Yeryüzünün Doğa Harikaları
Yeryüzünün 10 doğa harikasını sizin için yazdık…
1.Maldivler
Maldivler, kendine özgü olan ince beyaz kumlu kumsalları ve turkuaz renkli denizi ile, sessiz ve sakin bir tatil geçirmek isteyenler için dünyanın en güzel tatil yerlerinden biridir. Maldivler’e sıkça balayına gidenler olduğunu duymuşsunuzdur. Ancak Maldivlerde bir çok aktiviteyi de yapmak mümkündür. Maldivler’de birkaç istisna dışında, tüm otellerde dalış okulları bulunmaktadır. Dalış yapmaya yeni başlayanlar ve profesyoneller için de Maldivler dünyanın en iyi seçimlerinden biridir.
Maldivler‘i daha yakından tanımak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
2.Seyşeller
Seyşeller, Ekvator çizgisinin güneyinde, Hint Okyanusu’nda sıralanmış 115 adadan oluşuyor. Bu adalardan bazıları üzerlerinde bembeyaz kumsalların vahşi doğayla taçlandığı bir yaşamı ağırlıyor. Geriye kalanlar ise ufak mercan adaları. Seyşeller’in kumsalları insan eli değmemişçesine bakir ve kalabalıktan uzak. 1505 yılında Portekizliler tarafından bulunduğu sanılan Seyşel Adaları, 1768 yılında Fransızlar tarafından işgal edilmiş, daha sonra 1814 yılında Paris Antlaşması ile İngiltere’ye verilmiş. 1903 yılında da İngiltere Krallığı’na bağlı bir koloni haline gelmiş. Bağımsızlığını ise 1976 yılında kazanmış. Seyşel Adaları’nın toplam nüfusunun yüzde doksanı, 142 km² büyüklüğündeki Mahe adasında yaşıyor. Dolayısıyla Mahe, Seyşellerin kültür ve ekonomi merkezi, aynı zamanda uluslararası kapısı durumunda.Seyşellerde yerli bir kültür yok ama Afrika etkisini burada yoğun olarak görebilirsiniz. Yüzyıllar boyu kaynaştığı farklı kültürler Croele kültürünü oluşturmuş.
Seyşeller’de karnaval zamanına tanık olmak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
3.Meteora
Gazi Durhan Bey Rum keferesi elinden hile ile fethetmiştir, ama tam üç sene muhasara etmiştir. İçinde olan 3 bin adet papazlar açlıktan aman deyip bunlara zahire göndermiştir. Çuvallar ve sandukalar içinde fedaileri zahire diye gizleyip ipler ile papazlar zahireyi kaleye çekince zahireyi götüren gaziler sandukaların ağzını açıp içinden gaziler çıkıp dalkılıç olup bu yüksek kaleyi bu hile ile fethetmişlerdir. Yoksa başka bir yolla ele geçirmek mümkün değildir.
Evliya Çelebi Meteora’nın Osmanlı idaresine geçişini işte böyle anlatır. Zaten adeta gökte asılı gibi duran bu manastırları ele geçirmenin başkaca da bir yolu yok gibidir. Zira içerideki keşişleri yiyecek ya da içecek sıkıntısı dışında teslim almak tatlı bir hayalden ibaret olsa gerek.
Bulutlar üzerinde bir uzlet mekanı, Meteora‘yı daha yakından tanımak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
4.Rodos
Bir Osmanlı yadigârı, Ege Adalarının incisi, 12 adalar adındaki (Dodekanisos) ada grubunun ise en büyüğü olan Rodos,aynı zamanda Girit, Eviya (Eğriboz) ve Midilli (Lesvos)’tan sonra Yunanistan’ın dördüncü büyük adasıdır.
M.Ö. 6. yüzyılda yapıldığı sanılsa da, gerçekten var olup olmadığında halen bir kuşku payı taşıyan Özgürlük Heykeli, yapılırken bile örnek alındığı anlatılan ve antik dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen 32 metrelik Rodos Heykeli (Kolossos), 117.000 nüfuslu adanın en önemli simgesi. Sanat ve estetik değeri olduğu kadar yapıldığı yıllarda Rodosluların hürriyet ve bağımsızlığına da işaret eden ve yapıldıktan kısa bir süre sonra depremlerle yıkılan heykelin bacaklarının olduğu yerde şimdi Mandraki limanındaki iki büyük geyikli sütun yükseliyor.
Gül ve Güneş Adası; Rodos yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
5.Kamboçya
Burası ne bir Afrika ülkesi, ne de bir muz cumhuriyeti. Burası dünyamızın en büyük uygarlıklarından birinin, Angkor Uygarlığı’nın kurulduğu topraklar ve bu uygarlığı kuranlar bugünkü Kamboçyalının atalarından başkası değil. Onlara Kmerler denilmektedir. Onlar önce Hindu inancından etkilendiler, Hindu oldular, daha sonra Budha öğretilerini benimsediler. Her iki inançta da, Angkord’a dev tapınaklar, dev su havuzları, geniş cadde ve meydanlar, saraylardan meydana gelen kent inşa ettiler.
Öyle ki, en gelişmiş döneminde 1 milyon nufusuyla dünyanın en büyük kenti iken, kimi iddialara göre aşırı büyüyen kent, yağmur ormanını tahrip etti, bunun sonucu olarak kuraklık ve sel baskınlarına sebep oldu. Angkor yaşanmaz bir durumla karşı karşıya kalmış, bu yüzden kent terk edilmiş, yağmur ormanı onu tekrar ele geçirmiş. Yüzyıllarca kent, orman içlerinde yok olurken işgalci Fransız askerleri tarafından bulunan arkeolojik kalıntılar sayesinde batılı ülkelerce haberdar olunmuş, ardından başlayan kazılar günümüze değin devam etmektedir.
Çin ile Hint arasında; Kamboçya yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
6.Mekong Nehri
Su hayattır, Mekong da Güneydoğu Asya’nın hayat damarıdır. Dünyanın en büyük akarsularından biri, yaklaşık 4350 km uzunluğu ile dünyanın ilk on nehri arasında yer alır. Bu suyun yada bir damlanın serüveni Tibet’ten, doğu Himalaya dağlarından, 5224 m rakımdan başlar, Yunnan (Çin), Mianmar, Laos, Tayland, Kamboçya ve Vietnam gibi 6 Güneydoğu Asya ülkelerini aşarak Güney Çin Denizine yani Pasifik Okyanusuna dökülür.
Mekong; Angkor uygarlığını büyüklüğü ile haklı çıkarmaktadır, her ne kadar Missisipi kadar su barındırsa bile bu nehrin asıl ilginç olan yönü, bazen ters akabilmesi, yada Norveç fiyordları gibi Güney Çin Denizinin 300 km. kadar karanın yani Vietnam’ı aşarak Kamboçya içlerine kadar sokulmasıdır.
Damladan deryaya; Mekong Nehri yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
7.Bolivya
Doğuda Brezilya, güneyde Paraguay ve Arjantin, güneybatıda Şili ve batıda Peru ile çevrili ve Güney Amerika’nın Paraguay ile birlikte denize kıyısı olmayan iki ülkesinden biridir Bolivya (zira, 1883 senesinde Peru ve Şili’ye karşı verdiği Pasifik savaşlarında yenilince, Pasifik kıyısındaki topraklarını kaybeder ve böylelikle deniz ile bağlantısı kesilerek tam bir kara ülkesine dönüşür.
Bir Latin Hüznü; Bolivya yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
8.Aizona
İzmir, Efes Antik Kenti hemen hemen herkesin hakkında fikrinin olduğu bir yer. Ama sanat çevreleri tarafından ikinci Efes olarak adlandırılan Aizanoi Antik kenti hakkında fikri olan pek de fazla değil. Aizanoi Çini ve Seramiği ile meşhur ilimiz Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunmakta. Roma döneminde yün, şarap ve tahıl üretimi ile zenginleşen şehir, Erken Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olmuş.
Tapınağın bulunduğu alan, Orta Çağ’da bir hisara dönüştürülmüş. Selçuklular zamanında ise bölgeye yerleşen Çavdar Tatarları, günümüzde buranın “Çavdarhisar” olarak adlandırılmasının nedeni olmuş.
Aizona antik kentini daha yakından tanımak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
9.Yeni Zelanda
Yeni Zelanda kumsallarında, dağlardan kopup denizin içine yerleşmiş bir sürü farklı kaya mevcut. Bu kayaların en meşhurlarından biri de Wharariki Kumsalı’nda bulunuyor. Bu kumsala ulaşmak için konaklanılan veya park edilen yerden yirmi dakika kadar yürümeniz lazım. Sert toprak olarak başlayan patikalar, yürüdükçe kendini ince kumlara bırakıyor ve ilerlemek zorlaşıyor. Önümüze çıkan tepeyi neyle karşılaşacağımızın merakıyla bir solukta aşıp kendimizi uçsuz bucaksız, pürüzsüz kumsalda buluyoruz. Ufuktaysa kayalar…
Yeni Zelanda‘nın eşsiz güzelliğine tanık olmak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
10.Avustralya, Darwin
Avustralya‘nın tropikal iklime sahip bu kuzey bölgesinde iki mevsim var. Mayıs ayından Eylül ayına dek geçen zamanda hüküm süren kuru mevsim aynı zamanda turizm sezonu. Ekim ayında başlayıp Nisan sonuna kadar süren muson yağmurlarıyla birlikte nemli ve yağışlı mevsim yaşanıyor. Muson döneminde ortalama yağış miktarı 2 metreyi buluyor ve yine ortalama yılda iki kere kasırga yaşanıyor. Darwin tarihinde önemli yeri olan 1974 yılının Aralık ayında yaşanan kasırga, şehri yerle bir etmiş. Bu doğal afetin ardından inşa edilen yeni yapılar kasırgalara dayanacak şekilde yapılmış. Yağış mevsimindeki tufan yüzünden bütün ulusal parklar ve turistlerin gittiği yerler kapalı oluyor. Bu yüzden Darwin’e gitmek için en uygun zaman Mayıs ve Eylül ayları arasındaki dönem.
Darwin‘i daha yakından tanımak için yazımızı buradan okuyabilirsiniz.