Salı , 16 Nisan 2024

Küresel Bela

Yazı ve Fotoğraflar: Osman Bülent DEMİRAĞ

Bu günlerde Medya, küresel sorunlarla ilgili, acı ama çarpıcı programlar yapıyor, gazeteler yazıyor. Bende yelkenci, gezgin ve fotoğrafçı olarak, yıllardır araştırma içindeyim özetle; Apollo 14 ile Aya uçan Edgar Mitchell, Dünyayı uzaydan ilk gördüğünde, heyecana kapılıp “Dünya parıldayan mavi, beyaz ve kara gizem Deniz’inin içinde küçük bir inci gibi duruyor,, demişti. Oysa şimdi bu sözlerin ardından otuz yıl geçti, bu gün yine aynı kişiler Aya gönderilse. Çok değişik manzara ile karşılaşacak. Kuzey kutbu ve Antarktika üzerindeki, ozon tabakasındaki delikleri, mavi beyaz kürenin üzerindeki kükürt dioksit ve karbondioksit bulutlarının dolaştığı, kirli, donuk, artık parıldamayan bir dünya görecekti. Elimizde imkân olsa, Mitchell’in o zaman uzaydan çektiği fotoğraflarla, bu gün çekilenleri yan yana koyma imkânımız olsa, aradaki fark net olarak çıkar ve son otuz yılda dünyada yok edilen ormanların büyüklüğü sanırım bizleri dehşete düşürürdü. Bazen bilim dergilerinde görüyorum, özel fotoğraf makineleri ile uzaydan çekilen fotoğraflarda, Dünyamızın üzerinde yani atmosferde dolaşan zehirli gazlar, sanki bulut gibi Dünyamızı kaplamış durumda. Yine uzaydan çekilen fotoğraflardan anlaşıldığına göre, Denizlerimizin diplerinin büyük bir bölümünün zift kaplandığını görmek mümkün. Dünyamızı ne hale getirdiğimizi görmek için, uzayda 36 bin Km. gitmeye gerek yok Çevre kirliliğini içiyor, kokluyor ve elle tutabiliyoruz. Düşünün bir kere, bundan 160 yıl önce makineler, zehir üreten araç eksoz gazları, petrol ve yan ürünlerinin artıkları, spreyler, daha binlercesini sayabileceğimiz şeyleri kullanmıyorduk. Onbinlerce ton zehirli atıkları, birkaç ülke hariç kanalizasyonları arıtmadan nehirlere, göllere ve Denizlere sorumsuzca boşaltıyoruz. Dünyanın her yerinde ormanları kesiyor, bitki ve hayvan türlerinin nesillerini yok ediyoruz. Her yıl Kanada’da 300 bin yavru fok, kürkleri için kafalarına vurulan beysbol sopası ile öldürülüyor. Japon’ların balina ve yunus katliamı devam ediyor. Afrika’da afrodizyak etkisine inanılan, gergedan boynuzları için, gergedanlar avlanıp yok ediliyor. Gümüş sırtlı goriller Dünyada sayıları sadece 650 kadar kaldı, aslında örnekleri çoğaltmak mümkün. Hiç bir şey, İnsan denen memeliler kadar Dünyamıza zarar vermiyor.

kurese-bela-kuresel-isinma-gezgindergi (2)

Birde insan nüfusundaki kontrolsüz artış, Dünyanın sonunu getirmeyi hızlandırıyor. Dünyada olduğu gibi Ülkemiz de de çevre ve doğa ile ilgili birçok Kurum, kuruluş var, amatör olan derneklerin güzel çalışmalarına şahit oluyoruz ama resmi olanların görevlerini ihmal ettiği kanısındayım. Ansiklopedilere göre, soluduğumuz havanın içindeki oksijenin  %90’nını denizlerdeki yosunların diğer kısmını da ormanlar ve yine denizlerdeki planktonlar tarafından üretildiği yazıyor. Denizler aynı zamanda, Küresel sıcaklık dağılımını dengeleyerek, milyonlarca hayat türünü desteklemekte, iklim ve yağmur düzenini gerçekleştirmekte, özetle Denizler Dünyamız için hayati anahtardır. Oysa biz insanlar için Deniz, çöplerin atıldığı. (yakın tarihli uluslar arası bir rapora göre) her yıl 30 bin ton ambalaj malzemesi, 150 bin ton balıkçılık malzemesi Denizlere atılmakta ya da kaybolmaktadır. Yine aynı raporun belirttiğine göre askeri, özel ve ticaret gemileri her ay 690 bin adet plastik kap, poşet misali malzemelerin denizlere atıldığını belirtiyor (deniz’in bu tür malzemeleri 400 yılda yok edemeyeceği bilimsel bir gerçek). Greenpeace grubuna göre Dünyanın birçok bölgesinde Denizlerde radyoaktif bulgulara rastlanmaktaymış. Hepimizin farkında olması gereken KÜRESEL BELA GELİYOR‘um diyor. Ekte insanoğlunun ayak basmayacağı kadar uzakta olan, Glaciares buzulunda ki kirliliği (Patagonya-Şili) çektiğim fotoğraflarda görmeniz mümkündür.

kurese-bela-kuresel-isinma-gezgindergi (1)

EL CALAFATE; Büyükçe bir kasaba, yolları çok muntazam, temiz bakımlı, Internet var, pizza var.. El Calafate’yi üs olarak seçip konaklamamın sebebi bu bölgenin Los GLACİARES National Park olması ve meşhur Glaciares buzulunun da, 600 bin hektarlık bölgede bulunması. Bu bölgenin büyük bölümünü, kiraladığım araçla gidip bazı görüntüler aldıktan sonra, Glaciares buzulunu yakından karelemek için kilometrelerce de yürümek zorunda kaldım. Birkaç saat sonra buzullara 200 metre kadar yaklaşmıştım. Bilmiyorum neden heyecandan titriyordum, öyle bir görüntü ki buzlardaki ışık kırılmaları beyazın yanında grinin ve mavinin bütün tonlarını bir arada görebiliyorum. Buzulun genişliği yer yer 5km. Buluyor uzunluğu ise 48 km. gölden yüksekliği 60 metre kadar, zaman zaman gök gürültüsünü andıran sesle irkiliyorum, bu buzların çatladığı andaki ses imiş. Buzulun iki tarafında yüksek dağlar, her taraf yeşil orman, dağların üst kısımları yoğun sis içinde, sanki rüya görüyorum. Daha önce El Calten’de ki buzullarda gördüğüm kirlilik burada da var, tabiî ki üzücü geliyor bana. Bu geziyi yaptığım kasım ayında Güney Amerika’da yaz mevsimi yaşanıyor, hava sıcaklığı gündüz ortalama +5 santigrat buna rağmen etraf yeşil bazı bitkiler rengârenk çiçeklerini açmış ki buzulların fotoğrafını çekerken görüntüye çiçekleri de alıyorum, karelerime ayrı bir güzellik katacağına inanıyorum. Etraf o kadar sessiz ki arada kuş sesleri olmasa kendimi başka gezegende sanacağım. Bazen de büyük kütle buzlar ısınmanın etkisiyle yerinden kopuyor, büyük gürültü ile göle düşüyor, düştüğünde çıkardığı ses ve görüntü muhteşem ötesi sabırla bekliyorum böyle bir görüntü almak çabasıyla ancak yorgunluk, soğuk ve uzun zaman beklememe rağmen, hayranlıkla izleme ve hayaller neticesinde bu tür görüntü yakalayamıyorum.

kurese-bela-kuresel-isinma-gezgindergi (3)

Los Glaciares buzulu ve çevresi 1937 yılında keşfedilmiş, 1971 yılında şu anki sınırları tespit edilmiş, 1981 yılında da UNESCO tarafından dünya sit alanı ilan edilmiştir. Deniz seviyesinden bin yüz metre yükseklikte bulunması, senenin 10 ayı 0 ve eksi soğuklukta olması dolayısıyla, kış şartlarına uyum gösterebilen geyikler, bazı kemirgenler, kuşlar ve dağ aslanı olarak bilinen Puma lara ev sahipliği yapmaktadır. Soğuk, kar ve sert rüzgârlardan dolayı toprak üstü bitkiler kısa süren (2 ay) yaz aylarında yeşerip çiçeklerini açarlar, ancak buzul’un yanındaki göl, vadide ve iki yanındaki dorukları sisle kaplı dağlar Kayın (Nothofagus) ormanları ile kaplıdır. Bu bölgede yerleşim alanı olmadığından, gelip görmek, fotoğraf çekmek isteyenlerin sayısı da çok az olduğundan, burada yaşayan hayvanları yakından görmek izlemek mümkün. Geyikleri, Pumaları ayak ve dışkı izlerinden takip ederseniz, kuşların da seslerini dinleyerek izlerseniz, fotoğraflamanız büyük olasıdır. Dünyadaki cennet köşelerden biri olan, El Calafate’de buzullardaki erime ve kirliği görmenin üzüntüsü ile ayrılıp, diğer buzullara doğru yola çıkıyorum.

Küresel Bela – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Mart 14. sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir