Cuma , 11 Ekim 2024

Gökdelenler Şehri: Seul

Yeni bir ülkeye gitmenin heyecanı ile bindim uçağa. Daha önce gitmediğim bir ülkeye hareket etmeden önce yaşadığım her zamanki hisler vardı içimde: Merak ve endişe. Merak vardı çünkü neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Endişe vardı çünkü bu yeni şehirdeki günlerim güzel mi geçecekti yoksa sıkıntılı mı?

Köprüler ve gökdelenler şehri olarak tanımlayabileceğim Seul’e böyle karışık duygularla geldim. Güney Kore’nin 10 milyon nüfusluk bu başkenti beni huzurla selamladı. Kafamdaki uzakdoğu ülkesi figürünün aksine çok modern bir şehir Seul. Her tarafta devasa gökdelenler, temiz ve düzenli caddeler, ortalamanın üstünde bir hayat yaşayan bir toplum. Aslına bakarsanız bence Münih ya da Barcelona gibi Avrupa şehirlerinden bir farkı yok Seul’un.

Ancak şehrin bu modern görüntüsü altında bir eksiklik de hissetmiyor değilsiniz: Tarihi eser neredeyse yok gibi. Gerek Kuzey Kore ile yaşanan savaş gerekse geçmişteki liderlerin yanlış tavırları şehirdeki bütün eski eserlerin yok edilmesine sebep olmuş. Koskoca Seul’de imparatorluk sarayı dışında gezmeye değer çok fazla eser yok. Sarayın bile sadece binaları kalmış. Genelede uzakdoğu kültüründe görmeye alışmadığımız bir durum.

Yazı ve fotoğraflar: Özgür Çetin

Şehir çok büyük ve geniş bir alana yayıldığından nüfusa rağmen mekan konusunda sıkıntı yaşamıyorsunuz. Yollar geniş, caddeler düzenli ve yapılaşma da genelde dikey olunca bu nüfus fazla göze batmıyor. Ayrıca şehrin her yanına serpiştirilmiş kiraz ağaçları da beyaz çicekleri ile adeta gelin gibi sizi selamlıyor. Bu ağaçlar sadece çiçek veriyor. Ağaçlardan kiraz yemek gibi bir beklentiye girmemek gerekiyor.

Refah bir ülke Güney Kore Gayri Safi Milli Hasılası kişi başına yıllık 20 bin dolar civarında (ülkemizde bu rakam 10 bin dolar civarında) olan ülkenin itici gücü 4 ana marka üzerinde yoğunlaşıyor: LG, Samsung, Kia ve Hyundai. LG ve Samsung’un dünya LCD pazarının yüzde 50’sini ellerinde tuttuğunu söylersem belki konu daha iyi anlaşılır. Benzer şekilde Hyundai ve Kia da dünya çapında bilinen markalar. Ülke kendine bir yol çizmiş ve bu yolda emin adımlarla ilerliyor.

İnsanları sıcak Genel olarak yardımsever insanlar olan Güney Koreliler biz Türkler’e benziyor. Ayrıca Türkleri de çok seviyorlar. Sebebi ise 1950’li yıllarda yaşanan iç savaşta asker göndermiş olmamız. Malum bu savaş sonrasında ülke Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrıldı. Türk askerlerinin burada yaptıkları hala takdir ediliyor ve Türk olduğunuzu söylediğinizde saygı görüyorsunuz.

Ucuz bir ülke değil

Refah seviyesi bize göre yüksek olduğundan doğal olarak hayat da bizim alım gücümüze göre pahalı. Ülkenin para birimi Won ve bir dolar yaklaşık 1050 Won’a tekabül ediyor. Bizim paradan sıfır atmamızdan önceki zamana benzeyen bir durum da var. 100 dolar bozdurduğunuzda 105 bin Won’unuz oluyor ki bir deste para demek bu. Ülkede hala 10 bin Won’luk banknotların kullanıldığını da belirteyim.

İlginç bazı anekdotlar Kore insanı oldukça cana yakın. Uzakdoğulularda görülen mesafeli duruş onlarda pek yok. Yardımseverler ve imkanlar dahilinde size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Asansörlerde ‘4’ numarası kullanılmıyor. Sebebi ise Kore dilinde dört rakamının okunuşu ile ölüm kelimesinin okunuşunun aynı olması. Avrupa ve ABD’deki 13 rahatsızlığı gibi onlarda da 4 var.

Asansörlerde 4 yerine İngilizce 4’ün karşılığı olan Four’un baş harfi F yazıyor.  Turist olarak gittiğinizde sıkıntı çekmeyeceğiniz bir ülke. Herkes kurallara uyuyor. En ufak bir kandırma ya da fahiş fiyat uygulama durumları yok.

Yemek kültürü Uzakdoğululara has bazı yemekleri saymazsak genelde yenilebilir yiyeceklerin bulunduğu bir mustafa sahip Güney Kore. Bizdeki mangala benzeyen barbekü anlayışları çok gelişmiş. Seul’un her köşesinde barbekü restaronları var. Buralardaki özel havalandırma sistemleri ile her masaya kurulan mangallarda kendi etinizi pişiriyorsunuz.

Ayrıca Kimchi adını verdikleri bildiğimiz lahana turşusunun hafif acılı salça ile sunulmuş hali de ilgi çekici. Komşu ülkelerde olduğu gibi acıyı seven bir millet olan Koreliler bu yönleri ile de bize benziyor.

Modern görünüşlü binaları ve geniş bir alana yayılan yüzölçümü ile Seul merakımı fazlasıyla gideren bir şehir oldu. Endişelerimin gereksiz olduğunu görüp şehrin tadını çıkardım. Birgün yolunuz Seul’e düşerse siz de şehrin tadını çıkarmayı unutmayın.

Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Haziran sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir