Para ve Seyahat– Yazı : Önder Kaya
Türkiye’deki numizmat ilminin duayenlerinden İbrahim Artuk, bu sahanın faydalarını kısaca şu şekilde sıralar: O ülkenin zenginlik derecesinin tahmini, kaybolmuş şehir ve abidelerin tespiti, hanedanların soy ağaçlarının belirlenmesi, şehirlerin ve imparatorların almış oldukları unvanlar, yazılı kaynaklardaki tarihsel verilerin kontrolü, dini ve sivil mimarinin nasıl olduğu hakkında genel bilgi, vs. İbrahim Artuk, sikke adını verdiğimiz madeni paralar konusunda uzmandı. Üstadın tüm bu yazdıklarına ilave olarak gezi tutkunlarına bir de “kâğıt paralar”ın arka yüzündeki mekanlara bakmalarını tavsiye ederiz. Zira ülkeler genellikle en fazla kamuoyu önüne çıkarmak istedikleri doğal güzelliklerini, tarihsel miraslarını paralarının üzerine işlemeyi ihmal etmiyorlar. Bu resimlere bakmanız size o ülkede özellikle nereleri gezmeniz gerektiği hakkında önemli ipuçları verebilir.
Kâğıt paralar gündelik hayatımızda en önemli rolü işgal eden ekonomik araçlardır. Onun için çalışır, çabalarız. İstesek de istemesek de hayatımızda önemli bir yer veririz. Doğal olarak bu kadar önemli bir ekonomik enstrumanı basarak piyasaya sürme yetkisi, tarihsel süreç içinde en ciddi merci olarak kabul edilen devletin tekelindeydi. Devletler bu yetkiyi geniş halk kitlelerine ulaşmada bir propaganda aracı olarak kullanmışlar, kâğıt paraların ön yüzlerine bireylerinin zihnine kazınılmasını istedikleri kişi, sembol ya da kurumları işlemişlerdir. Arka yüzü ise genellikle yukarıda da ifade ettiğimiz gibi daha başka amaçlara hizmet edebilir. İşte bu yazıda kâğıt para ile mekân ilişkisinden yola çıkarak farklı ülkelerin paralarında yer alan mekânlar arasında sizleri bir gezintiye çıkaracağız.
Ülkemizde Paranın Hikayesi
Yazımıza öncelikle en iyi bildiğimiz diyardan, yani kendi ülkemizden başlayalım. Cumhuriyetin ilk yıllarında tedavülde dolaşan paralar doğal olarak Osmanlı kâğıt paralarıydı. Tarihimizde para basmak bir egemenlik sembolü şeklinde görüldüğünden bu durum karşısında genç Türkiye devleti kendi hâkimiyetini zedelediğini düşünüyordu. Bu sebeple yeni emisyon paraların basımı için kollar sıvandı. Ancak bu iş son derece maliyetliydi. Her şeye rağmen Aralık 1927’de ilk Türk paraları tedavüle çıktı. Bu paralarda yeni devletin bağımsızlık sürecine çok güçlü göndermelerin yapıldığı hemen göze çarpar. Mesela 5 liralıkların arkasında yeni başkent Ankara’nın köprüsü, 10 liralıkların arkasında ise tüm haşmetiyle Ankara kalesi yükselir. 50 liralıkların arka yüzünde Kurtuluş savaşının kilit noktalarından biri olan Afyonkarahisar görünür. 500 liralıkların arka yüzünde milli mücadelenin hazırlık safhasında kilit kararların alındığı Sivas şehrinin genel bir silüeti belirir. Dolayısıyla bu ilk emisyon Türk paralarında yurttaşlara yakın zamanda yaşanan sıkıntılı günler ve kazanılan zaferin ulviliği hatırlatılır. Ancak dikkat çeken şudur ki eski rejimin payitahtı olup ülkenin ekonomik, kültürel, sosyal anlamda tartışmasız en önemli şehri konumunda olan İstanbul’a hiçbir gönderme yapılmaz.
1930’lardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti kendini yurt dışında da tanıtmaya, kabul ettirmeye çalışır. Bu amaçla dışarıdan heykeltıraş, ressam ve fotoğrafçılar çağırılır, tanıtım filmleri hazırlatılır. Bu süreçten cumhuriyetin paraları da nasibini alır. 1 Türk lirasının hemen arkasında tüm güzelliği ve göz alıcılığı ile Boğazın incisi Rumelihisarı belirir. Türkiye Cumhuriyeti bu emisyonun paralarında tarım ve hayvancılık sahalarındaki zenginliklerini de tanıtmayı amaç edinir. 50 liranın arka yüzünde tiftik keçileri, 100 liralıkların arkasında da üzüm yiyen kız figürü hemen göze çarpar. 1947 emisyonu paralarda Osmanlı ile bir barışma sürecine gidildiğini gözlemlemek de mümkündür. Tarihi ve turistik değerinin yanı sıra Osmanlı iktidarını sembolize eden Topkapı sarayının hemen önünde yer alan 3. Ahmet çeşmesi, 10 liralıkların arka yüzünü süsler. Tarihi ve turistik mekân seçimi 1959’da, 500 liralıklarının arka yüzüne basılan muhteşem bir Sultanahmet resmi ile zirveye çıkar. Bu parada Osmanlının Sultanahmet’i ile Bizans’ın hipodromundan kalan dikilitaş eşsiz bir görünüm sergiler. 1966’nın 10 liralıklarının arkasında ise İstanbul’un sembollerinden biri olan Kız kulesini görürüz. Bu yapının ardında minareleri ve kubbeleri ile rahatça seçilen Sultanahmet ve Ayasofya’nın yer aldığı tarihi yarımada uzanır. 1972 emisyonu 100 liralıkların arkasında Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yer olduğuna inanılan Ağrı Dağı figür yer alır. İlginçtir, ilerleyen satırlarda da bahsedeceğimiz üzere Ağrı Dağı, Ermenistan’ın hemen her parasının üzerinde de bulunmaktadır.
Son olarak 1 Ocak 2005’de tedavüle giren 8. emisyon paralarımızdan da bahsedelim. Halen piyasada olan bu paralarımızın en küçüğü olan 1 liranın arkasında GAP projesinin en önemli sembollerinden biri olan Atatürk barajı, 20 liraların arkasında dünyaca meşhur Efes antik kenti, 50 liraların arkasında ise Efes’ten aşağı kalmayan Kapadokya ve peri bacaları yer alır. 100 liraların arka yüzü ise Doğu Anadolu’daki en önemli mimari yapılardan biri olan Doğu Beyazıt İshak Paşa sarayına ayrılmış. Yani bugün ülkemize gelen bir turist, sadece yürürlükte olan banknotların arka yüzünden yola çıkarak Türkiye’nin en belli başlı gezi alanlarını görebilme şansına sahip.
Komşuların Paraları Ne Söylüyor
Acaba başka ülkelerde durum nasıl? Yine ülkemizi merkeze alarak yakın komşularımızdan bazılarına bir göz atalım; İlk olarak İran’la başlayalım. İran’ı idare eden hanedanlar, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin doğudaki en ciddi rakipleri olagelmişti. Yalnız Osmanlılardan farklı olarak İran’da Safeviler, Afşarlar ve Kaçarlar gibi farklı hanedanlar egemen olmuş bu durum da ülkenin belli dönemlerde ciddi istikrarsızlıklarla karşılaşmasına ortam hazırlamıştı. İran’daki son hanedan ailesi olan Pehleviler’in kurucusu Şah Rıza, Şubat 1921’de Tahran’ı işgal ederek idareyi ele almış ve Kaçar hanedanının son hükümdarı Ahmet Şah’ın 1925’de yurt dışında ölümü ile de 1926’da taç giyerek resmen ülkenin yeni şahı olmuştu.
Onun ve oğlu 2. Rıza Şah Pehlevi’nin zamanında İran’ın antik tarihine güçlü bir vurgunun yapıldığı göze çarpar. 10 riyallerin üzerinde Büyük Dara’yı avlanırken gösteren bir kabartmanın yanı sıra 50 riyalin üzerindeki Büyük Kiros’un mezarı (ki biz kendisini Keyhüsrev olarak da tanırız) dünyanın en ihtişamlı imparatorluklarından Persleri ve onlardan kalan Persopolis, Tak-ı Bostan ya da Nakş-ı Rüstem harabelerini görme isteğini uyandırır. 1000 riyalin arka yüzünde ise İran denilince ilk akla gelen şehirlerden biri olan Şiraz’da yaşamış ve adı bu kent ile özdeşleşmiş Hafız-ı Şirazi’nin mezarı göze çarpar. Fars dilinin en kudretli şairlerinden biri olarak kabul edilen Hafız’ı biz daha çok, Goethe’yi de derinden etkileyen Divân’ı ile tanıyoruz. Türbe, zaten bu efsane güzellikteki şehre gelenlerin ilk uğrak yerlerinden. 5000 riyalin arkasındaysa Tahran’ın meşhur Gülistan sarayının resmi yer alır. Söz konusu saray Safevi, Kaçar ve son olarak da Pehlevi hanedanı tarafından ikametgâh olarak kullanılmış olup Nadir Şah Afşar’ın 1739’da Hindistan’dan getirttiği Taht-ı Tavus başta olmak üzere görülesi yerleri çok olan görkemli bir komplekstir. İslam devrimi sonrasındaki İran’da paraların arka yüzündeki mekânlar da köklü değişime uğrar. Irak paraları başta olmak üzere bölgenin diğer bazı İslam ülkelerinin paralarında da yer alan Kudüs’teki Kubbetu’s Sahra ya da Kâbe motifleri ön plana çıkar.
Ömrü Parasından Kısa Ülke: IRAK
Bir diğer komşumuz Irak’ın bilhassa Saddam devri son dönem paralarını incelediğimizde dikkat çekici mekânlarla karşılaşırız. 1993 baskısı yarım dinarın arkasında Halife Mütevekkil tarafından Türk askerlerin yaşaması için 9. yüzyılda inşa ettirilene Samarra şehrinin ünlü sprial minaresi görülür. 1 dinarın arkasında da 13. yüzyılda yine başka bir halife tarafından inşa ettirilen bir diğer Abbasi yapısı Mustansıriyye medresesi yer alır. 25 dinarın hemen arkasında bugün Berlin müzesinde sergilenen ve asma bahçeleri nedeniyle dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Babil şehrinin giriş kapısı yer alır. Bu kapı, Babil’in büyük kralı Nabukadnezar tarafından tanrı İştar’a adanmıştı. Kapı resminin hemen yan tarafında da “Babil aslanı” figürü görülür. Mekânın turistik önemini sanırım söylemeye gerek yok. Dolayısıyla Saddam zamanında basılan Irak paralarının arka yüzünde bölgenin hem İslami hem de İslam öncesi tarihine vurgu yapan gayet önemli yerlere göndermeler yapıldığını rahatlıkla söylemek mümkündür. Yine Saddam zamanı paralarının ön yüzünde Selahaddin Eyyubi figürüne de sıkça rastlamak mümkündür. Saddam, yayınladığı propaganda afişlerinde de 12. yüzyılda Kudüs’ü fethederek batı medeniyetini temsil eden Haçlılara ağır darbe indiren Selahhaddin Eyyubi ile kendini özdeşleştirmeyi çok severdi. İlginçtir ki sonu da batılıların elinden oldu.
Suriye’nin Sûreti
Tarihi ve turistik yerleri paralarına en güzel yediren komşularımızın başında ise hiç şüphesiz Suriye gelir. Ülke ile özdeşleşen çeşitli mekânlar farkı tarihlerde paraların üzerinde yerlerini alır. Yalnız şunu hemen belirtelim ki son yıllarda ülkenin bu değerlerini ön plana çıkaran eserlerin yerini daha çok tarım veya sanayide gelişmeyi gösteren baraj, tarla, köprü gibi figürler almaktadır. Paraları basım tarihleri açısında inceleyecek olursak; 1950’lerde basılan 1 pound ya da yerel dildeki deyişle “suri”lerin arka yüzünde Emevi camii figürü görülür. 700’lü yılların başında Emevi halifesi Velid tarafından inşa ettirilen bu abidevi eser, adeta Şam’ın simgesi konumunda. 1958 yılında basılan 100 surinin arkasında ise Palmira antik kenti yer alır. Eski adı Tedmür olan bu antik yerleşim “çölün gelini” olarak nitelenir. Palmira İran’dan Filistin sahiline uzanan ticaret yolu üzerindeki en önemli güzergâhlardan biri olduğu için İran, Yunan, Roma, Arami kültüründen izleri bünyesinde taşıyan çok önemli bir yerleşim yeriydi. Şehrin görkemi hem paradan hem de kenti ziyaret ettiğinizde gördüğünüz çarşı harabeleri ile Baal tapınağından rahatlıkla anlaşılabilir. Şehrin son hükümdarı MS. 3. yüzyılda yaşayan efsanevi kraliçe Zenobia. Romalılarla çatışmaktan çekinmeyen bu cesur kadın, sonunda esir alınır ve İtalya’ya götürülür. Bazı madeni paraların üzerinde Zenobia’nın resminin olduğunu, Palmira’daki turistik tesislerin pek çoğunun da onun adı ile anıldığını hemen belirtelim. Suriye’ye gelip de Palmira’ya uğramamak Türkiye turu yapıp da Efes’i görmemeye benzer. Yine 1958’de basılan 25 surinin üzerinde ise el-Azm sarayının resmi görülür. 18. yy’da uzun süre Osmanlıların Şam valiliğini yapan meşhur el-Azm ailesi tarafından Emeviye caminin hemen arka tarafında inşa ettirilen bu saray, günümüzde Etnografya müzesi olarak kullanılıyor. 1973’de basılan 25 surilerin arkasında ise Busra antik kenti ve tiyatrosu yer alır. Kalıntıları ile hala tüm ihtişamını muhafaza eden bu kent, Roma imparatorluğunu yöneten ve Arap Filip adı ile de anılan imparatoru çıkarmakla da övünür. Zaten Filip’in resmi de surilerin üzerinde yer alır. 1982 baskısı 1 surilerin arkasında Hama’nın meşhur Naura su çarkları var. Asi nehri üzerinde kurulan bu çarklar bölgeye Müslümanlar gelmeden önce de vardı. Burası şehrin en önemli turistik bölgesidir. 1991 baskısı 50 surilerde, Halep’in muhteşem kalesi görünür. Son şeklini Zengiler ve Eyyubiler dönemlerinde alan kale, özellikle tam karşısına düşen çayhane ve nargilecileri ile turistlerin en çok rağbet ettikleri bölgelerin başında gelir. Yine tarihi Halep çarşısı da buradadır. Son olarak 1998 baskısı 100 surilerin arka tarafında son derece tanıdık bir yere, Hicaz demiryolu Şam istasyonunun resmine rastlarız. Bilindiği üzere Sultan 2. Abdülhamit tarafından Panislamizm politikasının bir parçası olarak inşa ettirilen bu hat, hem hacıların kutsal topraklara kolayca taşınmasını hem de bölgede merkezi otoritenin tesisini amaçlamaktaydı.
Yunan Tarihinin İzleri
Biraz da yüzümüzü batı sınırımıza, Yunanistan’a dönelim; Yunan paraları mekânlardan çok tarihsel olaylar ve Antik Yunanistan’a gönderme yapan sembollerle doludur. 1956 basımı 1000 drahminin arkasında Büyük İskender’in bugünkü İskenderun yakınlarında İssos savaşında Pers ordusunu yenişi tasvir edilir. 1970 baskısı bir diğer 1000 drahmide Tanrı Zeus, başka bir tarihte basılan aynı paranın ön yüzünde ise Atina şehrinin koruyucusu Tanrıça Athena göze çarpar. 1995 baskısı 10 bin drahminin arka yüzünde ise Sokrates’in ölümü ve son nutku tema olarak işlenmiştir. Yunan bağımsızlık hareketinin en önemli figürlerinden olan Velestinli Rigas ise 1996 baskısı 200 drahminin ön yüzünde belirir. Bu paranın arka yüzü, bizim tarihimiz açısından da son derece ilgi çekicidir. Nikolas Gyzis’in “Nauka” adlı tablosu bu paranın arka yüzünde yer alır. Yunan milli tarihini resimleyen en önemli ressamlardan biri olan Gyzis, söz konusu tablosunda “yeraltı okulları” adlı bir miti tuvaline aktarır. Yunan milli tarih yazımının ürettiği bu mite göre Osmanlılar, Yunanlıların dinlerini ve dinlerini yaşatmalarına izin vermemiş, 400 yıllık “Turkokratia” adı verilen baskı döneminde Yunanlılar milli kimliklerini ancak gizli kaçak kurdukları bu yeraltı okulları vasıtasıyla yaşatabilmişlerdir.
Ağrı Dağının Diğer Yakası: Ermenistan
Ermenistan paralarındaysa bilhassa iki figür ön plana çıkar. Bunlardan biri Ağrı ya da Ermenilerin deyimi ile Ararat, öteki ise dünya üzerindeki tüm Gregoryen Ermenilerin dinsel merkezi olan Eçmiyadzin kilisesi. Ararat, Ermeni mitolojisi ve kimliği için en önemli figür durumunda. Ermeni liginde dahi bu adı taşıyan futbol kulübü var. Bugün pek çok Ermeni kökenli kurum, bu kutsal dağı sembol olarak benimsemiş vaziyette. Ermeniler, kökenlerini Hz. Nuh’un soyundan gelen Hayk’a bağlıyorlar. Hz. Nuh’un gemisi inanışa göre burada karaya oturmuş ve Ermeniler de buradan çevreye dağılmışladır. Bugün Ermenistan sınırları içinde bulunan Eçmiyadzin kilisesi dünyanın en eski patriklik merkezi olarak kabul ediliyor. Kilisenin kurucusu ise Kapadokyalı aziz Krikor Lusavoriç. Bu aziz adına gerek İstanbul’da gerekse de Anadolu’da inşa edilen pek çok kilise var.
Ve Dünya
Dünyanın farklı bölgelerindeki ülkeler kendi memleketlerini en iyi tanıtan kişi ya da yerleri genellikle figür olarak paralarının üzerine işliyorlar. Bu kişi ya da figürler, zaten o ülkeye gezi amaçlı giden kişilerin yola çıkmadan önce yaptıkları ön okumadan bildikleri ya da genel kültür gereği bilinmesi gereken bilgiler mahiyetindedir. Mesela Küba denilince akla sosyalizm ve buna bağlı olarak Che Guavera gelir. Nitekim ülkenin 3 pesatosunun ön yüzünde kızıl şapkası ile Che figürü gözümüze çarpar. Arka yüzde ise aynı kişinin şeker kamışı tarlasında sıradan bir çiftçi gibi çalışmasını figürize eden bir resme yer verilir. Bu da yeni rejimin eşitlik ve halkla bütünleşme ilkesine atıf mesajı vermeye yöneliktir.
Moğolistan’da ise 1000 liralık banknotlarının üzerinde bu ulusun göçebe karakterine vurgu yapan öğelere yer verilir. Ön yüzde Moğol tarihinin en büyük siması Cengiz Han yer alırken, arka yüzde Büyük Han’ın çadırını çeken iki düzine öküz resmi boy gösterir. Şunu da ilave edelim ki Moğolistan’da son zamanlarda basılan kâğıt paraların hemen hepsinin ön yüzünde Cengiz han figürü kullanılıyor.
Kurulduğu ilk yıllarda Türkiye ile yakın ilişkiler geliştirme yoluna giden Türkmenistan’ın paralarında şanlı ve milliyetçi bir tarihe önemle vurgu yapılır. Yakın zamanda ölen Türkmen lider Safarmurad Türkmenbaşı, 1 ve 5 manat dışındaki tüm paraların ön yüzünde boy gösterir. Paraların arkasında ise ülkede bulunan tarihi mezar ya da harabelerin resimleri ön plana çıkar ki esasen Türkmenistan’ın turistik açıdan en önemli özelliği de sahip olduğu bu tarihsel mekânlar. Mesela 1 manatın arkasında bugünkü Türkmenistan sınırları içinde temelleri atılan Harezmşahlar Devleti’nin gerçek anlamda kurucusu olan İlarslan’ın yadgarlığı yani türbesi resmedilirken, on manatın arkasında da bu devlete altın çağını yaşatan Harezmşah Alaaddin Tekeş’in türbesine yer verilir. 100 manatın arkasında ise çok daha tanıdık bir sima olan Büyük Selçukluların son hükümdarı Sultan Sencer’in mezarı göze çarpar.
Tunus paralarında Kartacalı Hannibal ve İbn Haldun’a, Libya paralarında Ömer Muhtar’a, Yemen parlarında tarihi San’a şehrine, Mısır paraları üzerinde piramitlere, sfenkse, Karnak tapınağına, Firavun 2. Ramses’e, Kahire’deki Ahmed bin Tolun, Kavalalı Mehmet Paşa, Kayıtbay camilerine rastlamak hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Artık euroya geçen Avrupa ülkelerinin eski paralarını incelemek de bu anlamda ufkumuzu açacaktır. Avusturya paralarında Avusturya-Macaristan imparatorlarının Fransa’daki Versailles sarayına rakip olarak inşa ettirdikleri ve Mozart’ın daha çocukken içinde konser verdiği Schönbrunn sarayına, Viyana’nın efsanevi Burgtheater’ına yani tiyatro binasına tesadüf edilebilir. İtalyan paralarında Rönesans döneminin meşhur ressamı Rafaello’nun “Atina okulu” adlı tablosuna ya da imparatorluk yadigârı Roma Parthenon tapınağına rastlanabilir. Alman paralarında, Berlin’deki zafer takı veya nam-ı diğer Brandenburg Kapısı hemen göze çarpar.
Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Yeter ki kullandığımız paraları sadece birer alışveriş metası olarak görmeyip bir parça bakmasını bilelim. Bu anlamda şimdiden başlayacağımız mütevazı bir para koleksiyonu çok daha ufuk açıcı olabilir.
Para ve Seyahat – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Ağustos sayısında yayımlanmıştır.