Yazı : Bekir Talha Erol Fotoğraflar : Bekir Talha Erol – Nuh Alper İnan
Yola çıkarken amacımız kıyı bölgelerimizde gerçekleştirilen deve güreşlerini yerinde görüp müşahade etmekti. Fakat kısa bir İzmir turu kaçınılmaz oldu.
TİRE
Deve Güreşleri , Çanakkale’den Mersin’e kadar Ocak , Şubat , Mart aylarında yapılan ülkemizdeki kış festivallerinden sadece birisi. Biz de festivalleri fotoğraflamak ve güreşlere olan ilgiyi gözlemlemek üzere İzmir’in Tire ilçesinde 15.si düzenlenen organizasyona dergimizin fotoğrafçılarından Nuh Alper İnan ile birlikte iştirak ettik.
İzmir merkezden yaklaşık bir saatlik bir yolculuk ile Tire’ye vardık. Güreşlerin başlamasına çok az bir zaman kala varmıştık. Güreşlerin yapıldığı meydana girmek ufak bir ücrete tabi. Fakat güreşlerin yapıldığı meydanın dışında en az içerdekiler kadar izleyen kişi var. İçeri girdiğimizde seyyar satıcıları görüyoruz. Deve sahiplerinin yanı sıra kendilerini tanıtmaya gelmiş olan kasapları, köftecileri vesaire gördük. Bunun yanında izleyen halk bu satıcılardan aldıklarının yanında kendi sofralarını da hazırlamış bekliyordu.
Güreşecek olan develer belli bir yaşa gelmiş olan ve “Tülü” adı verilen erkek develer. Bu develer güreş öncesi ağzı köpüklenene kadar kızdırılıyorlar ve kendisiyle eşleşen deve ile güreştirilmek üzere meydana giriyorlar. Bu esnada meydanın dışarısında zurnalar, davullar eşliğinde herkes yöresinin kültürünü yansıtıyor. Güreşteki develer Aydın’dan Bodrum’a kadar çevre il ve ilçelerden develer.
Meydanda develer, deve sahipleri, güreş ağası ve hakemler bulunuyor. Meydanda bu ekip dışında on kişilik “Urgancı” ekibi bulunuyor. Bu ekip develeri güreş bittikten sonra ayırmakla görevli. Develer güreş bittikten sonra birbirinden ayrılmadığı için böyle bir ekip güreşi sonlandırıyor. Tabi bu esnada “Cazgır” olarak ifade edilen güreş boyunca insanları özellikle de deve sahiplerini gaza getiren bir nevi sunucu sayılan bir kişi var. Bu kişi tüm organizasyon ile alakalı bilgileri veren halkın ilgisini devamlı tutmak için espriler yapıp sürekli konuşan kişi. Hangi bölgeden hangi deve geliyor. Ne zaman güreşecekler gibi soruları bu “cazgır” sayesinde öğrenebilirsiniz.
Organizasyonu izleyen halkın gözüyle meydana baktıktan sonra artık güreşleri tam merkezinden yani meydandan izleyebilmek için iznimizi alıp güreşlerin yapıldığı meydana giriyoruz. Asıl heyecan burada çünkü yeri geldiğinde 4-5 tane güreşin ortasında güreşlerin tam içinden izleme fırsatı bulabiliyorsunuz. Kızgınlığı ile ağzından köpük gelen iki devenin birbiri ile mücadelesi ve kazanan devenin diğerini “bağlaması” nasıl gerçekleşiyor onu gördük ve sizler için belgelemeye çalıştık. “Bağlama” güreşe develerden birinin diğerinin kafasını yere sabitlemesi durumu. Tabi bu güreşlerin kazananı tüm bunlar olurken saha kenarındaki heyet tarafından belirlenip cazgır tarafından ilan ediliyor.
Öğlene doğru atıştıran yağmurla beraber güreşler bitiyor ve biz de rotamızı İzmir’in Selçuk ilçesine doğru yol çeviriyoruz.
Selçuk
Selçuk’a Tire’den yaklaşık 45 dakikalık bir süre ile vardık. Selçuk dünyanın en büyük açık hava müzelerinden birisi. Fakat biz kısa süreli gezimizde küçük bir mevkiyi gezebildik. İlk durak Efes antik kenti. Burası İzmir’in Güreşecek olan develer belli bir yaşa gelmiş olan ve “Tülü” adı verilen erkek develer. Bu develer güreş öncesi ağzı köpüklenene kadar kızdırılıyorlar ve kendisiyle eşleşen deve ile güreştirilmek üzere meydana giriyorlar. Bu esnada meydanın dışarısında zurnalar, davullar eşliğinde herkes yöresinin kültürünü yansıtıyor. Güreşteki develer Aydın’dan Bodrum’a kadar çevre il ve ilçelerden develer.
Selçuk ilçesi sınırlarında yer alan Antik Yunan’dan kalan bir şehir kalıntısı. İçerisinde kütüphanesi, tiyatrosu vesaire ile M.Ö 6000’lere dayanan müthiş bir mimari kalıntı. İçerisinde modern dünyada zor bulunan ve bulunması gereken her türlü kültürel aktivitenin yapısı var. Müze kartınız ile giriş yapabileceğiniz bu mevkide eski “20 milyonluk” banknotun arkasında yer alan Celsus kütüphanesini , antik tiyatroyu görebilir ve medeniyetin nasıl ortaya çıktığını tam da yerinden görebilirsiniz. Buradan sonra durağımız Meryem Ana evi.
Meryem ana evi
Burası, antik kentten yukarı doğru kıvrım kıvrım ilerleyen bir dağ yolunu 15-20 dakika araç ile çıktığınızda varacağınız Bülbüldağı’nda yer alıyor. Yol üzerinde yaklaşık on metrelik bir Meryem Ana heykeli yer alıyor. Kiliseye varıyoruz. Hz. Meryem’in son yıllarını bu kilise de geçirdiğine inanılıyor. Burada adak adayıp bez , çaput bağlayanların Hıristiyanlar dışında Müslümanlar da olduğunu görünce şaşırmıyor değiliz. Burası Hıristiyanlar kadar en az Müslümanların da uğrak yeri. Yavaş yavaş kararmaya başlayan havayı da göze alarak günümüzü Şirince’de noktalamaya karar veriyoruz.
Şirince
Şirince malumunuz Maya takvimi ile gündeme gelip popülerliğini hala devam ettiren “Şirince” bir köy. Safranbolu’nun İzmir versiyonu diyebilirim naçizane. Selçuk merkeze 6km mesafede bulunan köy Hıristiyanlık dönemi tarihine kadar uzanıyor ve içerisinde hali hazırda o dönemden kalma kilise de mevcut. Ara sokaklara girdiğimizde ufak tefek hediyelik eşya satan dükkânları görüyoruz. Eski köy evlerinden dönüşen pansiyonlar ile görülmesi gerek bir köy. Bulunduğumuz zaman zarfında birçok yerli ve yabancı turistin hali hazırda var olduğunu gördük. Şirince şehir hayatından kopup kısa süreli kaçamaklar yapmak isteyenlere de konaklama imkânı sunuyor. Havanın kararmaya başlamasıyla İstanbul’dan kaçtığımız günübirlik İzmir gezimizi sonlandırıyoruz..
Deve güreşi bahanesi ile geldiğimiz İzmir’de kısa süreli bir tur yapmış olduk. Bir kez daha söylüyoruz. “Çoğu zaman yolun kendisi varılacak yerden daha değerlidir.” ve “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir.”
DEVE GÜREŞLERİ “TİRE” – Bu yazı 2015 yılının Mayıs ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 99. sayısından alınmıştır.