Sıcak ve nemli bir havada üstelikte New York’tan Kanada’nın başkenti Ottawa’ya 8 saat araç kullanacağımı söylediğimde birçok arkadaşım, ‘Boşver, Ottawa’da gezilecek hiçbir yer yok’ demişti. Halbuki Ottawa bir şehrin sahip olabilceği en güzel şeye; ‘su’ya sahipti.Kanada’nın başkenti aynı zamanda da dördüncü büyük kenti Ottawa, ismini üzerine kurulu bulunduğu vadiden alıyor. Québec ve Ontario eyaletlerini birbirinden ayıran Ottawa Nehri’nin kıyısına kurulan bu muteşem şehir.Yazı ve Fotoğraflar: Mehmet Demirci Kanada’nın başkenti olmasına rağmen, Montreal ya da Vancuover kadar tanınmıyor. Halbuki tanınmayı en az Montreal kadar hakediyor.Tarihi parlemento binasının kurulu olduğu tepeden şöyle bir bakınca suyun Ottawa’ya ne kattığı çok daha iyi hissedebilirsiniz. Hayatın kanağı su, Ottawa’nın sosyal hayatını her anlamda besliyor ve hayat suyun etrafında dönüyor. Öğle yemeği arası veren memurdan, akşam koşusuna çıkan öğrencilere kadar herkese suyla içiçe yaşıyor. Venedik’in kanallarıyla ünlü olduğu söylenir fakat Ottawa’daki gibi sıradışı bir kanala sahip olduğunu hiç sanmıyorum.
Küçük teknelerin geçmesi için tasarlanmış The Rideau Canal Waterway, tam bir eğlence mekanı. Teknelerin kanala girmesi için su seviyesinin yükselmesini beklemek şehirde yapılacak en güzel aktivitelerden biri. Teknelerin kanala girmesi için 6 bölümden oluşan su havuzlarının sırayla dolmasını beklerken yapılacak en güzel şey etrafınızdaki kalabalığın her dakika arttığını izlemek. Artan kalabalıkla birlikte kanal hakkında yapılan sıradışı yorumlar yeni arkadaşlıklar kurmak için en ideal yöntem. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesinde yeralan Rideau kanalı, Kuzey Amerika’da ki en eski su kanalı. Kimilerine göreyse küçük teknelerin cenneti. 1832 yılından bu yana çalışan kanalda bütün işleyiş halen insan gücüyle devam ediyor. Ontario gölü ile Ottawa nehrinin birbirine bağlayan Rideau kanalı, Fransızca perde anlamına geliyor.
1812’deki İngiliz birlikleriyle Kanadılar arasındaki savaşın bir ürünü olarak ortaya çıkan kanal, bugün 202 kilometrelik bir su yolunun oluşmasına da gerekçe oluşturmuş. Her yıl Temmuz sonu ile Ağustos ayı ilk günlerinde 3 günlük bir festival de ev sahipliği yapan Rideau kanalı için 2011’deki festival tarihi, 29 Temmuz ile 1 Agustos. İki resmi dile (İngilizce ve Fransızca) sahip olan tek kent Ottawa’yı gezmek için en ideal mevsim yaz.
Kimi yaz akşamlarında üşüdüğünüzü hissederseniz şaşırmayın. Fırsat bu fırsattır diyerek nemden uzak temiz Ottawa havasını bolca içinize çekin. Tabi ve tarihi güzelliklerini bir kenara bırakırsak şehrin son dönemde en ilgi çeken yeri aslında bir pastane. Biraz garip gelse de şehir merkezindeki Le Moulin de Provence isimli bir pastanenin dünya çapında üne kavuşmasının tek sebebiyse ABD başkanı Barack Obama. 2009 Şubat’ta Ottawa’yı ziyaret eden Obama, onuruna verilen onca güzel yemeğe rağmen başkent Washington DC’ye dönmeden Le Moulin de Provence uğraması ve kurabiye alması bu pastanenin dünya çapında üne kavuşmasına neden olmuş. Şehire gelen her turistin en az bir kez uğradığı Le Moulin de Provence, bu fırsatı değelendirerek Obama’nın aldığı kurabiyelere ‘Obama kurabiyesi’ ismini vererek, ABD başkanının alışveriş yaparken çekilen fotoğraflarını pastanenin duvarlarına asmış.
Her daim dolu dolu Le Moulin de Provence birşeyler atıştırmak ve Obama kurabiyesinin tadına bakmak için kuyrukta beklemeyi göze almak gerekiyor. Ottawa’da muhakkak görülmesi gereken yerler arasında, tarihi parlemento binası, Gatineau Park, ByWard pazarı, Sparks sokak pazarı sayılabilir. Bu mütevazi başkent, misafirlerini tüm samimiyeti ile ağırlamaya her daim hazır, orada uzakta beklemektedir.
Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Ekim sayısında yayımlanmıştır.