Başta Fatih Sultan Mehmed Han “Mutlu Emir=Nime’l-Emir” olarak ve ordu ile devlet başları, devrinin bilgin ve fazılları, şeyhleri ve idare adamlarıyla askerleri de “Mutlu Asker=Nime’l-Ceyş” diye teşci’ olunarak, İstanbul muhasarası ve fethinde bulunmaları ve herkesin derece derece hizmet etmeleri üzerine hepsi hayatları boyunca adeta zafer madalyalarını andıran bu ünvanlarla sevindirilmişler ve ölümlerinde gömüldükleri yerler birer anılma yeri “makam” olmuştur.
Yazı: M. Cemal Öztürk
Şehrin içinde şehidler ya tektir, veyahut gruplar halindedir. Mesela 18 sekbanlar, 7 emirler, 7 şehidler bu aradadır. Bunların arasında toplu olarak şehid olanların bir kısmı şimdiki Unkapanı ile Fatih semti arasındaki Zeyrek (Pantokrator) manastırı yakınlarındadır, bir kısmı evler, bağçeler ve sokaklar arasındadır ve bunların mutlaka yerlerinde durmaları lazımdır.
Şehidler hemen oldukları yere defnedilmişler, kendilerine “baba” ve “dede” lakapları verilmiş ve semtlerinin uğuru sayılmışlardır. Çoğunun isimleri mechul, bir kısmına da başka isimler verilmiştir.
Bu kabir ve türbelerin çoğunun vakfı mevcut idiyse de, vakıflarıyla ayrıldıklarından zamanla gerekli ve yeterli bakım yapılmamış, mahv u perişan olmuş ve bir şekilde ortadan kalkmıştır.
Din ve millet uğruna canlarını feda eden aziz şehidlerimizin kabirlerini ve bıraktıkları eserlerini korumak, bizi biz yapacak değerlerin başında geleceği hepimizin malumudur.
Mücahidler neye sahiplerse vakfetmişler, Fatih Sultan Mehmed Han, hocaları; Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Fenari ve Molla Hüsrev ile Gazi Mahmud, Gazi Murad, Gazi Davud paşalar gibi külliyeler yaptıranları olduğu gibi sadece cami ve mescid yaptıran gaziler vardır. İkiyüz kadar camiden yangın, zelzeleden sağlam kalarak orijinal haliyle, günümüze birkaç tanesi intikal edebilmiştir. Belki yüz kadar handan bir tanesi kalmıştır. Bedestan ve Kapalıçarşı’nın ise dünyada emsali yoktur. Mezar taşlarının da orjinalliğini koruyabilenler gayet azdır.
Ayrıca 1453’ten evvelki muhasaralarda şehid olanlara “evvelun” denmiş, Fatih Sultan Mehmed’in tesbitiyle ve ebced hesabiyle 857’yi veren “ahirun” kelimesiyle de Fatih’in askerleri ifade edilmiştir.
Yine fetihte bulunanların bazıları ki, Akşemseddin Göynük’te, Gedik Ahmed Paşa Afyon’da, Zağanos Paşa Balıkesir’de, Galata Mevlevihanesi banisi İskender Paşa Bosna’da medfundur. Sultan ikinci Bayezid ve Yavuz Sultan Selim zamanında vefat edenler de vardır.
Şimdi bazılarını ziyaret edelim;
Akbıyık Muhyiddin Mescidi ve Tekkesi; Akbıyık, Hacı Bayram-ı Veli halifelerindendir. 1481’de vefat ederek, Bursa’da defnedilmiştir. Mescidi, suriçindeki mescidlerin en önünde yer aldığından “imamü’l-mesacid=mescidlerin imamı” diye anılır. 19. yüzyıl sonunda yenilenmiştir. Bilahare, mektep, şadırvan ve hamam yapılmıştır. Tekkede, Bayrami, Halveti, Cerrahi ve Kadiri şeyhleri meşihatte bulunmuşlardır.
Akşemseddin Mescidi; 1390’da Şam’da doğmuş, 1459’da Göynük’de vefat etmiştir. Hacı Bayram-ı Veli’nin halifelerinden ve Fatih Sultan Mehmed’in hocalarındandır. İstanbul’un muhasarasının uzamasının verdiği sıkıntı üzerine, Kur’an-ı Kerim’deki: “beldetün tayyibetün” ayetinin ebced hesabıyla 857/1453’ü gösterdiğini ve bunun İstanbul’un fethinin Fatih’e nasip olacağını müjdelediği bilahare, Halid bin Zeyd Eba Eyyube’l-Ensari (r.a.)’ın kabrini keşfen tesbit ettiği rivayet edilir. Adına, Hırka-i Şerif’de bir mescid bulunmaktadır. Bazı risaleleri vardır.
Camcılar Mescidi; Gureba-i Yemin Hüseyin Ağa; Fatih’in bölük ağalarındandır. Aksaray’da Murat Paşa ile Valide Camii arasında idi. Zamanla harab olmuşken, 1894’te Hacı Mustafa Ağa tarafından tamir edilmiştir. 1956’da ellidört cami ile ortadan kaldırılmıştır. Bu mescidin imamı olan ve 1887 yılında vefat eden Cerrahi Şeyhlerinden, Camcı Şeyh Ali Rıza Efendi tarafından cerrahi meşihati konduğundan Camcılar mescidi olarak anılmıştır.
Davud Paşa külliyesi; Cerrahpaşa ve Kocamustafapaşa arasında, cami, medrese, mektep, imaret, türbe ve çeşmeden meydana geliyordu. Davud Paşa, Fatih devri idarecilerinden ve II. Bayezid’in Arnavut sadrazamlarındandır. 1498’de vefat etmiş ve türbeye defnedilmiştir. Cami, Fatih devrinin en geniş kubbelilerindendir. Zelzele ve yangınlarda tahrib olan cami son olarak 1960’da Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce tamir edilmiştir. Mektep, lise olup civardaki mezarlık bahçe için ortadan kalkmış ve taşların başka yere nakledilmesi düşünülmemiş. İmaret bütünüyle ortadan kalktığından yeri dahi mechuldür, medresenin de pek azı kalmıştır. Çeşme, İstanbul’daki kitabeli çeşmelerin en eskisidir. Cami kapısı üzerinde yer alan mahkeme ise 1661’de IV. Mehmed tarafından külliyeye eklenmiştir.
Ekmekcibaşı Hacı Muhyiddin Mescidi ve kabri; Edirnekapı, Fevzi Paşa caddesi üzerinde, Mihrimah Sultan hamamının önündedir. Kabri de günümüzde ortadan kalkarak yerine benzin istasyonu yapılan mescidinin önünde bulunuyordu. Fatih’in ekmekcibaşısı olup, askerin ekmeğini temin etmiş, her seferinde yeterli ekmek çıkarması kerameti addedilmiştir.
Hindiler Tekkesi Mescidi, Hoca İshak Buhari Hindi kabri; Aksaray, Horhor caddesi, Murad Paşa külliyesi yakınındadır. Osman Baba Vilayetnamesinde, burasının Fatih Sultan Mehmed tarafından bir Nakşibendi tekkesi olarak inşa edildiği kaydedilmiştir. Mescid-tevhidhane ve İshak Buhari’nin türbesi 1933’te belediye tarafından yıktırılmış, günümüze harem bölümü ve haziresi intikal etmiştir. Kapısının bir tarafında Horhor çeşmeleri bitişiktir.
Kavasbaşı Tekkesi Mescidi ve kabri; (Taşcı Tekkesi) Edirnekapısı, Acıçeşme, Hatice Sultan sokağında idi. Fatih Sultan Mehmed’in kavasbaşısıdır. Kavas (kavvas) okçu demektir. İlk zamanlarda boyunlarına kavs (yay) astıklarıklarından bu adı almışlardır. Bir nevi zabıta görevi yaparak, suçu tesbit olanları mahkemeye teslim ederlerdi. Burası Bayrami tekkesi iken bilahare, Şeyhi Seyyid Halil Nizameddin (v.1775) tarafından Cerrahiliğe intikal etmiştir. Günümüze sadece Kavasbaşı’nın kabri intikal etmiştir.yanında Cilvenaz kalfa’nın 1864 tarihli çeşmesi vardır.
Mahmud Paşa Külliyesi; Eminönü’de Nuruosmaniye’nin kuzeydoğusunda, cami, medrese, mektep, imaret, türbe, hamam ve çeşmeden oluşuyordu. Zamanında sultanınkinden sonra en zengin vakfiyeye sahipti. Çandarlı Halil Paşa yerine 1453’te sadrazamlığa getirildi, Belgrad, Mora, Trabzon ve Eflak seferlerinde bulundu, 1466’da kaptan-ı derya olarak Eğriboz’un fethinde bulundu. Otlukbeli harbinde Uzun Hasan’ın izlenmesine karşı çıktığından hasımlarının etkisiyle azledildi ve idam edildi. Cami önündeki türbede medfundur. Medresesinin dersane bölümü kalmış, diğer kısmına okul yapılmıştır. İmaret ve sıbyan mektebi ortadan kalkmıştır. Kürkçü Hanı diye bilinen kervansaray, o yüzyıldan kalan tek han örneğidir. Hamam doksanlı yıllarda tamir edilerek çarşı haline getirilmiştir. Menakıb-ı Mahmud Paşa isimli bir eser vardır. Kendisi, Adni mahlasıyla şiir yazmıştır. Memleketin birçok yerinde eserleri vardır.
Manisalı Mehmed Paşa Külliyesi; cami, kervansaray ve kabri. Fatih, Atpazarı mevkii, Hüsambey mahallesi, İmam Niyazi sokağındadır. Manisalı Mehmed Paşa, Molla Hüsrev’in talebelerinde olup, hem alim, hem devlet adamıdır. 1495’te vefat ederek, camii önünde defnedilmiştir. Camii, oniki yeniçeri çorbacısının, nöbet yerlerine dağılmadan önce cemaatle akşam namazı kıldıkları yer olduğundan, “Kul Camii” diye de anılır. 1690 yılında Magosa’da vefat eden, Celveti büyüklerinden, Atpazari Osman Fazli-i İlahi burada imam-hatiplik ve irşad vazifesinde bulunmuştur. Cami birçok kez harap olmuş, son olarak 1964’te ihya edilmiştir. Hazirede dikkati çeken mezartaşı, Anadolu Kazaskeri Mollacıkzade İshak Efendi’nin dayısı Ahmed Efendi (ö.1701), kızkardeşi Hatice Hatun (ö.1731) ve kayınvalidesi Rukiye Hatun (ö.1753)’a ait üçlü mezartaşıdır. Kervansaray ortadan kalkmıştır.
Molla Gürani Külliyesi; cami, darü’l-hadis ve mekteb. Fatih Sultan Mehmed, veliahd iken, Molla Yegan vasıtasıyla, Mısır’dan getirilmiş ve kendisine hocalık yapmıştır. Fatih’in ölümünden bir sene evvel şeyhülislam olmuştur. 1497’de vefat ettiğinde, üç vasiyeti (Fatih cenazesine katılmış, vakıflarının borçları devletçe ödenmiş ve cenazesinin yerde sürüklenerek götürülmesi kabrine bir-iki metre kala hasır üstünde yapılarak) yerine getirilmiş ve Fındıkzade’de sadece kabrinin kaldığı mekteb ve camii civarına defnedilmiştir. Galata’da manastır mescidi ortadan kalkmıştır, Vefa’da Saint Thedora kilisesini camiye tahvil etmiştir, medresesinin harabesi kalmıştır, Mercan-Rıza Paşa yokuşunda da bir camii olup, civarındaki hamam yok olmuştur.
Molla Hüsrev Külliyesi; Fatih’in hocalarından olup, Durer ve Gurer isimli eserin yazarıdır. Fetihten sonra, Ayasofya medresesinin baş müderrisi olmuştur. Sonra Bursa’ya çekilmiş, Emir Sultan civarı, Zeyniler’de bir medrese yaptırmış ve 1480’de vefat etmiş, burada defnedilmiştir. Cumhuriyet döneminde medrese satılmış, mezarı A. Süheyl Ünver’in müdahalesiyle Zeyniler Camii bağçesine nakledilerek korunabilmiştir.
İstanbul’da, Aşıkpaşa’da, Müftü Ali hamamı civarında bir kiliseyi camiye tahvil etmiştir, Parmakkapı mescidi de denir. 1916’da yanmış, yeniden yapılmıştır. Şehzadebaşında, Taştekneler’de bir mescid yaptımış, ancak günümüze orijinal olarak, minare, çeşme ve bir kısım çevre duvarı intikal etmiştir. Sofular tekkesi karşısında da bir mescid yaptırmış, çeşitli tamirlerle günümüze ulaşmıştır.
Murad Paşa Külliyesi; Aksaray’da, cami, medrese, imaret ve hamamdan meydana geliyordu. Fatih’in vezirlerinden olup, 1474 Otlukbeli muharebesinde pusuya düşürülerek şehid olmuştur. Camii dışındaki hayratından medresesi 1930’da, hamamı 1956’da ortadan kaldırılmıştır, yol açılmıştır. İmaretinden haber yok. (not: caminin önündeki durağın ismi 1714’te orada bir mektep yaptıran Yusuf Paşa’dır.)
Nişancı Mehmed Paşa Külliyesi; Kumkapı, Türkeli ve Nişancı Cami sokakları arasındadır. Fatih’in son sadrazamı, Karamani lakaplı olup, Hz. Mevlana (k.s.) neslindendir. Cami zelzelede yıkılmış, yeniden yapılmıştır. Hamamın kubbesi çökmüş, çatı yapılmıştır. 1481’de şehid edilmiş, kabri caminin haziresindedir.
Seyyid Velayet Mescidi Tekkesi; Aşıkpaşazade Derviş Ahmed Aşiki’nin kızı Rabia Hatun’la evlenerek damadı olmuştur. Mescidin karşısındaki türbede medfundur.1522’de vefat etmiştir.
Yıldız Dede Hamamı, Mescidi ve Tekkesi; fetihte bulunan Necmeddin Dede, Bahçekapı’da, kendisine verilen kiliseyi hamama çevirmiş ve vakfetmiştir. Vefatında buraya defnedilmiştir. 1752’de vefat eden Köstendilli Ali Alaaddin Efendi’nin halifelerinden, Mustafa Sinobi, tarafından hamamcı Kemankeş Mustafa Ağa’dan izin alınmış ve Sultan Mahmud tarafından buraya mescid-tekke ve türbe yapılmıştır. Hamam günümüzde dışardan belli olmayacak şekilde lokantaya çevrilmiştir. Yıldız Dede’nin kabri ise tekkenin içindedir.
Şeyh Vefa Külliyesi; Fatih, devrin mutasavvıflarından, Zeyniye’den
Şeyh Vefa olarak tanınan, Muslihiddin Mustafa (ö. 1490) adına bir cami ve çifte hamam yaptırmıştır. II.Bayezid tarafından medrese, derviş hücreleri, imaret, kütüphane ve türbe eklenerek tam bir külliye olmuştur. 1910’da harap olduğundan yıkılmış ancak günümüzde cami ve türbe tamir edilebilmiştir.
Üç mihrablı (Hoca Hayreddin) camii, medrese, mektep imaret ve kabri; Eminönü-Unkapanı caddesi, Küçükpazar’dadır. Fatih devri alimlerinden Hoca Hayreddin tarafından yaptırılmıştır. Fatih ve hoca Hayreddin’in gelininin eklediği mihraplarla üç mihraplı olarak bu adla anılmıştır. Ancak orijinal halini koruyamamış ve Sultan II. Abdülhamid tarafından yenilenmiştir. Kabri caminin önündedir.
555. Yılında FETHİN ASKERLERİ – Bu yazı, 2008 yılının Mayıs ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 16. sayısından alınmıştır.