Parque Das Aves
Güney Amerika yolculuğumun beni yeni bir ilgi alanıyla tanıştıracağını o günlerde söyleseler pek inanmazdım. Üç hafta boyunca yoğun ve yorucu bir tempo ile gezerken bir saatten biraz fazla kaldığımız bir kuş parkı, yeni bir dünyaya kapı aralamamı sağladı. Aslında neredeyse on yıldır zihnimde olan, çocuklara yazacağım gezi kitabının kahramanı olarak seçtiğim karakterle o parkta tanıştım. Ve bu tanışıklık koca bir türle ilgilenmemin tohumu oldu.
Yazı ve Fotoğraflar: Sevde Sevan Usak
Arjantin, Brezilya sınırında birkaç günümüzü geçirdiğimiz Iguazu (Iguaçu) Şelaleleri’ni gezerken birçok kuşla karşılaştık. Özellikle bölgenin meşhur kuşları ve benim kitap karakterim Tukanlar (Toucan), sağımızda solumuzda uçup duruyorlardı. Ancak orman içerisinde onları takip etmek ve fotoğraflamak pek mümkün gözükmüyordu. Gördüğümüz için sevindik, daha yakından göremediğimiz için de üzüldük. Ben öyle hissetmiştim en azından… Ve o birkaç gün boyunca Iguazu’yu şaşkınlık ve hayranlıkla gezerken acaba şu Tukanları tekrar görebilecek miyiz sorusunu da cebimde taşıdım, durdum.
Unesco Dünya Kültür Mirası içerisinde yer alan İguza Milli Parkı muhteşem bir yerdi ancak ayrılma vakti de gelmişti. Ertesi gün öğlene doğru uçuşumuz vardı. Akşam otelde gördüğümüz bir broşürde çok yakında bir kuş parkı olduğundan bahsediyordu. Sabah 8:30 da açıldığını öğrenince de 4 arkadaş, kısa da olsa gezebilmek için parka gitme kararı aldık. Toplamda 1.5 saat vaktimiz vardı ve nefes nefese parka gidip, gezip, döndük.
Ve bu gidiş benim için bir başlangıç oldu. Her yerin kafesli olduğu tanıdık parkları beklerken, kapısından içeri girdiğimizde kuşlarla karşı karşıya kalabileceğimiz alanlarda bulduk kendimizi. Evet hala sağda solda bazı kuş türleri için kafesler vardı. Ancak tropikal birçok kuş türü serbestçe uçuyor, ve gelip size poz verebiliyorlardı. Tabii bu serbestçe uçuş tam bir özgürlüğü kapsamıyordu ama yine de kuşlar rahatça uçabiliyorlardı işte. En güzeli de onlar ve sizin aranızda bir kafes yoktu.
Park içerisinde yol boyunca devam ederken tanıdığınız türdeki kafesleri geçip, kocaman ağır bir kapıyı iterek devasa bir kafese giriyorsunuz. İşte burada kuşlar uçabiliyor, siz de onlarla yakınlık kurabiliyorsunuz. Açıkçası o kapıdan ilk geçtiğimde onlarca tukanla karşılaşınca bir süre fotoğraf çekemedim. Biraz seyrettim onları, yıllardır tanışmak istediğim kitap kahramanlarımı… Onlarca türü olan Tukanlar, Güney ve Orta Amerika’da yaşıyorlar. Neredeyse gövdeleri kadar olan renkli gagaları insanı hayran bırakıyor.
Bu parkta ancak üç türü vardı ve iki türü rahat rahat gezinirken üçüncü tür pek ortalarda gözükmedi. Ama yine de rahatça fotoğrafladım onları, aramızda kafesler olmadan. Sınırlı zamanda birkaç farklı tür daha görelim diye koştura koştura dolaşırken farklı türleri fotoğraflama imkanımız da oldu. Tahmin edersiniz ki, küçük kafesler içerisinde olanları fotoğraflamak pek mümkün olmadı ama yüz yüze gelebildiklerimizle zaten bu sayfalarda tanışmış olacaksınız. Karşılaştığım türlerin isimlerini yeni yeni öğreniyorum, tanıdık olanlar da vardı tabii… Tukanlar, papağanlar ve tabii ki onlarca türü, flamingo ve balıkçıllar, turnalar, emu, ibis türleri özellikle kırmızı olan scarlet ibis ki bizim kelaynakla akraba ve ismini öğrenmeye çalıştığım diğerleri…
Bu arada parkın adı Parque Das Aves internet sitesi olmakla birlikte, İngilizcesi henüz yayıda değil. 1994 yılında açılan parkta 150 farklı tür yer alıyor. 1000’in üzerinde kuş var, ancak biz uçağı kaçırmayalım telaşından bir kısmını göremedik, özellikle de baykuşları. Parkta sürüngenler için ayrılmış bir alan da bulunuyor. Kelebekler için olan alan da harikaymış diyorlar, internette okudum söylenenleri aktarmış olayım. Ayrıca bitki örtüsü ve tropik çiçekler de bambaşka bir atmosferde gezmenize sebep oluyor. Çocuklarla gezilecek harika bir mekan ama iyi plan yapıp en az 3 saat vakit ayırmak gerekiyor. Yolunuz Iguazu Milli Parkı’na ve Iguazu Şelaleleri’ne düşerse bu parkı da görmeden dönmeyin…
Kuala Lumpur Kuş Parkı
Güney Amerika dönüşü kuş fotoğraflarımı hayran hayran inceledim. Fotoğraflara değil kuşlara olan hayranlığımdan. Ve artık kuşlarla daha yakından ilgilenmem gerektiğine karar verdim. Bu verdiğim karar Güney Amerika dönüşümden birkaç ay sonra yaptığım bir gezide tekrar bir kuş parkını ziyaret etmeme sebep oldu.
Aslında yolum Endonezya’ydı. Fakat aktarma Malezya üzerinden Kuala Lumpur’dan olunca orada bir gün vakit geçirme imkanımız doğdu. Ve ben o zamanın tamamını Kuala Lumpur Kuş Parkı’nda geçirdim. 3000’in üzerinde kuş olan parkta 200 civarı tür bulunmakta. Brezilya’daki parktan bir adım öteye gidilmiş ve bu kez parkın tamamı üstten ağlarla kapatılmış. Böylece 100’lerce kuş rahat rahat uçabiliyor. Yemek yerken yanınıza geliyorlar, su içerken yanınızdalar, banka oturmuş dinlenirken yine etrafınızda dolaşıyorlar. Dünyada kuşların en rahat uçtukları park olarak tanınıyor. Tabii yine kafesli alanlar var ancak kuşların çoğu kafessiz alanlarda kendilerine ayrılan beslenme noktalarında beslenebiliyor. O kadar çok yerde muz ve papaya bulunan beslenme alanları var ki… Ama yine de flamingo ve pelikanların olduğu gölün etrafındaki masalarda dinlenirken sizin Hindistan cevizi suyunuza yoğun ilgi gösteriyorlar.
Ben park için tam gün ayırmama rağmen kaçırdığım gösteriler ve peşinden koşmama rağmen fotoğraflayamadığım türler oldu. Eğer çocuklarınızla gelecekseniz bir gününüzü buraya ayırın derim. Kuşlarla birlikte olma, koşma, koşturma ve fotoğraf çektirme dışında birçok etkinlik de var çocuklar için. Kuş besleme saatlerinde kuş beslemek ve kuşların gösterilerine katılmak mümkün. Çocuklar için heyecan verici bir macera gibi tüm bunlar. Ayrıca minik bir eğitim merkezi de var.
Bu arada nasıl Güney Amerika’da bölgeye özgü kuşlar özellikle Tukanlar varsa, burada da yine bölgeye özgü kuşlar var. Hornbill ailesinin birçok ferdine bu parkta rastlamak mümkün. Bizde Boynuzgaga olarak tanıtan bu kuşlar, en az Tukanlar kadar hayret verici. Gagalarının üzerinde farklı farklı boynuzumsu parçalar taşıyan bu kuşların kimi türleri neredeyse bir hindi büyüklüğünde. Kiminin gagası plastik gibi dururken, kimi bir balyozu, kimi de bir hançeri andırıyor. İtiraf ediyorum, onları fotoğraflamak için peşlerinde çok koştum. Bildiğiniz koştum. Alan müsait doğal bir ortam gibi… ben de adım adım takip ettim büyük bir kısmını. Yorgunluktan bunalmışken kendi adlarını taşıyan restorana hırsızlık yapmaya girdiklerini fark ettim. Önlerinde patates tabağı bulunan turistlerin tabaklarına fazlaca yaklaşıyorlardı. Ben de o güzel hayvanların fotoğraflarının bir kısmını işte bu restoranda çektim. Bu kuşlarla tanışmak benim kuşlara karşı duymaya başladığım ilginin daha da artmasına sebep oldu.
İnsan gördükçe ‘Allah’ım dünyada kim bilir daha neler var?’ diyor. Yine tanımadığım farklı türlerle tanıştım onların da isimlerini yeni yeni öğreniyorum. Ve tanıdığım türlerin farklı üyeleriyle de tanışmak mümkün oldu. Özellikle bu parkta farklı papağan türleri de vardı.
Ayrıca hemen bu parkın yakınlarında bir kelebek parkı ve bir de geyik parkı olduğu bilgisini aldım. Aldığım bu bilgiyi değerlendirme fırsatı bulamadım tabii. İstanbul’a yolculuk zamanıydı… Belki siz giderseniz kuş parkı dışında diğerlerini de görme imkanınız olur.
Velhasıl, Güney Amerika ile başlayan kuş yolculuğum, Kuala Lumpur Malezya ile devam etti. Aslında ondan sonra da Etiyopya yollarında bu kez doğal parklarda kuş peşinde koştum. Ve daha sonrası için de Afrika’daki Milli Parklar’la ilgili planlar yapıyorum.
Gördüğünüz gibi nereden nereye…
İki Kıta İki Kuş Parkı – Bu yazı 2014 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 90. sayısından alınmıştır.