Cuma , 19 Nisan 2024

Kazankaya Kanyonu

Yazı ve Fotoğraflar: Ahmet Koçak

Yozgat-Tokat-Çorum üçgeninde saklı güzellik: İç Anadolu da Akdeniz iklimini görmek isteyenler; Haziran’da hemen yanı başınız da bulunan adına festival düzenlenen; eğleneceğiniz, görsel bir şölen yaşayacağınız ve insanlık tarihinin izini süreceğiniz Kazankaya Kanyonu sizleri bekliyor. Yeşilırmak’ın ana kolu olan Çekerek Irmağı’nın yalçın kayaları aşındırarak milyonlarca yılda oluşturduğu 10 km boyunca uzanan bir yer. Yozgat Aydıncık ilçesi Kazankaya kasabasından başlayan kanyon Çorum Ortaköy İncesu Köyü’nde son buluyor. Başlangıcında ve sonunda muhteşem bir görüntü oluşturuyor. İçindeyse her yerinde ayrı bir güzellik.

Yozgat ve Çorum illeri tarafından turizme kazandırmak için kanyonun iki yakasında yoğun bir çalışma var. Kanyon ilk defa Aydıncık ilçesinde düzenlenen soğan festivali vesilesiyle gündeme gelmişti. Birçok derginin sayfalarını süsledi. Televizyon programlarının gündemine girdi. Her yıl Haziran ayında Kazankaya Belediyesi tarafından kanyon festivali düzenleniyor.

Genelde yaz günlerinde gelinen kanyonun ziyaretçilerine kanyonda geçen bir kış gezimi ve fotoğraflarımı paylaşıyorum.

Kanyonda Bir Kış

Bir zamanlar her yaz yürüdüğüm kanyona üç yıldır gidememiştim. Kış da olsa gidip yürüyebildiğim yere kadar gitmek geldi içimden. Bana eşlik edebilecek macerasever dostlara telefonla ulaştım. Onlar da kanyonun kışını merak ettiklerini söylediler. Maraş’tan sabah yola koyuldum.

Öğleden sonra Sorgun’a vardım. Sorgun’dan bana eşlik eden Mustafa Bey ve Osman Bey’le Çekerek üzerinden akşam kanyondaki tesislere ulaştık. Maraş’tan bir arkadaşa telofonla kanyonda olduğumuzu ve kanyonun manzarasını anlattım .Beş dakika sonra telofonumuz çaldı.

Eğer müsait yer varsa birkaç arkadaş yola çıkacaklarını söyledi. Mustafa Bey “İsterseniz bir araba gelin” diye latife yaptı.Gecenin 2’sinde Mehmet Bey ve üç arkadaşı çıkageldiler. Gece geç saatlere kadar kanyonla ilgili muhabbet ettik. Gelen arkadaşlar ilk defa görecekler için nasıl bir yere geldiklerini merak ediyor, sabahı sabırsızlıkla bekliyorlardı. Sabah olduğunda pencereden benim gördüğüm kanyonun ilk kış manzarası, onlarınsa kanyonu ilk görüşleriydi. Hepimiz bu muhteşem görüntü karşısında büyülenmiştik. 500 km yerden gelmeye değer bir yermiş diye duygularını dile getirdiler.

Aşağı indiğimde Mustafa Şapsan uyanmış kahvaltı hazırlıklarına başlamıştı.

Kahvaltının söylemeye değer tek farkı, közde gevretilmiş yufka ekmeğe çökelek dürerek çıtır çıtır yemekti. Kahvaltıdan sonra hazırlıklarımızı yaparak kanyonda yürümeye başladık. Daha girişte 15 yıl önceden beri gözlemlediğim çevre tahrifatı ve sur duvarlarının iyice tahrip olduğuydu.

Enerji üretimi olsun, sularımız değerlendirilsin tamam da çevre tahrip edilmeden olsun.Beton yığınına dönen görüntü kirlilikleri çevre düzenlemeleriyle yeşillendirilerek giderilsin diye geçirdim içimden. Bu buruklukla 7 kişilik grup 10 km’lik kanyonda 2 km kadar yol aldık. İlerledikçe hava yumuşamaya başladı esinti kesildi. Sanki sonbahar gibiydi. Kuşburnu, menengiç ve karamıhlar kurumuş dallarda duruyordu. Girişinde kış, içinde sonbahar mevsiminden izler vardı.

Sanki kış teğet geçiyor gibiydi.gökyüzünde nesli tükenmeye yüz tutmuş üç kartal süzülüyordu. Kınalı keklikler önce ötüşüyor biz yaklaştıkça pır pır uçuşuyorlardı.

Sağ yanımızdaki uçurumun altından Çekerek Irmağı uğuldayarak az kirlenmiş suyuyla akmaya devam ediyordu.

Suyun muhteşem sesi kayalardaki yankısı, kuş sesleri, gökyüzünden başka bir yerin görülmesine engel kanyonun sur duvarlarını andıran yüksek kayalıkları, çeşit çeşit bitkilerin oluşturduğu renk cümbüşü, kar, can havliyle düşerken kayaya yapışan insanın hali gibi kayalara sarılmış sarmaşıklar, tarihî kalıntılar gönlümüze ferahlık veriyor; doğayla baş başa olmanın dinginliği içinde sanki içimizde bir yerde saklı asıl benliğimizin farkındalığını yaşıyor gibiydik.

Beton yığını, gürültü ve görüntü kirliliği, egzoz dumanı kaderimiz olmasa gerek diye düşünüyor insan burada. Herkes derin nefesler alıyor, disketlerinin sıfırlandığını ifade ediyor doya doya doyumsuz manzarayı izliyor ve dönüş yerinden son pozlarını tekrar tekrar veriyorlarken ayrılmak istemediklerini ifade ediyor gibiydi hâl dilleri. Kâl dilleri ise baharın gelmeleri gerektiğini ifade ediyordu.

Maraş’tan gelenleri yolcu ettik. Ortaköy’den Siyami bey geldi. Geceyi dört kişi olarak geçırdik. Bir de bekçi vardı. Sabaha keklik sesleriyle uyandık. Kahvaltıdan sonra üç arkadaşı uğurladım ve yalnız kaldım. Hava açıktı. Tam resimlik bir havaydı. Kanyonun yolunu tuttum. Bu sefer farklı bir yöne, dereye doğru yürüdüm. Etrafı, yerleşim yerlerini ve bitkileri gözlemledim. Kartalların süzülüşünü izledim. Gördüğüm güzellikleri fotoğrafl ayarak doğa dostlarıyla paylaşmak istedim. Mustafa Bey akşam dönmek üzere gitmişti, Yusuf Yazıcı Bey’le birlikte geldi.

Daha sonra Aydıncık Kaymakamı Dursun Bayraktar, Kazankaya Belediye Başkanı Celal Kılıç ve Burhan Koçak Beyler geldiler. Kazankaya Belediye Başkanı Celal Kılıç; çoktan beri yapmaya çalıştığı sosyal tesisleri Yozgat Valisi’nin himayelerinde Aydıncık Kaymakamlığının desteğiyle tamamladığını söyledi. Kanyonun turizme kazandırılması için hazırladığı projeleri anlattı.

Sosyal tesislerin hizmete açılması buranın turizme kazandırılması açısından önemli bir adım olmuş. Kendilerini kutluyor, düşündükleri projelerin gerçekleşmesiyle kanyonun yurt içi ve yurt dışındaki doğaseverlerin gözde mekânları arasında yer alacağına inanıyorum.

Konaklama:

1-Kanyon içinde belediyenin işlettiği 12 yatak kapasiteli bir tesis var. 2-Aydıncık Öğretmenevi (kanyona 10 km) Yeme içme: Belediyenin işlettiği tesisin “kendin getir-biz pişirelim kendin ye” usulüyle çalışan bir yeri var. Ulaşım: Yozgat-Çorum-Tokat illerinden ulaşılabilir.

Bu yazı 2012 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin Dergisinin 64. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir