Dünya’nın elinden tutmak
Yazı : Halit Ömer Camcı
Eskilerin anlattığı bir hikaye vardır. Henüz derin dondurucuların, klima sistemlerinin, buzdolaplarının bulunmadığı dönemlerden birinde dağlardan buz kırıp at arabaları ile şehirlere getiren bir adam varmış. Sıcak yaz günlerinde soğuk su içmek isteyen insanların imdadına yetişirmiş. Pazarda buzlarını satarken şöyle seslenirmiş:Sermayesini birazdan kaybedecek bu tüccara yardım etmek istemez misiniz?
Çok zamandır Dünya’yı böyle bir tüccara benzetirim. En kıymetli hazineleri yavaş yavaş eriyen bir tüccar. Tüm sermayesi zaman karşısında ufalanmış tozlar halinde dağılan bir pazarcı. Doğal afetlerde kaybettiklerini ‘doğal’ karşılayıp, yapacak pek de birşey yok diyerek teselli bulabiliyoruz. Ama insan eliyle yapılan afetler, felaketler, savaşlar, katliamlarla kaybettikleri, hesaplanamaz büyüklükte. Nero’nun Roma’yı yaktıktan sonra keyifle manzaraya baktığı gibi bakanların sayısının her geçen gün arttığı bir dünya oldu yaşlı gezegenimiz. Tüm bunları kim yaptı? İnsanoğlu son kalesi Dünya’yı kime kaptırdı? İmar edilen mamureler tüm insanlığa ait birer hatıra olarak korunması, saklanması gerekirken bir ‘atari’ oyunu kolaylığı ile nasıl harabe haline getirildi? Yüzyıllar geçtikçe daha merhametli, daha geniş bakabilen, daha aydın insanlar olmamız gerekirken bu ilkelliğe nasıl yuvarlandık? Bir dağın başından çıkıp bağırarak, tüm yeryüzüne bu cümleleri söylediğimizde; Dünya’dan yankılanan cümleler muhtemelen şöyle olacak:Sermayesini birazdan kaybedecek bu tüccara yardım etmek istemez misiniz?
Gezgin, geçen yüzyılın gezginlerinin izini sürerek, bu toprakların fotoğrafçılık tarihine bir ışık tutmaya gayret etti. 2. Abdulhamid döneminin Dünya ve Türkiye fotoğrafçılığına kazandırdığı dökümanter hazineyi sizinle paylaşmak istedi. Fotoğrafın kendi tarihi ile ülkemizdeki tarihiarasındaki üç yıl gibi kısa bir zamanın bulunması Osmanlı coğrafyası hakkında yaklaşık yüzelli yıllık bir görsel hafızanın da oluşmasını sağlamış durumda. IRCICA’da görevli Dr. Hidayet Nuhoğlu ve Orhan M. Çolak Beyefendilerin katkıları ile yayınladığımız dosya, kıymetli bir arşiv değeri de taşıyor.
Bu sayıda; Edirne’den Kars’a kadar diye isimlendirilen sınırlarımızın en doğusu Kars’ı Mehmet Demirci’inin fotoğrafları, Asım F. Çelik’in güzel kalemi ile anlattık. Kendisi de bir mimar olan Alidost Ertuğrul’un kaleminden ‘kubbe mimarisi’nin inceliklerini ve İstanbul’da yer alan muhteşem kubbelerin hikayesini paylaştık. Tam anlamıyla bir açıkhava müzesi olan İstanbul’un müzelerini Seda Yeşildal’ın rehberliğinde dolaştık. Gezginin bu sayısından itibaren her sayıda bir şehir olmak üzere ülkemizin tüm şehirlerinin en ünlü yönlerinin anlatıldığı bir bölüm yer alacak.Merakla takip edeceğinizi umuyoruz.Yazın en hararetli günlerinde ‘fırtınaya tutulup’ serinleme imkanı hepimiz bulamayacağız. Gezgin’le serinlemeniz dileği ile.
Gezgin Önsözler : 6. Sayı – Bu yazı 2007 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 6. sayısından alınmıştır.