Günü ve saatleri ne yapacaksın / senelerin bile ehemmiyeti yoktur / Asaf Halet Çelebi
Yazı: Halit Ömer Camcı – Fotoğraf: Niyazi Uğur Genca
Nostaljinin bir tadı vardır. Kaçar gidersiniz. Geçmiş bir sığınaktır. Problemli, sıkıntılı an’dan arınıp geçmişin emin ovalarına, görkemli dağlarına, ana kucaklarına dönmek istersiniz. Geleceğin ne getireceği belli olmaz ne de olsa. Ümit iyidir ama hep bir karamsarlık riski de kenarda sizi beklemektedir. O zaman geçmiş, bir sıcak battaniye gibi altına girip saklanacağınız; uykuya, rüyalara dalacağınız en rahat mekân olacaktır. Tüm aradıklarınız orada. Görmüşseniz, yaşamışsa, size yetişmişse anneannenizin annesi, anneanne-babanneler, dedeleriniz, yeşil çimlerin üstünde beyaz noktacıklı papatyalarla harmanlarınız, büyük büyük dut ağaçlarınız, kırmızı tuğladan kiremit çatılı evleriniz, baharda çiçekleriniz, avluda kuyu kuyunun içinde serin sularınız.. Hayatınız toz pembe. Kuşlar özgür. Mutluluklar kalabalık…
Tabiî ki geçmişe sığınacaksınız. Başka nereniz var? Geçmiş sizin memleketiniz. En günahsız, en ölçüsüz sevgilerle, en berrak bakışlarla sarmalanmışsınız. Böyle bir ülkeyi bir daha nereden bulacaksınız? Geçmiş, ah o bir daha geri gelmez günlerimiz..
Peki biz huzuru, sükunu, mutluluğu hele sonsuz saadeti nerede arayacağız? Sadece geçmişin unutulma ihtimali kuvvetle muhtemel hatıraları, yıpranmış, pörsümüş sayfaları arasında mı? Yoksa geleceği tam da hayallerdeki, rüyalardaki gibi aydınlık yapmanın gayretinde mi?
Olup bitene söyleyecek söz kalmamış. Geçmiş geride kalmış ve kapanmış bir defter gibi. Ama gelecek aslında tüm cazibesi ile önümüzde. Onu pırıl pırıl yapacak bakış, gayret, çaba da iradelerimizde..
Aydınlık olsun.
Gezgin Önsözler : 83.Sayı – Bu yazı 2014 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 83. sayısından alınmıştır.