Yazı: Serkan Duman – Fotoğraf: Oğuz Metehan Kurt
“Düzlükte, gelip geçse de yol, Afyonkarahisar’dan
Ey yolcu, görünmez Afyonkarahisar, istasyondan
Şayet vaktin olursa tırman Kale’ye
Bak Afyonkarahisar’a gökyüzünde bir balkondan”
Arif Nihat Asya
Bir diyar düşünün ki daha ayak basar basmaz sizi sizden alsın. Havasında tanıdık bir tat… Ben bunu biliyorum diyebildiğiniz ve özlemini duyduğunuz bir koku… Sanki her daim yanan bir kara fırından kültür kokuları gelmekte. İnsanı alabildiğine sıcak, alabildiğine güler yüzlü, alabildiğine misafirperver. Adına maniler, türküler, destanlar düzülen; adakların adandığı, evlenmek isteyen genç kızların iyi bir kısmet diledikleri; semaya bir bulut misali oturmuş kalesiyle Afyonkarahisar.
Son zamanlarda yetiştirdiği devlet adamlarıyla da kendinden oldukça söz ettirmeye başlayan bu diyarın, tarihe meydan okuyan evleri, Gazlıgöl’ü, Frig Vadisi, İscehisar Kayalıkları, Çağlayan Mesire yeri, Avdalaz Kalesi, kaplıcaları, peribacaları, Bizans’a da mermer ocaklığı etmiş ve halen dünyaya mermer ihraç etmekte olan Şuhut’u ve bir çok tabii – kültürel güzelliği mutlaka görülmeli. El yapımı kilimleri mutlaka alınmalı. Damakları şımartan kaymağı, ekmek kadayıfı; kahvaltılardan ve pikniklerden eksik edilmeyen sucuğu da mutlaka tadılmalı. Eğer yolunuz Emirdağ’a da düşerse ve paslanmış kulakları temizleyip açmak gibi bir niyetinizde oluşursa şayet mutlaka Emirdağ’ın türküleri de dinlenmeli.
03 AFYONKARAHİSAR – Bu yazı 2007 yılının Eylül ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 8. sayısından alınmıştır.