Cuma , 4 Ekim 2024

Haftanın Kitapları- 4 Ağustos 2014

Yunus’u Ararken – Zekeriya Başkal / Sütun Yayınları

Kimdir Yunus?

Edebiyatın da bir vicdanı olmalıdır diyen Sütun Yayınları tarafından hazırlanan ve Zekeriya Başkal’ın kaleme aldığı ‘Yunus’u Ararken’ adlı kitapta yazar, aynı felsefi ve kültürel ortamı paylaşan, ancak mesajlarını iletmek için farklı diller ve türler kullanan Rumi ve Yunus Emre gibi isimlerin kolayca fark edilebilecek ortaklıklarını gölgeleyen dar anlayışı düzeltmeye çalışıyor.Hem Türkiye içinde hem de dışında Yunus Emre, coşkun şiirleri ile fazla derinlikli olmayan insanların sözlü geleneğinde nesilden nesile aktarılan, okuma yazma bilmeyen bir aşk şairi olarak resmedilmiştir. Tablonun böyle olmadığıyla ilgili altı çizilesi ifadelerinde şöyle der İslam tasavvufu bilgini Annemarie Schimmel: ‘Bazı modern Türk yorumcular Yunus Emre’nin şiirinin İslami köklerini unutmaya eğilimli olsalar da, onun tüm düşüncelerinin İslami temelini inkâr etmek mümkün değildir. Onun için Kur’an, tüm hikmetlerin esasıdır.’ Yunus’u Ararken, Bizim Yunus’ olmanın kodları, her insanın içinde bir ‘Yunus’ taşıdığı bilgisini içeren önemli bir kaynak.

gezgindergi-kitaplik-4-agustos-kitaplar (2)

Yavuz Sultan Selim Doğu’nun Fatihi

Fatih Akçe / Yitik Hazine Yayınları

Dört asır sürecek bir hadimliği Sultan Selim’in başlattığını vurgulayan çalışmada, hutbede artık “Hadimü’l-Haremeyni’-şerifeyn es-Sultan Selim Han ibn Sultan Bayezid Han” denilmesinin hikâyesine de yer verilmiş. Gereksiz tarihi teferruatlar arasında boğulmadan, padişahın yanındaki bir askerin gözüyle görür gibi dönemin tarihini öğrenmek adına “Yavuz Sultan Selim Doğu’nun Fatihi” mutlaka okunması gereken bir kitap.

gezgindergi-kitaplik-4-agustos-kitaplar (3)

Yağmura Bunca Düşkün – Nazmi Ağıl / YKY

1990’lardan itibaren Gökçe Yazı; Boşanma Dosyası; Beni Böyle Değiştiren; Aşk Küçücük, Kırılgan; Kokarca Aramak; Babalar ve Oğullar – Umut’un Defteri; Yavaş Matematik ve ilk kez bu kitapta yayımlanan yeni şiirleri Bu Sessiz Cümbüş’le kendi evrenini kuran Nazmi Ağıl’ın şiirine durup bakma zamanı.

Okuduğu bütün şiirlerden gördüğü bütün resimlere, entelektüel meselelerden yaşadığı hayata, her şeye şiirle uzanabilen, aslında “dokunduğunu şiir yapan bir şair” Nazmi Ağıl. Sanki kendine gelen şiiri, bir öğün yemeği gibi önümüze koymakla yetiniyor.

gezgindergi-kitaplik-4-agustos-kitaplar (4)

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Yağmura Bunca Düşkün’de bizim hayatımız var: Yaşarken tadına varamadığımız duygularımız.

II. Mahmud Devrinde Osmanlı İstihbaratı – Ahmet Yüksel / Kitap Yayınevi

Osmanlılar, kuruluş yıllarından itibaren istihbarattan istifade ettiler. İstifade şekli zaman ve şartlara göre değişti. Bazen saltanat mücadeleleri etrafında, kimi zaman diplomasi sahasında, ama en çok askerî hareketlilik sırasında… Osmanlı eliti, etraflarında veya sınırlarının ötesinde gelişen askerî-siyasî olaylardan bir şekilde haberdar olmaya çalıştı, büyük güç olmanın bir yansıması, zorunluluğu olarak… Beklenmedik kesinti devreleri dışarıda tutulacak olursa, zorunluluk çok defa yerine getirildi; casuslar, tebdiller, tacirler, yolcular, esirler, tercüman ve gemiciler vasıtasıyla… Hepsinden istifade etme şekli farklıydı ve hiçbir zaman sağladıkları bilgi tek başına mutlak doğru olarak kabul görmedi. En azından birinin ötekini teyit etmesi gerekiyordu… Osmanlı istihbarat çalışmalarının en tanıdık yüzü casuslardı ve kadrolu bir imparatorluk memuru statüsüne sahip olmaya yaklaşmışlardı, en çok II. Mahmud zamanında… Karşı istihbarat faaliyetlerini engellemenin en az istihbarat çalışmaları kadar önemli olduğu gerçeği de Osmanlılarca anlaşılmıştı, o yönde alınan tedbirlerle… Osmanlı istihbaratının daha birçok hususiyeti vardı, zorluk ve eksiklikleri de… Bunları aşmak için neler yapıldı? Zorluklar aşıldı, eksiklikler tamamlandı ve doğru bilgiye ulaşıldı mı? Osmanlı istihbaratı hakkında daha nice soru ve sorunlar vardır. Cevaplarsa bu kitapta…

gezgindergi-kitaplik-4-agustos-kitaplar (5)

Bilinmeyen Yönleriyle Ayasofya – Yavuz Afşar / Kaynak Yayınları

 Ayasofya; İlahi Hikmetin Evi

 Fâtih ve fetih ordusu ilk cuma namazlarını Ayasofya’da kılmışlardı. Daha sonra câmi olma yolunda başlayan değişim sürecinde minareleri, sağındaki solundaki ilâveleri ve her yeni hükümdarın, devrinin sanat anlayışı içinde ona değişik bir boya çalmasıyla yüce mabet, şekillene şekillene bugünkü halini kazanmıştır. Doğduğu şehirle özdeşleşerek onu da kendisi gibi “dünyanın merkezi” kılan Ayasofya, Bizans’ın Konstantinopolis’inin İstanbul’a dönüştüğü Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bu vasfını muhafaza etmiştir. Hem Bizans hem de Osmanlı kaynaklarında tekrarlanamaz ve aşılamaz kabul edilen bu biricik armağan, bugünün İstanbul’unda da bütün ihtişamıyla ayakta durmakta ve eşiğinden adım atan herkese alışılmadık hikâyesini anlatmayı sürdürmektedir.

gezgindergi-kitaplik-4-agustos-kitaplar (1)

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir