gulgule vü vulvule nihâyete irüp savlet-i âsiyân muzmahil kılındıkda18 bilumûm mebniye vü kamu emvâlinde sad-hezâran akçeler kıymetinde hasar idüğin ıyân olur. Cümle eşcâr mükesser idilip, cümle âsâr-ı atîkalar üzre sıbga-i necîsler19 ile nice mâlâyanî elfâz tahrir idilip nice âsâr-ı evkâf mehdûm olur. Cümle sahanlıklara zibiller yığılıb meydân ceng ü cidâle tebdil olur. Cümle emvâl-i şehremâneti dahî ol yağmâdan musîb olub harâbâta uğrar kim “Altında mıdır cennet-i a‘lâ yâ üstünde midir? / Elhak bu ne hâlet, bu ne hoş âb ü hevâdır” methine mazhar şehr-i Sitânbûl’ı kandeyse Hülâgu Han sebkat itdüği maznûn olur:
Şiir: Tahammül mülkini yıkdın Hülâgu Han mısın kâfir? Amân, düyâyı yakdın; âteş-i sûzân mısın kâfir?
Nümâyişin ibtidâında cümle ahzâb, meydâne SANDUKA nâm loncalar müntesibânı vü anlarun reisleri murâkabesinde gelüp hâzır bulunurlar. Âna niçün “Sanduka” dirler? Mâlûmdur kim “Sanduka” Arabî bir lafız olub, derûnunda mevtânun makbereye değin tahmîl idildiğü tâbûtdan kinâyedür. Ol bu muâsır ummâl loncaları dahî, cümle amele tâifesinün kuvveten sukûtuna sebeb olub ittihadlarun20 tefrikaya tebdil itdiğinden kandeyse müntesibi bulan ol ummâl, mevtâdan nişan virür kim bu teşkîlât ü loncalara ol sebebden SANDUKA tesmiye olunur. El-hak isim müsemmâya muvâfıkdürür. Bu SANDUKAlar ahîlik teşkîlatı nev‘inden bir ummâl loncası olmaklık zu‘müylen cümle rüesâsı ehl-i siyâset âdemlerdir kim şürûrundan istiâzede bulunmağ elzemdir. Çün hukemâ-yı kudemâdan Koniçevî Kâzım Paşa buyurdular:
Beyt: Kurulsun konferanslar, mecma‘-ı bîdâd lâzımsa;
Siyâset ehli dolsun âleme cellâd lâzımsa.
Hâlbuki halkı İslâm olan şol milk-i âl-i Osmân üzre cümle nâs Nebî-zî-şânın buyruğun dutup emr-i ilâhiye tâbi olsa vü hukûk-i ibâdı riâyetkâr olsa, ol beliyyeler aslâ vukû bulmayıp “Iyd-i ummâl” nev‘inden bid‘at-i Ğarbîler21 aslâ ihdâs olunmaz. Nefsim alâ hâzel’vech22 tedebbür iderken bir izdihâm ü ma‘rekenin23 derûnuna kalmayayım deyü ol muhâtaralu24 mahalden itizâl eyledim. Cenâb-ı lem-yezel, cümle milleti şerîat-i garrâdan berî bırakmaya, âmîn! Leyse’l-haberu ke’l-‘ıyân25 fehvâsunca ol mertebe acîb bir haldir kim illâ görmek gerek, vesselâm.
Cevelânnâme-i Ziyâ Galata, 6 Mayıs 1428.
1. Bağçe-i cinân: Cennet bahçeleri. 2. İbdâ‘: Yaratmak. 3. “Nâs-ı dünyâ, cümle ıyâlullâhdır”: Yeryüzü insanları topluca Allah’ın ev halkıdır. 4. Çalab: Tanrı. 5. “Ücret-i ummâli arâk-ı cebîni yubûsete irmeden îfâ eyleyinüz”: İşçinin hakkını, alnının teri kurumadan veriniz. 6. Ubûr: Geçmek. 7. Maksem: Paylaştırma, taksim etme mekânı. 8. Tûlünde: Uzunluğunda. 9. Miyâh: Sular. 10. Sâd-hezâr: yüz bin. 11. Tedeyyün: Dindarlık. 12. Fitne-i lâdîniyye: Dinsizlik fitnesi. 13. Mukaddemen: Önceden. 14. İstikbâl eylemek: Karşılamak. 15. Iyd-i ummâl: İşçi Bayramı 16. İnkılâb-ı belşefî: Komünist devrim. 17. Ba‘de’n-nümâyiş: yürüyüşten sonra. 18. Savlet-i âsiyân muzmahil kılındıkda: Âsîlerin saldırıları bastırılınca. 19. Sıbga-i necîs: pis boya. 20. İttihad: Birlik. 21. Bid‘at-i Garbî:Batı kökenli bid‘at. 22. Alâ hâze’l-vech: Bu meyânda, bu yönde. 23. Ma‘reke: Çatışma. 24. Muhâtara: Tehlike. 25. Leyse’l-haberu ke’l-‘ıyân: “Anlatmak, görmek gibi değildir.”
Cevelenname II – Bu yazı 2012 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin Dergisinin 64. sayısından alınmıştır.