Yazan : Halit Ömer Camcı
Eskilerin çok güzel ve eskimez sözleri vardır. ‘Yürüyüşünden belli senin varacağın yer’ derler örneğin. Bir insanın ne için yola çıktığı, yolculuğun sonunda nereye varacağı yüzünde çoğu zaman çizgi çizgi yazılıdır. Çünkü yol insanı çeker. Varılacak yerin aşkı-ateşi kalbe düşünce o kişinin gitmekten başka, yola düşmekten, mekanda ve zamanda seyahat etmekten başka yapabileceği şey yoktur. Hemen hemen her kültür için böyle yolculuklar vardır. Yola çıkan, varacağı yere varıp geri dönenlere özel isimlerin verildiği hemen hemen hepsine ‘hacı’ denildiği yolculuklar vardır. Giden gittiği gibi gelmez; yolculuk insanı bir başka kişiye, olgun bir kişiliğe de taşır aynı zamanda.
Bu ay Gezgin kutsal dinlerde hac hakkında dört ayrı konu hazırladı. Müslümanlarca evrenin merkezi sayılan Kabe’nin metafizik boyutları, Hac ve Hacc’ın ritüelleri, Yahudilik’te mabet ve kutsal kavramı, ülkemizde Hıristiyanlar için hac mekanı sayılan yerlerden Meryem Ana Kilisesi’nden hemen sonra anılabilecek olan Sümela Manastırı hac dosyasında bulacağınız başlıklar.
“Çoğu zaman farkında bile değilizdir onların. Ya da sadece serçe, güvercin, karga ve martılardan ibaret olduklarını düşünürüz. Oysa büyülü ve sanılandan çok daha renkli bir dünyadır onlarınki.” Kendisi de bir kuş gözlemcisi ve fotoğrafçısı olan yazarımız Okan Koçyiğit bu cümlelerle başladı yazısına. Bu ayın özel dosyalarından biri de ülkemizin yeni yeni farkettiğimiz bir başka zenginliği. Gökyüzünün sahipleri kuşlarımız. Gezgin Türkiye’de yaşayan 464 kuş türü hakkında etkileyici bir rapor hazırladı. İlgilileri için önemli bir dökümanter kayıt da sayılabilecek ‘Kuşların Büyülü Dünyası’ dosyası ilgiyle okuyacağınız bir çalışma.
Ülkemizin her şehri, her ilçesi, her kasabası, her köyü ve nihayet her evi bizim için paha biçilmez bir değerde. Birini birinden ayırmak; bu ondan güzel, o şundan hoş demek elbette doğru değil. Mardin’de bir çirkinlik bulacak, Erzurum’a yan gözle bakacak, İzmir’i sevmeyecek bir Türkiyeli var mıdır? Bu ay şimdilik seksenbir güzeli olan (yeni il olan bir yerleşim birimimiz yoksa) ülkemizin batı için doğuda doğu için batıda (yani doğunun ve batının tam ortasında) yer alan güzel şehri Gaziantep’i gezdik sizin için. Birçok dostumuz olduğunu, yeryüzünde sanatla, fotoğrafla, seyahatle ufuklarını geniş tutan; dünyaya geniş -çok geniş- bakabilen insanların bulunduğunu gördük. Siz de bir gün Gaziantep’e uğrarsanız aynı dostlarla, aynı güleryüzlü ve paylaşımcı insanlarla karşılaşabilirsiniz. Antepli fotoğrafçı dostlarımızın hazırladığı bir serginin görsellerini sizinle paylaşmak istedik. Beğeneceğinizi umuyoruz.
Hz. Mevlana’nın doğumunun 800. yılındayız. “Mevlana Yılı”nı ne kadar bereketli geçirdik, O’nu ve O’nun gibi büyüklerimizi daha iyi anlayabilmek- tanıyabilmek için neler yaptık, tanıyıp kazanç hanemize neler kattık, ülke olarak dünyaya Hz. Mevlana’yı tanıtırken acaba kendimiz bu tanıtmadan ne kadar pay aldık? Tüm bu soruların cevabını zaman gösterecek ama “Mevlana Yılı”nı, aşk yılını, sevgi yılını, merhamet şefkat-çoşku yılını bitirdik. Heybemizde ne kaldığına bakmadan evvel Gezgin’de Bir İmparatorluk Tarikatı Üzerine Toplumsal Tarih Notları İSTANBUL’DA MEVLEVÎLİK başlıklı güzel bir yazıyla Hz. Mevlana’yı yeniden anma arzusu gönlümüze düştü. Yazı ve görsel katkılarından dolayı Suna ve İnan Kıraç vakfına bir teşekkür borcumuz var. Buradan borcumuzu ödemek isteriz.
2007 yılı ülkemiz için birçok anlamda zorluklar ama birçok anlamda da yepyeni açılımlarla geçti. Dünyayla bir bütün olma, tüm kültürlerle paralellikler kurma, paylaşımcı ve ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesine sadakatle bağlı bir kararlı duruş sergileyeceğimiz nice yeni yıllarda buluşmak üzere. İyi seneler ve açılımlarla dolu seyahatler diliyoruz. Muhabbetle.
Gezgin Dergi – Bu yazı 2007 yılının Aralık ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 11. sayısından alınmıştır.