Yazı ve Fotoğraflar: Yavuz İslam Şensöz
Kuyumcu atöyesinde, zanaatkarlar tarafından kullanılır hale getirilen ham altını işleme esnasında yaklaşık %5’lik bir kayıp olur, bu kayıp zanatkarın elinde, atölyenin havasında, suyunda olabilir. Bu ihtimalle atölye içerisinde kullanılan su, toz, hava saklanır ve ramatçılara verilir. Onlar da havadan, sudan altın çıkarırlar diğer bir deyimle çöpten altın çıkarır ve işlenmek üzere atölyere gönderirler.
Ayşe, dünyaya ilk gözlerini açtığında ona kırmızı kurdelaya bağlı cumhuriyet altını takmışlardı, ahmet’e ise mavi kurdelalı altın hatta Ahmet’e sünnet olduktan sonra bir kurdelalı altın daha verilmişti. Gel zaman git zaman Ayşe büyüdü, genç kız oldu ve ona düğününde kolye, bilezik, altından taktılar takıldı. Ayşe evlendikten sonra da komşularıyla altın günleri yaptı. Ayşe ve Amet gibi çoğumuz bu anları yaşamış altınla tanışmış, kullannış veya bir hayırlı olsun ziyaretinde sevdiklerimize hediye etmişizdir.
Asırlardır altın değerini yitirmemiş
İnsanlar altınla M.Ö 3000’li yıllarda tanışmış ve asırlardır altın değerini yitirmemiş. Kimi zaman bir sikke olmuş, kimi zaman ziynet eşyası, kimi zamanda bir süs eşyası ama altın nereye girderse gitsin, söz olmuş, nerede durursa dursun bulunduğu yere değer katmış. Bu değerli metal, ülkelerin, devletlerin, insanların konumunu belirlemiş, kimin elindeyse o itibar görmüş. Altını bu denli kıymetli kılan, değerli bir metal olmasıyla beraber, onu göz nuruyla, el emeğiyle, işleyen zanaatkarların elinden geçmesidir. Onlar bu metale hassas elleriyle, asalet katmış ve insanlar için daha da değerli hale getirmişler. Bu işlemlerde çok hassas çalışan ustalar, bu değerli metalin bir köşesine, bir parçasına bile zeval gelmesini istemezler. Bazen saatlerce bir desen üzerine çalışırlar bazende deseni parça parça yaparlar ve onları birleştirmeleri de günlerini alır. Altını işlerken yaşanılan zorlu anlar, süs veya ziynet eşyasının meydana gelmesiyle yerini güzel bir tebessüme bırakmasıyla son bulur.
Usta, altınına hatta tozuna sahip çıkar
Ustalar çalışırken ne kadar hassas olurlarsa olsun onların gözle göremediği, toza, havaya, suya, karışan altın parçacıkları olur. Parçacıkları kurtarmak için, ellerin yıkandığı sular saklanır, su logarları dolana kadar beklenir ve süpürülen tozlar biriktirilir, içerdeki hava bile saklanılır. Bu şekilde, altının işlem esnasında etrafa dökülen tozu atölyeden dışarı çıkmamış olur. Altın o kadar değerlidir ki yaklaşık % 4 veya 5’lik kayba bile razı olunmaz. Usta altınına hatta tozuna sahip çıkar bir tozun bile kaybolmasına göz yummaz. Daha sonra saklanan çerçöpü, suyu, tozu, havayı almak üzere ramatçılar gelir.
Ramatçılar, kuyumcu atölyelerindeki tozudan altın çıkarırlar
Ramat; havaya, suya, toza, karışmış görülmeyen altının ve diğer elementlerin ayrıştırılmasıdır.
Bu işlemleri yapanlara da ramatçı adı verilir. Ramatçılar kuyumcu atölyelirindeki toza karışmış altını birkaç işlemden geçirerek geri kazanırlar. Bu iş biraz tehlikeli ve zordur. Ramatçılar çöpü ayrıştırmak için özel titan kazanlar kullanır ve kazanlar yüksek sıcaklığa da dayanıklıdır. Kazan içerisinde kullanılan kimyasalar, reaksiyona uğrar ve atölye atıklarındaki altını ayrıştırır. Kazandaki ısı, kullanılan kimyasalların reaksiyona girmesini sağlar, böylece ramat içerisindeki altın dibe çöker. Kimyasalların reaksiyona girmesi için kaç derece sıcaklığa ihtiyaç varsa belirlenir ve kazana o sıcaklık verilir. Isıtılmasıyla dibe çöken altın birkaç ufak işlemden geçerek, hemen hemen saf altın haline getirilir, levha veya külçe olarak kuyumculara göndermek üzere hazırlanılır.
Kaybolan altın parçaçıklarının %5’i geri kazanılmış olur
Kimyasal dediklerimiz, halk arasında kezzap, tuz ruhu, kurşun diye bilinen nitrik ve hidroklorik asitdir. Bunlar kullandıkları kimyasalların temel olanlarlari, kimi zaman da başka kimyevi karışımlar kullanılır. Bu zorlu aşamalar ile atölyede işleme esnasında kaybolan altın parçaçıklarının yaklaşık % 4-5’i geri kazanılmış olur. Kazanılan altın, levhalar halinde kuyumculara gönderilir ve tekrar zanatkarların elinde işleme başlar, daha sonrasında da ziynet eşyası veya süs eşyası olarak vitrindeki yerini alır.
Havadan sudan ALTIN çıkaranlar: RAMATÇILAR – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Mart sayısında yayımlanmıştır.