Cuma , 22 Kasım 2024

Pullar ve Seyahat

BİR PARÇA PUL IŞIĞI

“İnsanlar, dağların zirvelerini, denizlerin dalgalarını, büyük ırmakları ve engin okyanusu görmek için seyahat ederler. Fakat bunun yanı sıra en büyük mucize olan kendi varlıklarını göremeden bu dünyadan göçerler.”  / Saint Augustin

Yazı: Aysema Berk

Bir insanın iki tane dünyası vardır. Biri içinde doğduğu, büyüdüğü, zaten hazır olan manaların ve bilindik kuralların, görüntülerin yüklü olduğu ve insanın kolayca adapte olabildiği dünyası- ki bu dünya oldukça küçük olup, insanı pek de zorlamayan sadece merkezinde kendisinin oturduğu, sıcak, güvenli bir alan-. Aidiyet hissini de insanın kanına zerk eden bu dünya, insanı yormadan, kendine farklı tanımlar getirmesine ve hatta düşünmesi gerekenleri bile sınırlı tutmaya zorlayan bir “aynılıklar” bölgesi.

İnsanın ikinci dünyası da bir ötekinin kendisinin farklı kurallar, mekânlar ve yaşam biçimlerini kurduğu ve bu biçimsel farklılıkların yanı sıra manasının dahi hemen yanı başında çizilmiş bir sınırın ötesinde bulunanlardan ayrıldığı bir dünya. Belki de merkezinde bir insanın olmadığı, yer yer dâhil oldukları doğasının merkeze gelip yerleştiği, içinde yaşanılmadan veya görülmeden anlamlandırılmasının zor olduğu bir “gizli bölge”… Varlığımızın beden bulduğu zamandan ve mekândan farklı bu yerleri görmenin, varlığından haberdar olmanın ilk akla gelen yolları seyahat etmek, okumak, izlemek. Lakin içlerinde en etkili olanı elbette gitmek- yerinde incelemek. Bir nevi bilimsel bir metot olan saha çalışması yapmaktır. Yani halk dilindeki karşılığı seyahat etmektir.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (4)

BİR SEYYAH OLMAK
Dünyanın geri kalanı ile yani bizden ayrılan her alan ile aramızdaki mesafeyi kapatmanın en kolay yolu seyahat etmektir. İnsanın gözlerini açtığı dünyanın bir parçasında bedenen büyümesi ve ölmesi çok aşikâr olunan bir gerçekliktir. Ama bazı insanlar, mekânın ötesine geçerek, dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeyi yok etmeye ve bilmediğini keşfe merak salıyor. Ve bu amaçta yol alıyor.

Uzaklaşmak, yeni yerler görmek, farklı insanlar ve kültürlerle tanışmak, doğanın bozulmadığı parçaları görmek insanın en temel ihtiyacıdır. İnsanı, her gün aynı manzaraya bakmaktan, benzer kişilerle ve dünyalarla iletişim halinde olmaktan kurtaran en güzel duygulardan biri “merak”tır. Yani bilginin bulunduğu odayı açmanın yegâne yolu olan duygu. Merak ettiklerimizin peşinden koşuyor, bilgiye sadece onun o büyük yardımıyla ulaşıyoruz. Ve insanoğlunun toprağa ilk ayağının değdiği andan itibaren insan yürüyor, uçuyor ve keşfediyor.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (3)
Fotoğraf: Halit Ömer Camcı

İhtiyaçlarını dahi kendisinde doğduğu anda yüklenmiş olarak bulunan merakı sayesinde gideriyor. Düşünsenize, ilk insanlar bile karınlarını doyurmak için, bulundukları yerlerden dışarı çıkmak, “dış dünya” ile iletişim kurmak ve ondan ihtiyaçlarını alabilmek için ne kadar çaba sarf etmişlerdir. İşte insanın en temel ihtiyacı olan beslenme için insanın bir öteye geçtiği andan itibaren insanoğlu, merak ettiğinin peşinden gidiyor. Seyahat elbette farklı farklı amaçlarla yapılabilir. Kimi zaman bir akraba ziyareti için bulunduğun kentten ayrılma, eğitim, keşfetmek, bilinmeyene tutku, macera… Keşke hayat boyu durmadan yollarda olsak, asfalttaki beyaz çizgilere dalıp öyle geçse ömrümüz… Yol hiç bitmese, kimse konuşmasa… Varacağımız yer, yerle göğün birleştiği bir nokta olsa, asla ulaşamayacağımızı bildiğimiz. Sadece hayal kurabilsek. Hayallerimizin parçalarını o asfaltlardan toplayarak ilerlesek. Bahsi geçen seyahatin en önemlisi, kendinizi bulmak. Kendinizi tanımak. Bir anlamda zenginleşmek. Tüm geçtiğiniz topraklardan, denizlerden sonra o yerlerden size kalanlarla “yeni ama gerçek” bir kişiliğe ulaşmak.
gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (2)

İbn-i Arabî der ki, sıradan insanlar bedenleriyle ve nefsin hazları için arzda dolaşırlar. Özel kişiler, makuller ve mana âleminde ilim ve marifetin çeşitli menzillerinde aklen ve fikren seyahat ederler. İşte bir anlam da seyahat, bu akli ve fikri gezintinin somut halleridir.

Kim bilir belki de Strabon’u, İbn-i Batuta’yı, Evliya Çelebi’yi ya da büyük dönüşümlere vesile olan Marco Polo’yu ya da Galilie’yi birer “seyyah” haline getiren de bu akli yolculuğun yeryüzü üzerinde geçen safhalarıdır. Ve elbette geçtikleri toprakların koruyucu melekleri eşliğindeki dolaşımlarıdır. İnsanın tüm dünyayı dolaşması her zaman mümkün değildir. Bunun için belli olanaklara sahip olmak, o gücü elinde tutmak gerekiyor. Lakin bilginin her an her yerde olabileceği ve bilginin rafine edilmiş hallerine ulaşmanın da ihtimal dâhilinde olduğu durumlar vardır. Gidemediğiniz bir ülkeye, bir coğrafyaya ilişkin verileri, sizden önce yaşamış âlimlerin, üstadların, seyyahların sizlere sundukları sayesinde “uzağı yakın” kılabilmek mümkün.

Büyük eserler ( seyahatnameler, günlükler, kronikler) dışında görsel pek çok malzeme de insanın bilmediğini ayağa getirebilir. Herhangi bir taş parçası bile size, tarihe yani yaşanmış olana ilişkin bilgiler sunabilir. İşte “pul” da dün ve bugünün dünyasına ilişkin bize bilgi sunan en önemli görsel malzemelerden biri. Ve hatta “pullara”, dünyaya ulaşabileceğiniz en küçük bilgi parçası da denilebilir.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (1)

PULLARIN DÜNYASI

Pul, önyüzünde çeşitli resim, şekil veya motifler basılmış, arka yüzüne özel bir zamk sürülmüş simetrik, asimetrik, kare, dikdörtgen, üçgen, altıgen ve yuvarlak veya benzeri şekillerde hazırlanmış, çeşitli büyüklüklerde olabilen, değerli bir kâğıttır. Papirüsün en değerli kullanım yeridir pullar. Pulun ön yüzünde, ait olduğu ülkenin adı ve para birimine göre değeri yazılıdır. Bu değere ‘Nominal Değer’ denir. Bazı ülke pullarında, ülke adı ve pulun yazılı değeri başka dil ve alfabede de yazılabilir. Pullar dünyasına “Filateli” denir.

Filateli, Yunanca “philos” (aşk, sevgi) ve “ateles” (ödemesiz; vergisiz) kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşmuş Fransızca bir kelimedir. Sistematik bir şekilde damgalı veya damgasız pul, damga, mektup, posta kartı, doküman toplama işlemine denir. Türkçeye çevrilecek olursa “ Pulculuk ” anlamına gelir. Bir anlamda dünyayı “pul”larla tanıma işi de denilebilir.

Pulun doğum yeri İngiltere’dir. 1840 yılında, posta ücretlerinin ödenmesi için bastırılmıştır. Türkiye’de ise, 1863 yılında, Posta Nazırı Agâh Efendi zamanında kullanılmaya başlanmıştır. İlk Türk pulu olarak bilinen tuğralı pul, 13 Ocak 1863 tarihinde, dikdörtgen şeklinde ve dantelsiz çıkarılmıştır.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (8)

Bilmediğin dünyalara ilişkin bilgi edinmedeki bu küçük ama manası büyük araçlara ulaşmak, büyük bir sevgi, araştırıcı bir merak duygusu, heyecan, tutku ve sabır işidir. Disiplin, özveri ve yaratıcılık gerektirir. Aradığımız malzemenin elde etme sürecinin heyecanı, peşinden koştuğumuz nesne ne kadar nadir, aramakla geçirdiğimiz süre ne denli uzun ve zorlu ise, elde ettiğimiz haz o denli büyük olur. Sahip olma hırsı ile harcanan emekler, çabalar, gayret ve çalışmalar sonucunda bir yerlere varılır. Araştırmalar, bitmeyen öğrenmeler, yeni keşifler ve icatlar diyarıdır.

Pulculuk bir kültür göstergesidir. Belli bir entelektüel seviyesinin üstünde, araştırmacı özellikleri ön plana çıkmış, toplumun en önemli özelliklerinden biri olan koleksiyon bilincine sahip, ekonomik durumları ortalamanın üstünde yer alan kişilerin bir uğraşıdır. Bu özellikleri, filatelistleri her zaman ait oldukları toplumların önde gelen kişileri olarak nitelendirmek mümkündür. Dolayısıyla pul deyip geçmemek gerekli. Bir ülkenin kültürel, politik, turistik ve ekonomik propagandasını pullar yapıyor. Tarihî belge ve doküman olmasıyla da iyi bir eğitim aracı. Ayrıca pul insanı zamanla servet sahibi bile yapabiliyor. Öyle ki gelişmiş ülkelerde milyonlarca kişi pul koleksiyonculuğu yapıyor. 110 milyon nüfuslu Japonya’da 30 milyon koleksiyoner var. Avrupa’da da koleksiyon yapanların sayısı az değil. Sadece Almanya’da 3 milyon
500 bin kişi pul biriktiriyor. Bu noktada Türkiye’ye dönersek, ne yazık ki bu sayı 200 bin koleksiyoncuya düşüyor.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (7)

Pulun bugünkü durumu incelenecek olursa; posta pullarının yalnız posta ücretlerinin ödenmesi için değil, aynı zamanda biriktirilmek suretiyle değerlendirilmek üzere, yani koleksiyonculuk amacıyla da basılmakta olduğu görülür.

Günümüzde, pul biriktirmek çağımızın önde gelen hobilerinden olmuştur. Herkesin bir konuya özel merakı ve koleksiyonculuk yanı bulunmasına rağmen koleksiyon denince akla önce pul koleksiyonu gelmektedir. Pul koleksiyonu en yaygın koleksiyonculuk olduğu gibi en ilginç, en öğretici ve en karlı koleksiyonculuktur.

KOLLEKSİYON ÇEŞİTLERİ

Klasik veya ülke koleksiyonu: Bir ülkeye ait pulların belli bir tarihten başlayarak, eksiksiz olarak çeşitli şekil, zarf, blok v.s. olarak bir araya getirilmesi.
Tematik koleksiyonlar: Belli bir plana göre yapılan düzenlemedir. Pulların üzerindeki resim, şekil ve konular esas alınarak yapılan koleksiyondur. (Örnek; müzisyenler, kuşlar, böcekler, çiçekler, şehirler, tarihi eserler gibi.)
Motif koleksiyonları: Pulların çıkış amaçlarına göre bir araya getirilmeleridir.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (5)

FİLATELİSTLER

Her toplama eylemi koleksiyonculuğa girmez. Kendi içinde bir değeri olan, fark yaratan önemli uğraşın sonucudur. Pulların için bur durum daha da dikkatli bir çalışmayı, biriktirmeyi zorunlu kılıyor. Pullarda kendi bünyesinde barındırdıkları özelliklere göre değer kazanıyor. En kıymetli pul en az basılan pul… Bunun yanında çok talep edilen pul da çok kıymetli kabul ediliyor. Pulun saklanılırlığı yani temizlik derecesi, zamkı, dantellerinin kusursuzluğu da değer tespitinde önemli dikkat noktaları. Bir de yanlış baskılar, deneme baskıları sonucu ortaya çıkan hatalı pullar var. Bunlar da daha kıymetli olabiliyor. Kıymetli bir pul, taşıdığı özelliğe göre 50 bin dolara kadar alıcı bulabiliyor.

Her pul, üstünde taşıdığı çizgilerle farklı anlamlar taşır. Kimi Malazgirt’i hatırlatır kimi Peyami Safa’yı, kimi de yıldönümlerini anımsatır meraklısına. Tarihe not düşen pulun dilinden anlamak bir maharet işidir elbet. Dantelâsından damgasına, parmak izinden nadir olmasına kadar her ayrıntısına vâkıf olmak gerekiyor. Ayrıca bir filatelistin olmazsa olmaz malzemeleri, pul pensi, pul albümü, büyüteç ve pul Katalogudur.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (3)

Pullar damgasız, yani kullanılmamış olarak veya kullanılmış olanlar da damgalı olarak saklanabilir. Damgalı olanların damgaları özel damga ise zarfı ile saklamak uygundur. Koleksiyonerin pulların eksik dantelinin bulunmaması ve kırık olmamasına çok dikkat etmesi gerekir. Aksi takdirde sahip olduğu koleksiyonun değer taşımaması söz konusu olabilir. Ayrıca koleksiyona başlayan bir filatelist ne tür bir koleksiyon yapacağını (klasik, motif, tematik, Ülke) önceden tespit ettikten sonra pul almaya başlamalıdır. Böylece daha düzenli bir koleksiyona sahip olur.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (4)

Pul biriktiren kişi, koleksiyonu geliştikçe bakmakla doyamayacağı, hatta elinden bırakamayacağı bir pul topluluğu sahibi olur. Pullara bakmak zevk verdiği kadar öğreticidir de. Pul koleksiyonundaki pullar ait oldukları ülkelerin elçisidir. Bunlar, inceleyenlere ülkelerin tarihini, coğrafyasını, ekonomisini, ünlü kişilerini, güzelliklerini, sosyal yaşamlarını ve geleneklerini öğretirler. Bir pul koleksiyoncusunun genel kültür seviyesi pulculuk ile kendiliğinden artar. Pulculuk, sahibine bilgi ve düzen zevki verir, değerli arkadaşlar kazandırır, ayrıca çok küçük birikimlerle sahip olunabilmesi nedeniyle para israfını da önler. Zaten pullarla ilgili bence en son akla gelmesi gereken kısım, pul koleksiyonculuğundan elde edilecek olan gelirdir.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (2)

Pul koleksiyonculuğunun kişiye kazandırdığı en önemli özellik olan araştırmacılık tutkusu, filatelistlerde her daim kültür açlığı oluşturmuştur. Tam da bu nedenle, filatelistler sürekli gezen, mutlaka en az bir konuda uzmanlaşan, okuyan, araştıran, kaliteli ve ortalama standartların üstünde yaşayan kişiler olmuştur.

Bir filateliste neden pulların dünyası diye sorduğum da şu sözleri sarf etti: Birincisi dünyayı tanıma isteğiydi. ‘dünyaya’ gidemesem de dünya pullarla bana geliyordu. Venezüella’dan pullarım vardı. Japon kültürü ile ilgili üç beş şeyi pullardan öğrenmiştim. İl il Türkiye pulları koleksiyonumun önemli serilerinden biriydi ve ülkem hakkında ömrüm boyunca gidip göremeyeceğim şehirleri en azından ‘bir pul kadar’ görmüş oluyordum. İkincisi bir aidiyet hissiydi. Bana ait küçük de olsa bir özgürlük alanı ve dünyevi bir meta idi. ailede pul koleksiyonu yapan ağabeylerimle aramızdaki farktı, ‘bana ait pullar’ vardı. Bende var olan bir pulu alabilmek için büyük gayret ederlerdi. Üçüncü bir sebep ise haftanın belli günlerinde koleksiyoner arkadaşlarımı ziyaret eder,onlarla pullar takas ederdim. Kimin serisinde eksik varsa bir diğer arkadaşıyla takas ederek kendinde var olan bir başka pul ile değiştirirdi. Eksikleri tamamlama düşüncesi ve sonunda mükemmeliyetçilik böyle oluşurdu.

gezgindergi-genel-bir-parca-pul-ısıgı (1)

Sanırım, hangi filateliste sorsaydık üç aşağı beş yukarı benzer cümleler kuracaktı. Merak, uzağı yakın kılmak, sosyalleşme, disiplinize etme galiba en temel unsurları.

Bir dönem ironi konusu da olan pul koleksiyonculuğu size en yakın ülkelerin, kültürlerin bir atlası sayılabilir. Siz de dünyanın her maddi unsurunu kendi yakınınıza çekmek istiyorsanız, herhangi bir konuda görsel seyahat edebilirsiniz. Arşivlemek, değerli bir koleksiyon yaratmak sizi ve çevrenizi daha kaliteli kılacaktır.

Hayal dünyanızın atlasını, görsel bir atlas ile bütünleştirin. Ve yolların beyaz asfaltında yolculuğunuzu tamamlayın.

İyi yolculuklar.

Pullar ve Seyahat – Bu yazı 2008 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 12. sayısından alınmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir