Semiha Ayverdi ‘İstanbul Geceleri’ isimli kitabında adalar hakkında şöyle der: İtiraf etmeli ki o tümsekler, Marmara’nın parmaklarına takılmış kıymetli mücevherler gibi göz alıcıdır ve üstelik bugünkü İstanbullunun rağbetini görmektedir.
Yazı: Halit Ömer Camcı – Fotoğraflar: Zeynep Sözer
Malezya gibi 100 ya da Maldivler gibi bin küsur adadan oluşmasa da İstanbul’umuzun da hatrı sayılır çok değerli adaları var. Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Sedef, Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası adlı 9 adadan oluşan adaların en büyüğü isminden de anlaşılacağı üzere Büyükada. Boğazın kuğuları vapurlarla yaptığınız sakin bir deniz yolculuğundan sonra seyahate adaların en büyüğünden başlamak tavsiyesi ile binyılların bu alımlı güzellerini tanımaya birlikte başlayalım.
Prenslere layık adalar / ama nasıl
Adalar büyüleyici bir ufkun ilk görünenleri gibi deniz üstünde inciler misali yayılmıştır Marmara’ya.. bu büyüleyici manzarayı tarih içinde ziyaret ettiğinizde karşınıza pek de iç açıcı hikayeler çıkmaz. Malazgirt savaşının mağlubu Romanes Diogenes’ten tutun Bizans tarihçilerinin isimlerinden sitayişle bahsettikleri prensler, prensesler, kraliçeler, rahipler bu adalarda ömürlerinin son ve muhtemelen en acıklı günlerini geçirmişlerdir. Bizans döneminde saray mensuplarının sürgün yerleri olan İstanbul Adalarına Prens Adaları isminin verilme nedeni de budur. Günümüz İstanbul’unun nefes aldığı ve iç denizi Marmara manzarasına efsunlu bir katkısı olan bu adalar kelimenin tam anlamıyla prenslere layıktır; tüm acı hatıralarına rağmen.
Adaların meşhurları
Gürcü asıllı Sovyet lideri Stalin tarafından sürgün edilen Lev Troçki, 1929-1933 yılları arasında Büyükada’da Nizam Mahallesi’ndeki bir evde yaşamıştır. Ünlü yazarımız Reşat Nuri Güntekin bugün ziyaret edebileceğimiz şekilde korunmuş Maden Mahallesi’nde bir evde ikamet etmiş ve Türk hikâyeciliğinin en büyük ismi sayılan Sait Faik Burgazada da, romancılığı ile bilinen Hüseyin Rahmi Gürpınar da Heybeli’de dönem dönem yaşamışlardır.
Atlı arabalar ve geçmiş yüzyıllar
Motorlu taşıtların yasak olduğu (resmi araçlar hariç) adada ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanıyor. Suriçi İstanbul’una da örnek bir uygulama olarak getirilse idi sanırım İstanbul’da bir tarihi başkent olma özelliğini muhafaza ederek dünyada örneği olmayan bir açık hava müzesine dönüşebilirdi. Faytonlar ve bisiklet gibi ulaşım araçları ile ada atmosferi hem fiziki hem de ses ve görüntü kirinden kurtulabilmiş durumda. Faytonların yollarda çıkardıkları sesler, biraz da tezek kokusunun etkisi ile bir başka yüzyıla ve kesinlikle bir Ege kasabasına gitmiş, Akdeniz’de sakin bir kıyıda dolaşıyormuş gibi bir hisse kapılabilirsiniz adaları dolaşırken. Yüksek ağaçlardan koridorlar arasında zamandan kurtulabilir, geçmişi ve geleceği unutabilirsiniz.
Her mevsimin güzeli
Ada her ne kadar yazın kalabalıklaşsa canlansa da her mevsim ayrı güzeldir. Şehre vapur hatları ile bağlanan adanın nüfusu kışın ortalama 15.000 kişi civarında iken bu nüfus yazın 70.000’leri zorluyor. 1800’lü yılların başında yaklaşık 2000 kişinin yaşadığı adalarda yüzyılın sonunda gelinen rakam 6000 kişi olmuş. 1900’lerden itibaren de Adalara vapur ulaşımının başlaması ile toplam nüfus oldukça artmış. Kışın hem vapur seferlerinin seyrelmesi, hem adadaki iş imkânlarının azalması ile nüfus çok büyük bir oranda sakinleşiyor günümüzde.
Kısa Kısa Adalar
Marmaraya tepeden bakmak / Büyükada
Marmara’ya denizin içinden ve büyük bir tepeden bakmak ve kendinizi sonsuzlukta bir nokta hissetmek istiyorsanız uğrayacağınız ilk adres Büyükada’da Aya Yorgi Tepesidir. Buradan bir kartal bakışı ile baktığınızda efsunlu silueti ile İstanbul’u görürsünüz. Büyükadada büyük ve küçük tur olmak üzere iki fayton turuna katılabilir, çam ve deniz kokusu içinde her iki turda adanın köşkleri, konakları arasında yolculuklar yapabilirsiniz. Aşıklar yolu, Rum Yetimhanesi, vapur iskelesi, Hamidiye Camii, Panayia Kilisesi, Ayios Demetrios Kilisesi, Ayios Nikolaos Manastırı, Hristos Manastırı (İsa Tepesi), hükümet binası, Conk Paşa Köşkü, Anadolu Kulübü, Splendit Otel görülmeye değer yerlerden. Özellikle; harabe olmasına rağmen halen dünyanın en büyük ahşap monoblok yapılarından olan Yetimhane, restore edilip yeniden hayat bulursa, Ada da yenilenecek ve tarihi ile barışık bir hayat sürebilecektir.
Deniz üstünde zümrütten bir yüzük / Heybeli
Deniz Harp Okulu ve Rum Ruhban Okulu’na ev sahipliği yapan Heybeli, adalar topluluğunun en yeşil adasıdır. Büyükada ile Burgaz arasında yer alan ada her iki adaya bakan yamaçları ile görülmeye değer bir yer. Plajları yaz aylarında İstanbul’un sayfiye alanı olarak en tercih edilenlerinden. Tarihi kayıtlarda adada bakır ocaklarının da bulunduğu hatta bugün dünyanın birçok yerine yayılmış bakırdan yapılmış birçok heykelin madeninin de bu adada üretildiği söyleniyor.
Ölümsüz hikayelerin barınağı / Burgaz
Sait Faik’in naif hikayelerinin birçoğuna zemin olmuş mekanları ile çok tanıdık gelen ve insanı sıcak bir kucaklama ile ağırlayan Burgazada.
Nazlı, narin, incelikli bir ada / Kınalı
Prens Adaları topluluğu içinde İstanbul’a en yakın ada olması sebebiyle Kınalıada, tarihte en çok sürgünün bu adaya yapıldığı biliniyor. Mütevazi ama güzel bir ada görmek istiyorsanız lütfen uğrayın.
Ve diğerleri
Bizans zamanında sürgün yeri olarak kullanılan Sivriada’nın yanı sıra Demokrat Parti davaları nedeni ile hatırladığımız Yassıada, Sedef adası, Tavşan adası ve Kaşık adası, göz mesafesi içinde kalan diğer adalarımız. Birçoğuna sivil ulaşım olmasa da bir manzarayı tamamlaması bakımından biricikler.
Son söz yerine
Adaları İstanbul’dan, Bizans’tan, Osmanlıdan, tabiat içindeki mücevher duruşundan ayırmak zor. Mütevazı birer şehir maketi gibi duran her bir ada başta İstanbul’a ardından tüm ülkeye sükunetle, tabiattan hiç kopmadan nasıl yaşanacağının bir örnek maketi gibi. Görkemli evleri, beyaz pencerelerden bakan insanları, senenin her ayında ayrı bir güzellikle misafirlerini cezbeden davetleri ile farklı zamanlarda uğranılmayı hak eden ‘huzur adaları.’ Her daim gidin.
Nasıl Gidilir?
Büyükada’ya İstanbul Şehir Hatları, İstanbul Deniz Otobüsleri, Mavi Marmara, Prens Tur, Dentur, Turyol firmaları düzenli olarak sefer düzenlemektedir. Bostancı’dan kalkan motorlar yaklaşık 25 dakikada adaya varırken, Kabataş’tan kalkan vapurlar 1 saat 20 dakika, Kabataş’tan kalkan deniz otobüsleri yaklaşık 50 dakika, Kartal’dan kalkan motorlar ise yaklaşık 30 dakikada adaya varmaktadır. Büyükada’ya sefer yapan firmalar genelde yaz ve kış olarak 2 tarife kullanmaktadır. Bu seferlerin sıklığı da hafta içi ve hafta sonu günlerde değişmektedir.
YAPMADAN DÖNMEYİN!
- Faytonla orman içi yollarda gezmeden,
- Ada kahvelerinde ada sakinleri ile muhabbet etmeden,
- Dolunayda Aya Yorgi Tepesinden diğer adalara bakmadan,
- Üç büyük adanın iskelelerine yakın restoranlarında balık yemeden,
- Aşıklar Yolu’nda yürümeden,
- Bisiklete binmeden
Dönmeyin!
Bu yazı 2014 yılının Nisan ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 86. sayısından alınmıştır.