YILDIZ FOTOĞRAF ARŞİVİ
Yazı: Dr. Hidayet NUHOĞLU (IRCICA) – Orhan M. ÇOLAK (IRCICA)
Yukarıda işaret edildiği üzere Osmanlı Sarayı ve bilhassa II. Abdülhamid Han fotoğraf konusu ile yakından alâkadar olmuşlar ve çeşitli yönleri ile fotoğraftan faydalanma imkânı aramışlardır. İlk devri, bir bakıma Abdülaziz Han devrini yabancı fotoğrafçılar devri kabul edebiliriz. Bu devir aynı zamanda yerli fotoğrafçıların da yetişme devridir. Kanaatimizce II. Abdülhamid Han devri ise bir yandan yerli fotoğrafçılar devri olduğu gibi, bir başka cihetten de bilhassa devletin fotoğrafı azamî şekilde kullanma gayretinde olduğu bir devir olarak mütalaa edilebilir. Yukarıda, bazı arşiv belgeleri ve gazete haberlerine dayanılarak, fotoğrafın, Saray tarafından, istihbarattan envanter çıkarmaya, muharebe safahatının takibinden hüviyet tesbitine, çeşitli faaliyetlerin raporlarında tevsik ve tanıtım faaliyetine kadar pekçok sahada kullanılmış olduğuna işaret edilmişti. Bu yaklaşımın tabiî bir neticesi olarak Yıldız Sarayı’nda çok değerli bir fotoğraf koleksiyonu meydana gelmiştir.
Yıldız Sarayı Koleksiyonu veya Sultan II. Abdülhamid Arşivi adları ile tanınan bu koleksiyon; Yıldız Sarayı Kütüphanesi’ndeki diğer malzeme meyanında, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi koleksiyonuna dahil edilmiştir. İslâm Konferansı Teşkilâtı, Tarih, Sanat ve Kültürü Araştırma Merkezi (Ircica) Genel Direktörü Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ısrarlı takip ve gayretleri neticesi; merkezin adına yapılan müracaatı Üniversite Yönetim Kurulu’nca olumlu karşılanmış ve hazırlanan bir protokol ile bu koleksiyonun; biri Ircica, diğeri İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne verilmek üzere iki takım reprodüksiyonu yaptırılmıştır.
Ircica, merhum Edip Özkale’nin idaresinde bir çalışma grubu teşkil etmiş, Üniversite mensuplarınca hazırlanmış bilgi listeleri ve albümlerden tesbit edilen bilgilerden de yararlanılarak, bu önemli enformasyon kaynağının tasnif ve araştırıcıların hizmetine sunulmasını sağlamıştır.
Yalnız Türkiye değil, dünya fotoğrafçılığı için de değerli olan bu önemli koleksiyon hakkında muhtelif hacimde ve çeşitli dillerde bir miktar neşriyat vardır, ancak kanaatimizce bunlar bu koleksiyonun tanıtılması için yetersizdir. Burada hemen ifade etmekte fayda mülâhaza ediyoruz, bu koleksiyonun paralelinde ele alınmasını doğru bulduğumuz Osmanlı veya Türkiye fotoğrafçılığı konusundaki başta değerli araştırıcılar Özendes ve Öztuncay’ın ciddi araştırma mahsulü çalışmaları olmak üzere, mevcud malzemeye nisbetle pek mahdud sayılabilecek neşriyat da bize göre konuyu tamamıyla kapsamaktan uzaktır.
Bu koleksiyon, Ircica’da yapılan ilk tesbite göre, mükerrerler dahil 962 albümde toplanmış 38599 kareden meydana gelmiştir. Bu karelerin ikibin kadarı gravür, az bir mikdarı basılı fotoğraf büyük bir kısmı aralarında mükerrerler de bulunsa orijinal fotoğraflardan meydana gelmektedir. Bu fotoğrafların takriben bin kadarı sonradan elle renklendirilmiştir.
Tesbitlerimize göre 1862-1917 zaman dilimini kapsayan bu fotoğrafları kanaatimizce başlıca:
1. Çeşitli yerleşim birimleri
2. Muhtelif mimarî eserler, çeşitli binalar
3. Sınaî, sıhhî, ziraî müesseseler, demiryolu inşaatı
ve eğitim ve benzeri kurumlar
4. İmar faaliyetleri, demiryolu ve köprü inşaatları
5. Şahıslar
6. Örf ve âdetler
7. Bazı faaliyetlerin raporları
8. Envanter ve demirbaş tesbitleri
9. Seyahatlere ait tesbitler
10. Muhtelif eşyaya ait imalat ve satış katalogları
11. Başlıca atlar olmak üzere çiftlik ve haralardaki
hayvan resimleri
12. Silâh katalogları
13. Gemi fotoğrafları
14. Muhtelif fotoğraflar
olmak üzere çeşitli başlıklar altında toplamak mümkündür.
Coğrafî dağılım ise, ağırlık İstanbul ve Osmanlı toprakları olmak üzere Amerika’dan Japonya’ya hemen hemen bütün dünyayı ihtiva etmektedir.
Fotoğrafçı veya fotoğrafhane olarak ilk tesbitlere göre varılan adet 263 olup bu sayımda aynı şahısa ait olduğu bilinen farklı unvanlı imzalar tek sayılmıştır.
Netice
Osmanlı-Türk Fotoğrafçılık tarihi, münferid araştırmaların ortaya çıkardığı muhteva zenginliği ve vesika kıymetleri gözönüne alındığında henüz yeterince araştırılarak günümüz alâkalılarına sunulabilmiş değildir. Anadolu fotoğrafçılığı ise hemen hemen hiç araştırılmadığı gibi günümüze gelebilmiş koleksiyonların da bilindiğini söylemek pek doğru olmayacaktır.
Bir örnek olarak Konya’yı verirsek, Foto Behçet ve Foto Abdullah’ın, belki onbinlerce fotoğrafının akibeti mechuldür. Günümüzde “Konya kültürünü tesbit ve koruma”yı şahsî vazife bilen Hasan Çopur Beyefendi ve başka merkezlerde benzerlerinin gayretleri ve bu gayretlerin koordinasyonu çok değerli malzemeyi kullanılma sahasına çıkaracaktır.
Bu arada işaret edilmesi gereken bir diğer konu ise başta İstanbul-Harbiye Askerî Müzesi olmak üzere Genelkurmay’ın alt ünitelerindeki koleksiyonların, mümkünse bir bütünlük içinde değerlendirilmesidir.
Kanaatimizce mevcud koleksiyonların bilinip tanınması ve bunlar üzerinde aydınlatıcı ve dakik çalışmalar ve araştırmalar ile Osmanlı fotoğrafçılığı gerçek hüviyeti ile ortaya konulabilecektir.
Sultan II. Abdülhamid Arşivi’nden İstanbul Fotoğrafları Albümü Dolayısı ile:
Sultan II. Abdülhamid Han’ın arşivinden derlenip IRCICA ve Kültür AŞ.’nin ortak çabaları sonucu yayınlanmakta olan bu albümde, II. Abdülhamid döneminde bir başkent olarak İstanbul, her türlü yönü ile ortaya konulmaktadır.
Manzaralar bölümü ile Suriçi’nden başlanarak Eyüp ve Haliç civarına, Beşiktaş’tan Sarıyer’e ve Beykoz’dan Üsküdar, Kadıköy ve Kartal’a ve oradan Adalar’a kadar bugünkü İstanbul coğrafyası gezilebilmektedir.
Bu bölümün akabinde, Sultan II. Abdülhamid’in, Beşiktaş Yıldız’da yaptırdığı ve saltanatının büyük bir kısmında burada oturduğu Yıldız Sarayı kompleksini, ayrıca daha önce kullanılan Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları’nı da ihmal etmeyerek oraların da imarı ile meşgul olduğu görülmektedir. Bu dönemde Başkent İstanbul ve hususen Beşiktaş ve civarının da özellikle Ihlamur, Teşvikiye, Nişantaşı, Maçka, Ortaköy, Kuruçeşme, Bebek gibi semtlerin hanedan üyeleri ve sadrazam, nâzır ve başkâtip gibi devletin üst kademe yöneticilerinin köşk, konak ve kasırları ile şenlendirildiği görülmektedir.
Cami, türbe ve mezarlıkların yanı sıra İstanbul’un her döneminde önemli bir sorun olan su problemi üzerine, Topkapı Sarayı’ndaki su sıkıntısı için yapılan çeşmeler (1888-89), Kağıthane’den Tophane ve Beşiktaş taraflarına su isalesi çalışmaları ve açılan çeşmeler “Kağıthane Suları” (1902) ile Alman İmparatoru II. Wilhelm’in bir hatıra olarak hediye ettiği Alman Çeşmesi’nin açılışı (1901) fotoğrafları bu bölüme güzel örneklerdir. Bu bölümün arkasından İstanbul’un anıtsal hâle gelmiş yapılarını seyretmek mümkündür.
Ordu’nun barınma ihtiyacı için Taksim, Tophane, Süleymaniye, Halıcıoğlu, Üsküdar ve Davutpaşa’da yaptırılmış kışlalar, aynı zamanda o civarın güvenliği için de önemli müesseselerdi. Bunun yanı sıra pek çok bağımsız karakol kurularak İstanbul’un emniyeti sağlanma yoluna gidilmiştir.
Çocuklar için, Hamidiye Etfal (Bugünkü Şişli Etfal), kadınlar için Haseki Nisa, Kağıthane ve civarı için Kağıthane Hastaneleri ile yaşlı ve bakıma muhtaç kimsesizler için Darülaceze inşa ettirilmiş ve bunların fotoğrafları çektirilmiştir. Bunun yanı sıra İstanbul başta olmak üzere imparatorluğun değişik yerlerinde ortaya çıkan salgın hastalıklar için Bakteriyolojihane, Tebhirhane ve Telkihhaneler birbirini tamamlayıcı koruyucu hekimlik müesseseleri olarak kurulmuştur.
Eğitim Müesseleri olarak Harbiye, Bahriye, Tıbbiye ve Mühendishane’nin yanı sıra Halkalı’da inşa ettirilen Ziraat ve Baytar Mektebi’ni sayabiliriz. Okulların akabinde ise Bâbıâli ile Harbiye, Bahriye ve Adliye Nezaretleri gibi resmî binalar gelmektedir.
Bunların yanı sıra Gülhane’de bugünkü adı ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri olan Müze-i Hümayun, Sultanahmet’teki Sanayi Mektebi’nin yanında kurulan Yeniçeri Kıyafethanesi Müzesi, yine Yıldız Sarayı’nda kurulan Silah Müzesi, Bahriye Müze, Rasadhane ve Kütüphane Dairesi ile Kasımpaşa’daki Bahriye Matbaası kültür hayatına yönelik önemli atılımlardır.
Ayrıca, Sultan II. Abdülhamid’in Yıldız Hamidiye ve Beşiktaş Ertuğrul Tekkesi’ndeki Cuma Selamlıkları ile İstanbul’dan her sene Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye gönderilmekte olan Surre Alayı’nın Yıldız Sarayı’ndan hareketi merasimleri de bu albümde yer alan ve devletin güç ve ihtişamını sergileyen önemli hadiselerdir.
Özellikle II. Abdülhamid döneminde başta eğitim, kültür, sağlık, sanayi, güvenlik, ordu, ticaret ve ulaşım olmak üzere pek çok sahada meydana getirilmiş müessese, merasim ve olayları bu şekilde görmenin yanı sıra dönemin siyasal olaylarının gereği Osmanlı Devleti’ne ve özellikle İstanbul’a yapılmış yabancı hükümdar ve prenslerin ziyaretleri de bariz bir şekilde izlenebilmektedir.
Bunlardan İsveç-Norveç Kralı II. Oskar’ın ziyareti (1885), Alman İmparatoru II. Wilhelm ve eşi İmparatoriçe Augusta Victoria’nın ziyaretleri (1898), İran Şahı Muzaffereddin Şah’ın ziyareti (1900), Alman İmparatoru II. Wilhelm’in oğlu Prens Adalbert’in Charlotte gemisiyle İstanbul’a gelişi (1901) ve Alman Veliahdı Friedrich Wilhelm ve Prens Eitel Friedrich’in ziyaretleri (1903) sayılabilir.
Sanayileşme alanında ise Feshane-i Amire, Yıldız Çini Fabrikası, Zeytinburnu Çelik Fabrikası, Mavzer Fişek Fabrikası, Asit ve Eter Fabrikası, Fındıklı İmalat ve Tamirat Fabrikası gibi fabrikalar ile Yedikule Gazhanesi gibi diğer sanayi yapıları vardır. Tophane ve Haydarpaşa Rıhtımları’nın inşası ile Sirkeci Garı’nın açılması da (Ayrıca Hamidiye Hicaz Demiryolu’nu burada zikretmek gerekir) ulaşım ve ticaret alanında atılan büyük adımlar olmuştur. Sosyal hayat bölümü ile İstanbul’un kalabalık cadde ve sokaklarını, Surlar ve hisarlar bölümü ile şehri bir zamanlar sınırlamış tarihî mekânları görebiliriz.
Spor başlığı adı altında ise Moda ve Büyükada’daki kürek yarışları ile at ve atçılık mevcuttur. II. Abdülhamid özellikle at neslinin ıslahı için büyük çalışmalar yaptırtmış, Halkalı’da açılan Ziraat ve Baytar Mektebi ile bu sahada öğrenci yetiştirirken, Kağıthane ve Yıldız’daki has ahırlar ile devletin değişik yerlerinde bulunan çiftlik-i hümayunlarında (Eskişehir/Çifteler, İzmir-Tire ve Torbalı, Adana/Çukurova, Malatya/Sultansuyu, Bağdat/Veziriye Çiftlikleri’nde) at neslinin ıslahı çalışmalarını sürdürtmüştür. Son olarak bu albümdeki gezimizi, deprem bölümü ile noktalıyoruz. İstanbul, II. Abdülhamid zamanında 1894 senesinde büyük bir deprem geçirmiştir. Bu depremde hasar gören pek çok yer de hemen depremin akabinde tamir edilmiştir, buna örnek Kapalıçarşı’ya ait tamirat fotoğraflarıdır.
Albümde yayınlanan fotoğrafların, fotoğrafçı ve fotoğrafhaneleri tesbit edilebilenlerin sayısı 30’dur. Tesbit edilemeyenler ise Anonim şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca tarihleri tesbit edilemeyen fotoğraflar da vardır. Bunlar, II. Abdülhamid’in saltanat dönemi (1876-1909) göz önüne alınarak tarihlendirilebilir.
Bu yazı 2007 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 6. sayısından alınmıştır.