Cuma , 26 Nisan 2024

Kutsanmış Saray ‘Gyeongbokgung’

Yazı ve Fotoğraflar: Bilal Değirmenci

Yirminci yüzyılda atlattığı badirelere rağmen oldukça modern, mamur ve kalabalık bir şehir olan Seul, tarihin çeşitli dönemlerinde farklı isimlerle adlandırılmışsa da halk arasında başkent anlamına gelen ”Seul” ismi kullanılagelmiş; 1948’de Kore’nin ikiye bölünmesi sonucu Güney Kore’nin başkenti olarak resmen “Seul” adını almıştır.

Gökdelenleri, çok hatlı ve kimi zaman çok katlı metrosu, köprüleri, alış-veriş merkezleri ve bir koşuşturmaca içerisindeymiş gibi görünen insanları ile tam anlamıyla “büyük şehir” olan Seul’de kültüre, geleneksel mimariye dair izler ararsanız yolunuz Kore tarihine damgasını vurmuş olan Jaseon Hanedanı’nın şehrin dört bir yanına inşa ettikleri beş büyük saraya ya da en azından bunlardan birine çıkacaktır: Changdeokgung, Changgyeonggung, Deoksugung, Gyeongbokgung ve Gyeonghuigung. Hem şehri çevreleyen dağlar tarafından gelebilecek tehlikelere karşı sur görevi üstlenen hem de hanedan ve maiyetlerinin hayatlarını devam ettirdikleri ve devlet işlerini yürüttükleri bu beş büyük saraydan en önemli ve merkezi konuma sahip olanı Gyeongbokgung Sarayı’dır.

Jaseon Hanedanı’nın kurucusu olan Kral Taejo tarafından yaptırılan ve 1395 yılında hanedanın merkez sarayı olarak hizmet vermeye başlayan Gyeongbokgung Sarayı’nın tarihçesi hanedanlığın inişli çıkışlı altı asırlık tarihiyle paralel olmuş. Temel yapıları Kral Taejo döneminde hizmete giren saraya sonraki dönemlerde istek ve ihtiyaca göre ilave yapılar eklenmiş. 5 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili alanda 16. Yüzyılda yaklaşık 7000 odalı bir yapıya ulaşılmış. Büyük oranda ahşap malzemeye dayalı yapılar 1553’te çıkan yangında neredeyse tamamen yanmışlar fakat saray Kral Myeongjong’un emriyle kısa sürede yeniden inşa edilmiş. Jaseon Hanedanlığı ve bugünkü Kore toprakları bu dönemde kuzey ve batıdan mançuryalıların akınları, doğudan ise güçlenen Japon güçlerinin tehdidi ile karşı karşıya kalmış. Pek çok Koreli esir edilerek Çin’in Mançurya bölgesine götürülmüş. Zayıf düşen Jaseon Hanedanlığı’na asıl darbe ise doğudan gelmiş; 1592 yılında Japonların büyük liderlerinden kabul edilen Toyotomi Hideyoshi emriyle harekete geçen Japon ordusu Seul’ü işgal etmiş ve Gyeongbokgung Sarayı da o yıl büyük bir yangın sonucu büyük oranda hasar görmüştür.

Bu yangın konusunda tarafların görüşleri farklılık arzetmektedir; Japonlar, sarayı terkeden Jaseonların ateşe verdiklerini iddia ederken Koreli araştırmacılarbunu kabul etmemektedirler.

Jaseon Hanedanı yıllıklarına göre Japon istilasından bir ay önce, nisan 1592’de saray yerli yerinde durmaktadır ayrıca dönemin Japon kumandanlarından birinin hatıratında ise saraya girişi sırasında hissettikleri şu şekildedir: “..saraya girdiğimde tamamiyle boştu ve dört büyük kapısı sonuna kadar açıktı. Çin’deki Yasak Şehri andıran büyüleyici bir güzelliği var..”. Koreli araştırmacılar buradan hareketle, Japon istilası öncesi sarayın tamamiyle sağlam olduğu ve istila sırasında yakıldığı görüşündedirler.

Saray her kim tarafından yakılmış olursa olsun, Jaseon Hanedanı ve Kore halkının zor dönemlerinde üç asrı bu şekilde yıkık ve metruk bir şekilde geçirmiştir.

1867 yılında nihayet Prens Daewongun’un emriyle yeniden inşası başlamış ve 330 bina ile saray yeniden hayat bulmuştur. Ne var ki kara talihli Gyeongbokgung bu kez de Japon işgalinden nasibini almıştır. 1911’de sarayın idaresi Japon kuvvetleri generaline devredilmiş, 1915’te ise bir sergi bahanesi ile binaların yaklaşık %90’ı Japon kuvetlerince yıkılmıştır. Japon işgalciler yönetim binaları ve diğer yerleşkelerini de saray kompleksi ve civarına inşa etmişler, kimi yapıları yıkarak malzemelerini kullanmışlar hatta ana giriş kapısının da bu bahane ile yerini değiştirmişler ve o alana da genel idare binalarını kurmuşlardır. İlerleyen yıllarda Kore savaşından da etkilenen saray ancak 1990 yılında başlanılan kapsamlı restorasyon ve yeniden inşa çalışması ile eski görünümünü kazanmaya başlayabilmiştir. 1995’te Japon işgalinden kalan genel idare binası da yıkılarak ana kapı eski yerinde yeniden inşa edilmiştir. Büyük oranda orjinal halini kazanmakla birlikte kapsamlı yeniden inşa projesi hala devam etmektedir ve saraya gittiğinizde bazı bölümlerin bu tür çalışmalar sebebiyle ziyarete kapalı olduğunu görebilirsiniz.

 

Mimari yapıda ilk göze çarpan içiçe kapalı birimler ve geçişlerin sağlandığı gösterişli ana kapılardır. Bu iç kapılarla birlikte sarayın dört yanında da giriş kapıları bulunmaktadır; doğuda baharı ve ormanı simgeleyen Geonchunmun, güneyde yazı ve ateşi simgeleyen Gwanghwamun, batıda sonbaharı ve madenleri simgeleyen Yeongchumun ile kuzeydekışı ve suyu simgeleyen Sinmumun. Yin ve yang felsefesine dayanan bu sembolizmin yansımalarını sarayın pekçok bölümünde isimlendirmelerde görmek mümkündür. Birçok ana binanın isimlendirilmesi 1394’teki ilk inşadan sorumlu olan Jeong Do-jeon tarafından yapılmış.

Özellikle binaların isimleri dile yabancı olanlar için hepsi birbirine benzeyen kelimeler gibi görünse de hem felsefi bir arkaplan hem de kullanım amacına yönelik bir mantığa sahiplerdir. Sarayın kendi ismine gelirsek; “Gyeongbok” “Tanrı tarafından kutsanmış”, ”gung” ise “saray” anlamına geliyor, hazırlanan kitapçıktaki bilgilere göre. Başka bir rivayete göre ise bu kelime Han dönemi Çin edebiyatının en önemli şiir seçkilerinden biri olan Odes Kitabı’nda da geçiyor ve “huzur ve mutluluk saçan” anlamına geliyor.Jaseon ailesi ismi nereden esinlenerek kullanmış olurlarsa olsun, soylarının ve saraylarının Tanrı tarafından korunmuş ve kutsanmış olduğunu kabul ve temenni etmişler. Ayrıca kötü ruhlar ve şeytanlardan korunmak içinse heykeller yerleştirmişler.

Başta Asya’da güç ve kudretin simgesi olan kaplan olmak üzere Çin takvimindeki 12 hayvan ve buna ek olarak 4 muhayyel yaratık; kuzeyin muhafızı Hyeonmu, batının muhafızı Baekho, doğunun muhafızı Cheongnyong ve güneyin muhafızı Jujak.

Bugün bir müze olarak ziyarete açık olan Gyeongbokgung’u salı günleri dışında ziyaret edebilirsiniz. 09:00’da açılan müze Kasım-Şubat döneminde 17:00’da diğer aylarda ise 18:00’da kapanıyor ve kapanıştan bir saat öncesine kadar girişe izin veriliyor. Günün çeşitli saatlerinde ücretsiz rehberli turlar mevcut; İngilizce anlatımlı olanlar 11:00, 13:00 ve 15:30’da başlıyor ve bir saat kadar sürüyor.

Özellikle fotoğraf çekimi için gidilmişse, rehber eşliğinde hızlı bir turun ardından rahatça dolaşılabilir. Ayrıca günün belirli saatlerinde yapılan, Jaseon Hanedanlığı dönemindeki muhafız alayı nöbet değişimi seremonisi de izlemeye ve fotoğraflamaya değer; tıpkı sarayın arka kısmındaki iki gölcük ve içlerinde inşa edilmiş köşkler gibi.

Bu yazı 2012 yılının Nisan ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 62. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir